Dalgacı Mahmutlar sinirli Mehmetler

Bazıları var ki Türkiye kaybettikçe onlar kazanıyor. İzmir kaybettikçe onlar “baş tacı” oluyor.
Türk Milli Futbol Takımı’nı ele alalım:
Avrupa Şampiyonası’nda “son dakika” mucizelerinin adresiydi.
Ancak şimdi ya kaybediyor, ya son anda yırtıyor ya da mahalle takımı kalitesindeki takımlarla berabere kalmaktan “mutlu” oluyor.
Tablo bu bile olsa; bu durumdan kazançlı çıkanlar yok değil.
İşte Teknik Direktör Fatih Terim…
Daha Türkiye’de asgari ücret 1000 YTL’yi görmeden; o ayda 220 bin YTL maaş alacağı sözleşmeye imza attı.
Yani tek kazanan o oldu.
Bunu da savunmak Türkiye Futbol Federasyonu’nun İzmirli Başkanı Mahmut Özgener’e düştü.
Özgener, açıklamasıyla tartışmalara “son nokta”yı koydu.
Bu, halkın gözünün içine baka baka onunla dalga geçmektir.
Benim gözümde de Mahmut Özgener, bundan sonra “Dalgacı Mahmut”tur…
Acaba tütün işinde çalışan mevsimlik işçilerinin emeğine de bu kadar değer verir miydi bizim “Dalgacı Mahmut”?…
Aslında Büyük Altay’ın elbirliğiyle küme düşürüldüğü günlerde; Türkiye Futbol Federasyonu’na dava açmaktan korkan kulübün “sözüm ona” yöneticilerini ve ileri gelenlerini bir hatırlasanız; taviz vermenin nasıl alışkanlık haline geldiğini anlarsınız.
Taviz verdikçe yerini korumak.
Tavizler dağının tepesinde kurulup oturmak!
Yediği her “tokat”tan sonra diğer yanağını uzatanlar; bugün Fatih Terim’in dudak uçuklatan maaşını savunmaya “memur” hale gelir işte!
Maazallah belediye başkanı olsa…
Aman aman aman…
Ben bizim Dalgacı Mahmut’a “bir baş düşünmesini öneririm başında”…
Bu yazıdan sonra, Alaçatı’da balık tutarak stres atar artık.
“Balık tutma şampiyonu” bile olup, göğsüne taş basan İzmirli’nin göğsünü kabartır belki yine!
Kim bilir; onu çok seven “av arkadaşı”nın yatında şöyle bir nefeslenir…

***

İşte İMKB yatırımcısı; yani borsa oyuncuları…
Hisselerin değeri düşer; Türk Lirası’nın değeri azalır; ama kazananlar bellidir:
Borsanın tamamına egemen olan yabancı yatırımcı…
Böyle güzel bir para dünyanın neresinde vardır ki, adam çekip gitsin.
Küçük Türk yatırımcısına “Gel gel” yapar; kendileri alıp kendileri satarlar.
Yani, kendi çalıp kendi oynarlar.
Ama değeri düşen borsanın adı “Türk Borsası” olur.
Türkiye kaybeder; yabancı borsa yatırımcısı zil takıp oynar.
Sonra da “kriz kuşu” Kemal Derviş Türkiye’ye gelip; “Piyasalara güvenim tam” diye açıklamalar yapar.
Pek çoğumuz da bunları yeriz, daha önce yediğimiz kazıkları unuturcasına!…

***

Bir de terörist saldırılardan koordinat çıkarıp, gazetesine tiraj kazandıranlar var.
Hani “paşa”nın sinirli konuşmasına yol açanlar.
Buna habercilik diyenler ya da psikolojik harekat diyenler olabilir.
Askerlerimiz şehit oldukça, “Beni kameraların önünde pek görmeyeceksiniz” diyen paşanın bağırıp çağırması ve basına yönelik özgürlükleri tefe koyması kabul edilebilir değildir.
Ancak açıkça “taraf” olan gazetenin yaptığına da “Bu gazeteciliktir” demek kabul edilemez.
Bu kavga halinin ekmeğine yağ sürdüğü tek bir adres var:
O da terör örgütü PKK…
İzmir’den verdiğimiz son iki şehidi, hangi “bağırma hali” ya da “manşet” geri getirir.
Hepinize sakin ve “kayıpsız” haftalar…

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın