Şimdi de “arsenik” zenginleri mi?

Öğretmenmiş kızı Elazığ’da…
Geçen gün Sağlık Bakanlığı ve hemen ardından da İzmir Valiliği şu “su faturalarına ibare koyma” meselesini açıklayınca öğretmen kız İzmir Çiğli’deki anacığını aramış. “Anne” demiş “Sakın su içme çeşmeden. Yemekte de kullanma sakın. Bakanlık söylemiş İzmir’in suyu zehirliymiş…”
Yaşlı kadıncağızla Konak’ta karşılaştım… “A oğlum neredesin sen?” diye çıkıştı önce “aklımız karıştı, soruyoruz konuşmuyor kimse, eskiden ne güzel vardın sabahları soru soracağımız, akıl soracağımız biriydin, nerdesin” dedi. Sonra kızının telefonunu anlattı. Damacanası 4 YTL’den su alıp, hem kullanımda hem içmede nasıl para yetiştireceğini sordu. Eşinden kalan emekli aylığının 400 küsur YTL olduğunu da söyledi.
Ama sonra öyle bir şey anlattı ki…
Kapıya gelmiş geçende iki genç. Biri bay diğeri bayan. “Su arıtma cihazı” satıyorlarmış. Hatta bu cihazı alırsa yanında tost makinesi de hediye vereceklermiş. Hem de 6 ay taksitle… Yaşlı kadın sormuş gençlere arsenik muhabbetini. Gençler de bu cihazın özellikle arsenik arıttığını söylemiş…
Şimdi AKP İl Başkanı Aydın Şengül’e, Sağlık Bakanı Recep Akdağ’a, Ankara Belediye Başkanı Melih Gökçek’e ve İzmir Valisi Cahit Kıraç’a sormam lazım. Yaptıkları gerekli gereksiz açıklamaların yurttaşlar üzerindeki etkilerini hiç merak ettiler mi, bu açıklamalarının kimlere “yaradığını” hiç hesaba kattılar mı?

Bu yaşlı kadıncağızı ve Elazığ’da öğretmenlik yapan kızını endişelendirmekten kimler keyif alıyor bilmiyorum ama “birileri” yine “zengin” olmayı takmış kafalarına…
Bu ülkede savaş, deprem, kriz, iktidar zenginlerine alıştık da “dedikodu zengini” de yaşayacakmışız kaderde…
Memleketimin suyunda arsenikti, bordu, ağır metaldi derken ve “bilimdışında” herkes kehanetlerde bulunurken demek kapı kapı dolaşan birileri “suyu temizlemeyi” ve de yurttaşın cüzdanının boşaltmanın (sanki dolu) düğmesine basmış…
Durun daha bitmedi. Ancak bu kadar tesadüf olur… Ben Cuma günü bu yaşlı kadınla konuştuktan sonra Radyo 35’deki akşamüzeri yayınıma gittim. E-posta kutumda “Aliağa Belediyesi Basın Danışmanlığı’ndan” bir e-posta gelmiş. Başlık aynen şöyle: “Arsenikli su tartışmaları arıtma cihazı sektöründeki girişimcileri hareketlendirdi. Arsenikli su tartışması su arıtma cihazı satışlarını patlattı. Temiz su bu kutuda. Aliağalı genç girişimci … isimli cihazı tanıttı. Çeşmeden akan suyu içilebilir hale getiren cihaz Aliağa’da büyük ilgi gördü.”
Ne bu şimdi?
Arsenik kireç mi ki “pat” diye ve kolayca, ucuz arıtabiliyor?
Hem ne zamandan beri bir belediye bir “ticari ürünü” pazarlıyor, tanıtıyor?
Size garip gelmedi mi bu?
Ya da Belediyenin basın toplantısına “su arıtmacı işadamları” katılıyor, gazetecilerin yanında oturuyor?

Ankara’nın başkanı, Sağlığın Bakanı, İzmir’in Valisi, AKP’nin İl Başkanı, İzmir’in Başkanı “karşılıklı” konuşup duruyor…
Ya vatandaş?
Vatandaş kimin umurunda?
İzmir’in suyuna arsenik değil önce “siyaset” kattılar sonra da “rant”…
Yazıklar olsun!


