Tire’deki Ergenekon!

Yer: Tire…
Tarih: 6 Temmuz 2008…
Sabah saatleri…
Maaşı yetmediği için Kamyoncular Sitesi’nde inşaat görevlisi olarak çalışan 60 yaşındaki emekli öğretmen Hasan Borgan, onun yarı yaşındaki demir işçisi Mehmet Demirdamar, yolda yürürken bir evin bahçesinde gömülü cisim görürler.
Her yurttaşımız gibi meraklıdır ikisi de.
Toprağın altındaki cismi çıkarma azimleri, takdire değerdir ve başarılı olurlar.
Toprak altından ne mi çıkar:
Pimi çekilmemiş el bombası!…
Borgan ve Demirdamar, hemen polisi ararlar. O çevreye de kimseyi yaklaştırmazlar.
Polis ekiplerinin yanı sıra Kaymakam ve İlçe Jandarma Komutanı olay yerine gelir.
Bomba devletin kontrolü altına alınmıştır.
Yetkililer, bombanın Kurtuluş Savaşı yıllarından kaldığını ve imha edileceğini açıklarlar.

***

Çok tanıdık gelmedi mi?
Bir bombanın bulunmasıyla, 2008 Türkiye’sinde ne soruşturmalar başlar, kimler kimler gözlem altına alınır; hepimiz gördük, biliyoruz.
Acaba Ergenekon’un Tire’deki ayağını ve taaa Kurtuluş Savaşı’na dayanan geçmişini mi buldu Tireli 2 yurttaşımız.
Bu hemen soruşturulmalı!
Gerekirse iddianameye eklenmeli…
Yüzbaşı Şerafettin mi vardı yoksa bu çetede ya da Fahrettin Altay mı?
Cepheye mermi taşıyan “Ayşe Çavuşlar” ve “Fatma Kadınlar” Ergenekon’un başı olabilir miydi?
Peki bu bombayı neden gömmüşlerdi o evin bahçesine?
2008’in Temmuzunda birileri, bulsunlar diye mi?
2008’in Temmuzunda; ismi asla bir arada anılmayacak isimleri “zanlı” sıfatıyla bir araya getiren o soruşturmaya; bu bombanın eklenmesi gerekebilir miydi?
Aman imha etmesinlerdi…
Yüzbaşı Şerafettin iyi ki cep telefonu kullanmamıştı:
Yoksa birileri sorabilirlerdi: “Mustafa Kemal’e neden ‘komutanım’ dedin?” diye
Gazeteci Hasan Tahsin’i yakalasalardı mesela; “Bahribaba’da topladığın İzmirlileri neden kin ve düşmanlığa sevk ettin” diye sorabilirler miydi?
Ulusal mücadelenin ateşini Anadolu’ya yayacak kıvılcım olan “ilk kurşun”u sıktırmayabilirler miydi?
Birilerinin rahatsız olduğu “travma” bu sayede gerçekleşmeyebilir miydi?
“Bize de derler çakıcı, yakarız konakları” diyebilir miydik?
Ezan sesini duyabilir miydik?
“Tire köfte” yiyebilir miydik?
Türk rakısını içebilir miydik?
Başarılarını alkışladığımız Türk Milli Futbol Takımı olabilir miydi?

***

Kurtuluş Savaşı’nda çarığını çorabını seferberliğe feda eden Ankara tüccarlarının, 85 yıl sonraki başını Metris’e attılar.
Neyse ki İzmir’in Atatürk Bayrağı dağıtan tüccar başına henüz dokunmadılar.
Bu onu yerel seçimlerde, aday yapacaklarının göstergesi mi, onu bilemem.
“Sevgili Günlük” diye başlayan günlüklerle, polis yetkililerinin yalanladığı “sözde kanıt” belgelerle bu ülke insanının kimyasını bozdular.
Bir de “mesnetsiz ve kaynaksız bilgileri yayınlayan gazeteleri” uyaran soğukkanlı çağrılar yaptılar üstüne.
Bu noktada, bir kamyoncu çocuğu Nazillili Gazeteci Mustafa Balbay’ın Avrasya TV’deki en son programındaki söylediği “Anadolu sözü” geliyor akıllara:
Kurtla kuzuyu yiyip, koyunla kuzuya ağlamak!!!
Tabii ki suçu olan cezasını çekmeli.
Darbelerin neler götürdüğünü birlikte gördük.
Ama “koç” kıldan-tüyden sözlerle çatan zamane delikanlıları; güçleri yetiyorsa Türkiye’de “korku cumhuriyeti” kurucusu ressam ve onun arkadaşlarıyla ilgilensinler!
Hepinize iyi haftalar…

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın