Ancak buradaki “Mahmut”; bu yarışta olmayacağını açıkladı.
Ben buna hala “temkinli” yaklaşanlardanım, Mahmut, bu yarışa girebilir.
Mehmet ise, şu ara bazı dergilerin Yeni Asır gibi gazetelerde ilanla duyurduğu “Susam Dosyası” başlıklı haber dosyalarının tehdidi altında.
Bakalım bu tehditleri nasıl aşacak?
Ondan sonra göreceğiz, İzmir’e ilişkin adımını…
***
Köşemizde yokken, neler oldu neler?
Dünya 1929’dan da beter bir krize girdi.
Geri ödemesi yapılamayan konut kredileri; “Lehman Brothers”a nalları diktirdi ve dünya piyasalarını alt üst etti.
Almanya ise, Deniz Feneri davası ile ucu Türkiye’ye uzanan tarihinin en büyük bağış yolsuzluklarından birisini cezalandırmaktan çekinmedi.
Başbakan ise, “nasırına basılmış yaşıtlarım” gibi acı içinde bağırmaya çağırmaya başladı.
Devlet kanalıyla bu tip “akçeli” işleri yürüten ve inanç sömürüsünü baz alan derneklere denetim yapılmadığı gerçeğiyle yüzleştik.
Doğan Medya Grubu patronu Aydın Doğan ile atışmalar başladı.
“Gümüşhane pestili” yediniz mi bilmem, çok lezzetlidir!
Ama, bu kavganın sonu “iktidar pestili”ne doğru gidebilir!…
Zaten Başbakan’ın “gazete boykotu” çağrısı; şimdiden Türkiye tarihine geçti.
Biz İzmir’deki bazı belediyelerde “boykot”lu yazarların varlığını biliyoruz.
Hani “sevilmeyen” ve “dokunan” yazılar kaleme alanların; başkanlara gösterilmeme çabasını duyduk.
Ancak bir başbakanın partililerine “gazeteleri okumayın” çağrısında bulunması, bir milat ve bir şeyleri saklama çabasının ürünü.
Deniz Feneri yolsuzluğunda RTÜK Başkanı Zahit Akman’ın adının her aşamada geçmesi… Ancak “istifa” gündeminin görüşüldüğü toplantıda AKP’li üyelerin “başkanları”nı korumasıyla, Akman’ın görevinde kalması, Türkiye’nin ar damarını çatlatan diğer bir gelişme oldu.
***
Başbakan’ın, Türk Armatörler Birliği iftar yemeğinde Tuzla için eylem yapan sendikaları eleştirdiği birkaç sözünü dinleyelim:
“Son zamanlarda Tuzla üzerinden hatalar yok değil. Ama bunu kalkıp da her gün çeşitli eylemlerle farklı yerlere kanalize etmek suretiyle bu sektörü dinamitlemeye kimsenin hakkı yok…”
Bir de yargının “filika cinayeti” ile ilgili kararına bakalım:
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı müfettişlerince hazırlanan raporlar Tuzla Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildi. Raporların incelenmesi sonrasında,10 kişi gözaltına alındı. Mahkemeye sevk edilen 10 kişiden 5’i tutuklanarak Maltepe Cezaevi’ne konuldu.
Şunu söylemek gerek ki, eğer sendikalar Başbakan’ın eleştirdiği eylemleri yapmayıp kulaklarının üstlerine yatsaydı; bu cinayetin failleri elleri kollarını sallayarak dolaşıyor olacaklardı.
Mahkeme bu kararıyla Türkiye’de “insanın da değerli” olduğunu önemle vurgulamıştır.
Sıra, Başbakan’ın Alman Konsolosluğu yetkilileriyle bizzat görüşerek yakından izlediği, ancak sonucunu değiştiremediği “Deniz Feneri” davasının Türkiye ayağındadır.
Dünyanın önde gelen basın kuruluşlarının AKP için “Artık Ak değil mi?” sorusunu sorması önemlidir…
***
Bu süreçte CHP Lideri Deniz Baykal’ın yürüttüğü etkin muhalefeti, sevip sevmeyelim takdir etmemiz gerekiyor.
Bir de İzmir’de bir “usulsüzlük” gündeme geldi.
Sayıştay’ın EXPO harcamaları ile ilgili Büyükşehir Belediye Başkanı Kocaoğlu ve bürokratlarına “zimmet” çıkarması herkesi şaşırttı.
AKP’lilerin sahip çıktığı Kocaoğlu’nun, CHP İl Başkanı Karataş tarafından “hatalı” olarak yorumlanması; Melih Gökçek’i bile arattı!.
Bazı ilçe başkanlarıyla birlikte Kocaoğlu’na karşı “klasik siyasi tezgahı”nı açan “Kemal Brothers”, İzmir’e kaçınılmaz bir son hazırlıyor…
CHP’nin bu durumu, yerel seçimde “Deniz Feneri” yolsuzluğunun yükünü yüklenecek AKP’lilere İzmir’de tek bir “mönü” sunuyor; o da “Deniz Döneri”…
Denilebilecek tek şey var:
“Sav Dede” ile birlikte hepinize afiyet olsun…
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.