Güzelbahçe “Çorakbahçe mi” olacak?

Adı gibi “güzel” bir ilçe Güzelbahçe…
Yeni yapılaşma alanları olmasa bile, merkezi yemyeşil, doğayla bütünleşmiş…
Dün gazetemde okudum da “birileri” Güzelbahçe’ye de gözünü dikmiş…
Maden arayacaklarmış…
Belediye Başkanı Avkıran da karşı çıkmış haklı olarak. Kellemi veririm, Güzelbahçe’mi vermem demiş… Aynen yanındayım başkanın… Dirensin… Sonuna kadar dirensin. Ne bu böyle yahu, elini kolunu sallayan İzmir’i Kaz Dağları’na çevirmeye uğraşıyor. Sonra da iki futbol maçıyla “durumu idareye” uğraşıyor. Çok mu lazım maden? Hem nasıl bir zihniyettir ki bu “benim toprağıma” babasının çiftliği muamelesi çekiyor?

Alıştılar, alıştılaaaaar!
Hani bir laf var ya “alışmış kudurmuştan beterdir” diye… Bunlar da öyle sanırım. Lakin bir laf var daha “kuduran … başını yer”
Sonuna kadar Başkan’ın yanındayım… Yeter ki vazgeçmesin “davasından”… Zira bilirim ki Başkan’ın “yakın” çevresinde bazı dostları “çevreci görünümlü madenci”!


“Yeşilci” Aslan…

Hep bilmem kaç yılda bilmem kaç bin konut yaptı diye yazıyoruz Ege-Koop’u… Genel Başkanı Hüseyin Aslan’ı da ne kadar toplumcu, ne kadar halkçı, Cumhuriyetçi diye falan… Oysa Hüseyin Aslan’ın “yeşilciliği de” var…
Geçenlerde Güzelbahçe ve Yelki civarını dolaşmıştım bir ihbar üzerine. Yeni lüks konutlar yapılıyor o civara. Lakin onca paraya satılacak bu villaların çevresinde bir tek fidan bile yok. Müteahhit efendilerin aklı sadece çimentoya, betona, temele mi çalışıyor ne ama doğru düzgün hiç bir villa sitesinde “yeşil emaresi” yok. Olanlarsa, yapılmış, içine insanlar girmiş ondan sonra da villa sakinleri dikmiş üç beş… Villa yapanların “yeşili” sevmediği sonucu çıkıyor yani…
Bir hariç…
Ege-Koop Güzelbahçe Evlerinin sitesi daha yapım aşamasında önce sanki çevreyi düzenlemeye koyulmuş. Ege-Koop, sadece Güzelbahçe Evleri’nde bugüne kadar 12 binin üzerinde fidan dikmiş öğrendiğime göre.
Öte yandan Menemen Seyrek’teki bozkırda kurulan Villakent’teki 65 bin fidan dikilmiş. Yine Karşıyaka Körfez evlerinde henüz çevre düzeni çalışmalarına başlanmadan 2 bine yakın fidan dikilmiş. 50 bin civarındaki bitki ve fidan da Egekent 4 evlerinin bulunduğu alana soluk vermiş.
Ege Koop “dikmekle de” kalmamış… Bunların bakımını da üstlenmiş…
Yani “isteyince” oluyormuş vesselam…

Hüseyin Aslan’lı Ege-Koop sadece “ev” yapmıyor, Türkiye’de önemi sadece “belli” süreçlerde hissedilen “yeşil” değerini adeta bir “yaşam biçimi” seçmiş. Başta TOKİ denen kurum olmak üzere yerel yönetimlerin de EGE-KOOP’tan öğrenmesi gereken bir “yeşil” kültür var bence… Artık Hüseyin Aslan’ın bir sıfatı daha oldu; artık ona biz “Yeşilci Başkan da” diyebiliriz galiba.

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın