İkinci gezimizde yine Engin Yavuz, Zekeriya Dolar ve ben günübirlik gittik, yollar karlı ve kaygandı. Aracımız dönüş sırasında Çavdarhisar yolunda kaydı ve uçuruma yuvarlandık. Zeminin karlı olması nedeniyle pek zarar görmedik ama ölümden döndük.
Geçen yıl da İsmet Orhon, Engin Yavuz ve yine ben… Çok keyifliydi, kar yağmaya başladı ve gölün üzerini beyaz bir çarşaf gibi örttü. Karın altında mangalımızı yaktık, sucuk ekmek ile kendimize ziyafet çektik. Yeşil örtü ve doğal çevre bizi sürekli o bölgeye mıknatıs gibi çekiyor zaten.
06.00’da yola koyulduk

Başlamış Köyü’ne girdikten sonra öyle bir sıcak ilgiyle karşılaştık ki, Cengiz Duyar Mahalle Muhtarlığı’na aday olmayı bile düşündü. Ama köyün en yaşlısının, “Bu köy kurulduğundan beri dışarıdan kimse muhtar olamadı. Senin de şansın yok!” deyince Cengiz’in şaka bir yana keyfi kaçtı. Köy bakkalı Neşe Abla yanımıza geldi. Salatalık, domates ve zeytin ikramında bulundu. Kahvede masaya kahvaltılıklarımızı yaydık. Masanın karşısında köyün en yaşlısı 87 yaşındaki Mehmet Amca bizi dikkatle izledi ve konuşmalara katıldı.
Başlamış Köyü’nde sıcak sohbet

Yıllarca İstanbul-İzmir araç trafiğinin çilesini çeken Sındırgı yolu, yorgunluk atıyor gibiydi. Tek tük geçen araçlar, artık iş yapmadığı için yıkılan restoranlardan kalan molozlar, sağlı sollu çam ağaçları ve kuş sesleri eşliğinde eşsiz bir güzergah Sındırgı yolu…
Sındırgı’ya ulaştıktan sonra cumartesi günleri açık olduğunu bildiğim Sındırgı Pazaryeri’nde aldık soluğu. Köylü kadınların bakraçlara mayaladıkları yoğurtlar müşteri bekliyor. Çevre köylerden gelen üreticiler taze ürünlerini sunuyor. Hemen herkes aynı ürünü satıyor. Fiyatlar ucuz, tezgahlarda mis gibi kokuyor hormonsuz ürünler. Domates, salatalık, zeytin, çilek, tavuk, peynir ve köy ekmeği bizim kamp yiyecekleri hazır.
Çaygören Barajı suya kavuşmuş

Çaygören Barajı’ndan Simav’a ulaştık. Aracımızın yağını ve suyunu kontrol ettikten sonra Eynal Kaplıcaları yolundan tırmanmaya başladık. Her geldiğimizde seraların çoğaldığını görüyoruz. Yol boyunca düz arazide sera yapılacak alan artık kalmamış gibi. Seracılar ürettikleri ürünleri yol boyunca satışa da sunuyorlar. Seralar termal enerji ile ısıtılıyor. Eynal Kaplıcaları dünyaca ünlü ama sanırım iyi bir tanıtım yapılamıyor ağırlıklı olarak yerli turistlere hizmet veriyor.
Hava güneşli ama serindi

Cengiz’lerin çadır sorunlu çıktı. Fermuarı bozulmuş. Benim arabamın bagajında bulduğum bir tel ile bu sorunu çözdük. Kamp ateşinin yükselmesiyle birlikte içimiz ısındı. Ayşe öbek öbek odun toplamaya başladı. Sabaha kadar yetecek odun istifledik. Akşam karanlığı çökmeye başlayınca, onlarca puhu kuşu sanki bir koronun birer elamanı gibi şakımaya başladı ve puhu korosu sabaha kadar hiç susmadı, uykumuza ninni oldu…
Kangal köpekleri iyi bekçi

Gece kamp ateşi karanlık ormanın içinde çevreye kıvılcımlar yağdırıyordu. Gerçek bir yağmur gibi. Bir yandan da çiseleyen yağmur eşliğinde ortaya ürkütücü bir görüntü çıkıyordu. Yemeklerimizi yedik şarkılar eşliğinde, hava iyice soğuyunca çadırlarımıza sokulduk, sabaha kadar çıkmamak üzere.

Sabah erkenden kalktığımızda Simav Belediyesi’nin çalışanları hazırlık içindeydi. Öğrencilere yönelik bir piknik hazırlamışlar. Biz hareket ettikten sonra onlarca otobüs yüzlerce öğrenci getirmeye başladı. Kamp ateşimizi söndürmeyi ve toprağa gömmeyi unutmadan yola koyulduk.
Dönüş güzergahını bu kez farklı bir rota üzerinden belirledik. Demirci yoluyla, Adala beldesi oradan eski Salihli yolundan, üzüm bağları arasından İzmir’e dönüşe geçtik, yapacağımız yeni yolculukları konuşarak…
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.