“Söz uçar yazı kalır” derler. Başkan Kocaoğlu, 2007’nin son günlerinde Milliyet EGE’ye yaptığı açıklamada, “2008, attığımız tohumların ürün vereceği, yatırımlarımızın meyvelerini toplayacağımız bir yıl olacak” demiş, yıl sonuna kadar hizmete girecek yatırımları şöyle sıralamıştı:
* Aliağa-Menderes raylı sistemi devrede olacak.
* Üçyol-Üçkuyular ve Ege Üniversitesi Hastanesi-Bornova Merkez metroları hizmete girecek.
* Sarnıç, Gaziemir, ESBAŞ, Büyük Çiğli-Harmandalı, Evka-5 ve Ulukent alt geçitleriyle kesintisiz karayolu trafik akışı sağlanacak.
* Bornova Hamdi Dalan Kavşağı bitecek.
* Körfez’de 8 yeni vapur daha çalışacak.
* Yeni yeraltı su kaynaklarıyla içme suyu şebekesi beslenecek
* Çamlı, Değirmendere ve Bostanlı barajları inşa edilecek.
* Gördes’ten İzmir’e su gelecek.
* Homeros Vadisi açılmış olacak.
* Çiğli, “Kent Ormanı” kazanacak.
* Hayvanat Bahçesi Sasalı’daki Doğal Yaşam Parkı’na taşınacak.
* Adnan Saygun Kültür Merkezi ve Tarihi Havagazı Fabrikası bitecek.
* Yeni bağlanan 48 belediyeye arıtma tesisi yapılacak.
* Uzundere toplu konutları hizmete girecek.
* Buca’daki 578 toplu konut tamamlanacak.
* Jeotermalde çok büyük bir atak olacak.
* Turan ile Alsancak Liman gerisi arasındaki 550 hektarlık alanı kapsayan 3. Kent Merkezi’nde yeni yapılar yükselmeye başlayacak.
***
Şu an 2009’dayız. Yukarıda sıralanan bu yatırımların tamamı 2008’de bitmiş olacaktı. Ama, çoğunun tamamlanmadığını biliyoruz. Başkan Kocaoğlu’nun sözünü verdiği bu icraatların akıbetini okuyucularımın takdirine bırakıyor ve “Hani verdiğin sözler” adlı o ünlü şarkıyı mırıldanmaktan da kendimi alamıyorum.
***
Dün dündür, bugün bugündür
İZMİR Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, 26 Ekim’de gazetecilere yaptığı açıklamada şöyle diyordu:
“Kitlelerin taleplerini anlamaktan uzak, rant peşinde koşan, siyaseti yağma anlayışından ibaret sayan hastalıklı siyaset cambazlarına karşı, sosyal demokrat yurtsever İzmirli hemşehrilerimle birlikte gerekli mücadeleyi sonuna kadar sürdüreceğimizin herkes tarafından iyi bilinmesini istiyorum. Parti tabanı ve örgütünün düşünce ve önerileri yerine, önyargılarıyla hareket eden, partideki birlik ve beraberliği pekiştireceği yerde yeni kamplaşmalara yol açan böyle bir il başkanıyla, Cumhuriyet Halk Partisi’nin, beş ay sonra yapılacak yerel seçimlerden nasıl zaferle çıkabileceği sorusunu da, kamuoyunun ve partimin yetkili organlarının takdirine sunuyorum.”
Adeta ya o, ya ben diyen Kocaoğlu ve Karataş’ın ikisi de görevlerinin başında duruyor.
Yoksa Demirel’in ünlü sözü “Dün dündür, bugün bugündür!” sözünü mü şiar edindiler.
Peki, bu durumda yerel seçimlerde alınacak olası bir seçim mağlubiyetinin sorumlusu kim olacak?
Kocaoğlu mu, Karataş mı?
Bence; mağlubiyetin tek sorumlusu, aynı zamanda tek seçici olan Baykal olacak…
Sizce kim sorumlu?
***
Baykal’ın dürüstlük anlayışı
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, önceki hafta İzmir’de bir dizi açılış yaptı, tıpkı daha önceki gelişlerinde olduğu gibi büyükşehir belediye başkanı adayını tüm ısrarlara rağmen açıklamadı.
Ama…
İzmirlilerle ve başkanlığa yeniden aday gösterilmesi beklenen Aziz Kocaoğlu ile adeta dalga geçti.
Baykal, aday tarifi yaparken; “Efendi belediye başkanı istiyoruz. Önce beyefendi olacak. İnsanları ayırmayacak. O büyük bu küçük demeyecek. Herkese eşit davranacak. İnsana saygı gösterecek. Dürüst olacak. Yolsuzluk yapmayacak. Çalmayacak, çırpmayacak. Yüreği hizmet aşkıyla dolu olacak. Bir yere hizmet götürdü mü mutlu olacak. Hizmette ayrım yapmayacak. Erkek mi olacak kadın mı olacak? Farketmez. Hatta erkek bile olabilir.”
Ne demek “erkek bile” olabilir?
Kadınlar alınmasın ama…
Zaten şu anda yurt genelinde CHP’li belediye başkanlarının kaçı kadın ki; “erkek bile olabilir” diyor. Şayet, “Kadın bile olabilir” demiş olsaydı İzmir’e bir kadın elinin değecek olmasından erkek adaylar dışında herkes memnun olurdu.
Ayrıca Baykal’ın sıraladığı bu özelliklerin, zaten “temiz ve dürüst siyasetin” temel ilke kabul edildiği CHP’de, politika yapanlarda mutlaka olması gerekmiyor mu?
Örneğin, son günlerin popüler ismi Kemal Kılıçdaroğlu gibi daha yüzlercesinin CHP saflarında yer alması gerekmiyor mu?
Eğer, CHP’de bu tür kişilerin sayısı bir elin beş parmağını dahi geçmiyorsa bunun sorumlusu, suçlusu kim?
Yıllardır partinin yönetiminde çöreklenen “politbüro” üyelerinin hiç mi kusuru yok?
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.