Bayramın ruhuna aykırı bir yazı

ASLINDA bayram öncesi iyimser, toz pembe bir yazı yazmak isterdim…
İçinizi karartmak, moralinizi bozmak istemezdim…
Ama…
Yaşamın gerçekleri ortada…
Ve ne yazık ki; gerçeklerden kaçılmıyor, saklanmıyor.
Çünkü…
Nuri Bilge Ceylan‘ın dediği gibi “Tutkuyla sevdiğim, yalnız ve güzel ülkem”de iyi şeyler olmuyor.
Ulu Önder Atatürk’ün Gençliğe Nutku’nda belirttiği gibi “Gaflet, delalet, hatta hıyanet” içinde olanların icraatları ortada…
Vatandaş çok zor durumda…
Tarım kesimi, esnaf, işçi, memur ve emeklinin hali içler acısı…
Örneğin;toplumun direğini oluşturan esnaf; piyasadaki durgunluk nedeniyle siftah etmeden dükkanını kapatıyor.
Her geçen gün sermayeden tüketiyor.
Hacizler, icralar, karşılıksız çekler, protestolu senetler, iflaslar…
Tüketici kredileri, ödenemeyen kredi kartları yüzünden boşanmalar ve intiharlar çığ gibi arttı.
Nitekim T.C. Merkez Bankası’nın verilerine göre; karşılıksız çeklerin sayısı ocak ayında 135 bin 59, temmuz sonunda 827 bin 101.
Yine temmuz sonu itibariyle; protesto edilen senet sayısı 856 bin 351’i bulmuş durumda. Bu senetlerin tutarı ise 3 milyar 532 milyon 887 bin 318 YTL.
Kredi borcunu ödemeyenlerin sayısı ise geçen yıl 49 bin bin 637 iken, bu yılın ilk yedi ayında 87 bin 726’yı buldu.
Kredi kartı borcu sayısı 2007 de 187 bin 512 iken, ağustos ayına kadar 252 bin 416 olarak kayıtlara geçti.
Şu anda adı konulmamış bir kriz yaşanıyor.
Batık krediler, icra ve iflaslar o kadar çok ki!
Sağınıza solunuza bakarsanız görürsünüz.
İnsanlar, bırakın gülmeyi, tebessüm etmeyi bile unuttu.

***

Sağlıklı bir toplum oluşturma yolunda sadece göz boyanıyor.
İzlenen “höt – zöt” türü gerilim politikası ile laik cumhuriyetin temelleriyle oynanıyor.
İnsanın ve emeğin ucuzlatıldığı, sağlığın parayla satın alındığı bir dönem yaşanıyor.
Sosyal devlet yerine sadaka devleti alıyor.
Sadakayı alanlar, çaresizliğine lanet okuyor.
Pek çoğu da “Yiyelim içelim, satılmayalım” diyor.
Önce yoksullaştırılan insanlar, sonra bir lokma ekmeğe muhtaç hale getiriliyor.
İnançlı, dindar insanların duygularıyla oynanıyor.
Siyaset malzemesi yapılıyor.
İnsanlar, artık denize attıkları iyiliğin bile işe yaramadığını, develerin hamuduyla götürüldüğünü gördü.
Kimsenin kimseye güveni kalmadı.
Neyse…
Her şeye rağmen yüreği insan sevgisiyle dolu olanların yüzü hürmetine
ulusal ve dini bayramlar, (eskisi kadar olmasa da) barışın, dostluğun, dayanışmanın ve paylaşmanın zirveye çıktığı özel günler olmaya devam ediyor.
Bu vesileyle tüm okuyucularımın bayramını kutlarım.

***

Aman basın duymasın!

AKP İzmir İl Başkanı Aydın Şengül, partisine mensup Aliağa Belediye Başkanı Tansu Kaya hakkında yolsuzluk iddialarında bulunan AKP’li meclis üyesine kızmış ve “Bu tür konuları basının önünde konuşmayın” demiş.
AKP il başkanı acaba, “Yolsuzluklar halktan gizlensin, örtbas edilsin, Dişli’nin çarkları dönsün, fenerler yanmaya devam etsin mi?” demek istiyor.
Eeee… Boşuna “Durmak yok, yola devam” demiyorlar ya!..



***

MASAL DEĞİL, FIKRA

Anlayanlar, anlamayanlara anlatsın…

BİR inek, bir beygir, bir eşek, dağılıp insanların ne yaptıklarını öğrenmeye ve beş yıl sonra buluşmaya karar vermiş.
Her biri başka yöne gitmiş.
Beş yıl sonra buluşma yerine önce inek ile beygir gelmiş.
İkisi de perişan bir halde, zayıflamış, dişleri dökülmüş, adeta çökmüşler.
İnek iç çekerek anlatmış:
– Bu insanlar merhametsiz. Beni durmadan birbirlerine sattılar. Alan sütümü sağdı. Bir inek daha varmış, onu yanıma koyup çifte koştular, aç bıraktılar. Canımı zor kurtardım kardeş…
Sonra beygir anlatmaya başlamış:
– Benim de ağzıma bir demir parçası geçirdiler, ağzımı açamadım. Üzerime bindiler. Biri indi öbürü bindi… Binmedikleri zamanlar zincire vurdular… Belim çöküp de onları taşıyamaz bir hale geldiğimde arkama kocaman bir araba bağladılar, bu sefer birçoğunu birden taşımaya başladım. Ben onları taşıdıkça kırbaçladılar. Canımı zor kurtardım inek kardeş…
Ve uzaktan eşek gözükmüş.
Eşek; ıslık çala çala, taşlara tekme ata ata gelmiş. Çok mutluymuş.
Şişmanlamış, tüyleri parlıyormuş, gözlerinin içi gülüyor ve üzerinde lacivert takım elbise varmış.
İnek ile beygir;
– Hayrola eşek kardeş, nedir bu halin. Keyiften dört köşe olmuşsun, diye sormuş.
Eşek başlamış anlatmaya:
– Yolum bir memlekete düştü, birisi bağırdıkça insanlar onu alkışlıyordu.
Ben de yüksekçe bir yere çıkıp anırdım. Benim anırmamı bilirsiniz. Duyan yanıma koştu, duyan koştu. Onlar geldikçe ben daha çok, anırdım, bağırdım…

– Sonra…
– Sonrası… Beni o memlekete başkan seçtiler…
– Yani sen başkan mı oldun?..
– Evet… Bir şey yapmama gerek kalmıyordu, ben bağırdıkça onlar ‘Memleket seninle gurur duyuyor’ diye alkışladılar. Yiyecek pek çok şey vardı.
Yedim, içtim, bağırdım…
– Pekiii… Senin eşek olduğunu anlamadılar mı?…
Eşek yanıtlamış:
– Bu beş yıl içinde yarısı anladı, ama diğer yarısına anlatamadı!!!



Not: Bu fıkranın, gerçek kişi ve kurumlarla hiç bir ilgisi yoktur.

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın