Bi daha… Bi daha…

Niyetim sadece Sasalı’daki Doğal Yaşam Parkı’nı görmek, açılış törenini izlemekti. Binlerce insan çocuklarınının ellerinden tutup, havanın da güzel oluşundan da yararlanmış, uzun zamandır bekledikleri parkın açılışına gelmişlerdi.

Sasalı’ya giden yol boyunca, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın gülen bir fotoğrafının yer aldığı dijital panolar sıralanmıştı. Bu fotoğraflar belki bol rötuşlu oluşundan içtenliksiz gelir bana her zaman. Yine aynı duyguyu yaşadım elimde olmadan.

Kilometrelerce araçlık konvoyun oluşturduğu kalabalığı aşıp alana geldiğimizde, partilileri gördüm. Ellerinde bayraklar, İzmir’in tüm ilçe örgütlerinden gelmiş gençler, kadınlar heyecanla, bir an önce alanda yerlerini almak için hızlı hızlı yürüyorlardı.

Önce doğal yaşam parkında bir tur attım. Sırtımı ısıtan güneş, yüzümde hissettiğim tatlı tatlı esen rüzgar yine harika bir kentte olduğumuzu anımsattı. Balçova’dan kalkıp semtevindeki komşularıyla açılışa gelen 78 yaşındaki Münevver Özvatan’la biraz söyleştik ahşap kütüklerin üzerinde. Ahşap boyama kursuna gittiğini anlatan Münevver Teyze, “Kızlar ‘Sen de gel, için açılsın’ dediler. Ben de kalktım geldim servisle” diyordu.

Çocukların neşeyle oynaştığı parklardan birisinde oturan iki genç kızın yanına iliştim sonra. Evin ve Atiye Yalçın, Gümüşpala’dan geldiklerini söylediler sabah erken saatte, ücretsiz otobüslerle. 18 yaşındaki Atiye, tekstil atölyesinde çalışıyor, Evin ise henüz ilköğretim okulunda öğrenci. Atiye, “Ben cumartesi de çalışıyorum. Ancak pazar günü böyle bir yere gelmek çok rahatlatıcı olacak. Umarım ücretsiz otobüsler bir süre daha çalışır” diye dileğini belirtiyordu.

Kalabalık halkın arasında üzerinde “toplum gönüllüleri” yazan montlarıyla dolaşan gençler dikkatimi çekiyor. İçlerinden ikisiyle sohbet ediyoruz. Başak Yıldız, Makina Mühendisliği, Pınar Burnaklı ise Psikoloji Bölümü öğrencisi. İkisi de abla – ağabey – kardeş projesinde görev alan gençler. “Açılışta görev almayı çok istedik. Herşey çok güzel. Çok sevdik burayı. Kardeşlerimizi de getirmek isteriz” diyorlar.

Herkes pek mutlu görünüyor. Çocuklar koşturuyor, anne babalar gülüyor, açıktaki çeşmeden su içmek isteyen çocuğunu anne engellemeye çalışıyor. Baba ise, “İç oğlum ya, buradakiyle bizim çeşmeden akan arasında fark yok. Bir şey olmaz” diyor umursamazlıkla…

Konuklar geniş alanları içinde seçilmekte zorlanan hayvanları gördüklerinde heyecanla birbirlerine gösteriyorlar.

Zaman hızla ilerliyor. Açılış törenini yapılacağı kalabalık alanda, pankartlar açılmış. Pankartlarda “Hoşgeldiniz Sayın Genel Başkanım” yazılarının altında bu kez kent yöneticisinin imzası yerine, ilçe belediyelerinde aday adayı olan kişilerin imzaları var. İnsanların gözünün içine, özellikle de kameraların çekim alanına sokarcasına kaldırıyor gençler pankartları. Sonra sunucu bayanın sesi yankılanıyor, “Beyler, lütfen pankartları görüş alanınından kaldırın, gazeteciler görevlerini yapamıyorlar…” Pankartlar, bir süreliğine itaatle iniyor.

Kürsüye alkışlarla Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu çıkıyor.

Sözleri sık sık, “Bi daha… Bi daha…” diye bağrışlarla kesiliyor. Genel başkanın hemen gözü önünde ki çoşkulu ortamda Kocaoğlu büyük bir soğukkanlılıkla elindeki metni okumayı sürdürüyor. Bir ara, tezahüratlar öyle şiddetleniyor ki, başını kağıttan kaldırıp “Cumhuriyet Halk Partisi’nin iktidarı, bir daha” diyor. Sonra konuşmasına kaldığı yerden devam ediyor.

Kocaoğlu’nun alkışlarla tamamlanan sözlerinin ardından, boynunda Sasalılar’ın takdığını söylediği poşusuyla CHP Genel Başkanı Deniz Baykal mikrofonu eline alıyor. Belki bizim içimizi ısıtan güneş onun da içini ısıttığından, belki çoşkulu kalabalığın verdiği sinerjiden etkileniyor. Neşeyle başlıyor sözlerine. Kalabalık sus pus şimdi.

Genel başkan, toplanan kalabalığın yanlızca açılış için orada bulunmadığından söze giriyor. Konuşmasının başından sonuna imalar ediyor sürekli. Yapılan işlerin ne kadar önemli işler olduğunun altını çiziyor. Sözleri sık sık “bi daha” diye kesilince o da veriyor coşkuyu, “İzmir, Türk siyasetinde bir dönemi kapatıp, yeni bir devir açıyor izlenimini aldım” diyor. “Türkiye’de yeni bir dönem açalım da, İzmir’de o kadar yeni bir dönem olmasın diyorsunuz. Aziz Kocaoğlu için bir daha diyorsunuz” diye sürdürüyor sözlerini.

Alkışlar, tezahüratlar. Artık herkes ağzından çıkacak o kelimeleri bekliyor. Yüreklerin yağı eriyor o an belli ki… “İzmir adayımız Aziz Kocaoğlu.”

Laf, evriliyor, çevriliyor, övgüler geliyor. Ama beklenen o sözcükler çıkmıyor ağzından.

Kendi kendime diyorum ki, acaba şimdi sağındaki Aziz Kocaoğlu’nun kolunu tutup mu kaldıracak, yoksa sürpriz yapıp bir başkasını mı çağıracak. Kalabalıkla birlikte, İzmirli bir vatandaş olarak, oradaki herkes gibi öylesine gerilmiş bir halde bekliyoruz.

İkisini de yapmıyor. Teşekkür ediyor sadece Genel Başkan.

“Bu politikacıların çelik gibi sinirleri olmalı” diyorum içimden. Önümüzdeki, arkamızdaki, yanıbaşımızdaki herkes, “Tamam işte. Aday Kocaoğlu. Daha ne yapsın ki? İşaret etti işte” diyor.

Bir vatandaş olarak içim isyanla dolu, bin bir emek harcanarak yapılmış doğal yaşam parkının güzelliklerini içime sindiremeden ayrılıyorum alandan.

Aklımda bir süre önce söyleştiğimiz deneyimli politikacı Ahmet Kemal Baysak’ın sözleri yankılanıyor:

“… Ankara’da padişah oturuyor, İzmir’de kimin belediye başkanı adayı olacağını onlar söylüyor… Sistemi öyle bir hale getirdiler ki, milletvekilini genel başkan seçiyor. Sandığa gidip oy atmamıza gerek yok. Bir kişi bile oy atsa tamam, seçilecek. Listeyi onlar yapıyor, aslında bu sistemin sorgulanması, cesaretle ele alınması lazım…”

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın