O gün biz Kuşadası’na gitmiştik. Giderken Menderes’ten geçmiştik. Babaannemlere giderken de Tahtalı Baraj Gölü’nün yanından geçerek o yolu kullanıyoruz. Orası çok güzel bir yol. O akşam dönüşte otobandan geldik. Gördük ki oralardan kocaman dumanlar çıkıyor. Babam gazeteyi aradı. Öğrendik ki yangın varmış. Çok üzüldük. Akşam haberleri izlediğimizde sekiz yüz hektar yandığını duyunca üzüntümüz daha da arttı. Biz Bayraklı’da oturuyoruz. Akşam dumanlar buraya kadar geldi. Gece pencereleri açmadık. Çünkü duman kokuyordu.
Ertesi gün yangın bitmiş midir diye merak ediyordum. Ben sabah haberlerinde izledim, kısmen kontrol altına alınmış. Yani sönmemiş. Sabah rüzgâr arttı, hala endişeliydik. Aklımızdan oraya gidip söndürmeye gitsek alevler sönecekmiş gibi geliyordu. Ama öyle olmayacağını biliyorduk. Akşam haberlerini izliyorduk. Alevler sönmüş ama bin hektar kül olmuş. Bin hektar yazınca ben şok oldum. İzmir’de olan yangınları biliyorum, ama bu kadar büyüğünü hiç duymamıştım. Bu beni çok üzdü. Tabii herkesi…
İtfaiyelerin çok olduğunu biliyorum çünkü bu taraftan da itfaiyeler geçti. Ambulanslar da sık sık geçti. Ama can kaybı olmadığını öğrendik.
Geçen yıl biz o taraflarda Deli Ömerli Köyü’ne gitmiştik. Orda bir köpeğe rastlamıştık. Ona komşunun yola çıkarken bize verdiği lokmaları vermiştik. Bu yangın sırasında niye orada köpek olduğunu da öğrendik. Orada bir köpek barınağı varmış. Yangında zarar görmediklerini de biliyorum. Orada yaşayanlar ve hayvan severler gelip kurtarmış.
Bizler de orman yangınlarının birer sorumlusuyuz. Örneğin bir yerde mangal yapmak yasaktır yazıyor, ama siz o yazıyı okumamış gibi mangal yapıyorsunuz, o zaman yangın çıkabilir. İnsanlar ormanı yakıyor sonra da üzülüyor. Ben örneğin Mazı’daki orman yangınını unutamıyorum; orada çok güzel ve kocaman ağaçlar vardı. Unutamıyorum, aklımdan silinmiyor. Ne olur herkes çok dikkatli olsun!

Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.