Aslında yapılan şey Nasrettin Hoca’nın ünlü hikayesindeki gibi eşeği önce kaybettirip sonra buldurmaktan farklı değil. Kent merkezinin en önemli tarihi hazinesinin etrafını önce uyduruk yapılar ile öreceksin ve yıllarca bu hazineyi gizleyeceksin. Adeta gizli saklı kalması gerekir gibi. Ardından başa dönüp etrafındaki yapı kuşatmasını kaldıracaksın. Neyse; bu ayıp kent tarihindeki yerini aldı.
Şimdi her sabah İkiçeşmelik Caddesi’ni yararak Alsancak’a giden belediye otobüsünden görmeye başladığım Agora kalıntılarının yarattığı heyecanın keyfini çıkarıyorum. Defalarca ziyaret ettiğim tarihi Agora’nın her sabah önünden geçmek sıkıcı yolculuğu bir nebze de olsa çekilebilir kılacak. Agora, bunun ötesinde her gün önünden seremoni yaparak geçen İzmirliler’e yaşadıkları kentin muhteşemliğini hatırlatacak. Kim bilir belki de “Ben yaklaşık 2000 yıldır buradayım. Bu topraklar ile mazisi çok da derin olmayan sizler, benim gibi yarınlarda da olmak isterseniz, yok edip, tüketmeden güzel şeyler üretmelisiniz” diye haykıracak.
Darısı diğer sakli hazinelerin başına
İzmir’de tarihi Agora gibi adeta saklamaya çalıştığımız diğer eserlerin etrafındaki kuşatmaların da en kısa zamanda kalkmasını umut ediyoruz. Kapılar Caddesi olarak bilinen Basmane tren istasyonuna paralel geçen caddenin bir cephesinde sıralanan kötü ve kısmen metruk yapıların, mülk sahiplerini de mağdur etmeyecek şekilde yıkılması bu yapıların arkasında kalan tarihi dokunun daha göz önünde bulunmasını sağlayacaktır. En azından her biri ayrı bir değer olan Aya Vukla Kilisesi veya İzmir’in en eski mescitlerinden Kumrulu Mescit ve tabii ki o dokuda yer alan tarihi İzmir evleri vitrine çıkarılmış olacaktır.

Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.