Dostluk Çekim Merkezi

Sekiz yıl önce kararan bulutların ardından indiren sağanak yağmurun altında sevgili Aytaç Abla’yı toprağa verdik. 17 Nisan 2000…

Dostluk Çekim Merkezi’ydi Aytaç Abla.

“Abla” diyorum. Yaşı benden küçüktü ama O’na “Abla” demek hoşuma gidiyordu. Çünkü Aytaç Sefiloğlu, hemen her yaştaki meslektaşımızın ablasıydı.

Hemen her hafta sonu birlikte olur, bir yerlere gider, piknikler yapar dostlukları tazelerdik. Yaşamının son günlerinde buluşmalarımız daha da sıklaşmıştı. O Yıllarda yaşadığım Narlıdere-Altıevler Mahallesi’ndeki evimi çok seviyordu Aytaç Abla. Deniz kıyısında olduğu için, Kemoterapi tedavisinden sonra buraya gelirdi. O’na salondan bir koltuk çıkarırdım ve denize karşı otururdu.

“Işıkçım yanıyorum. Vücudum cayır cayır yanıyor” derdi

Denizden gelen iyot kokulu İmbat rüzgarı O’nu rahatlatırdı.

Dakikalarca kollarını koltuğun yanına uzatır, başına arkaya atar, sessiz bir şekilde, vücudunda oluşan yanmanın geçmesini beklerdi.

Gece-gündüz birlikte yaşaması için verilen mücadele 17 Nisan 2000 tarihinde son buldu. Sabah Macit’i aradım. Daha dün birlikteydik.

Macit, “Işık, Aytaç’ı kaybettik” dediğinde gözlerimden sicim gibi gözyaşı boşalmaya başladı.

Yaşamımda hiçbir ölümün ardından buna babam da dahil gözyaşı dökmemiştim.

Aytaç’ın ardından, sanırım bütün ölümlerin adına gözyaşı döküyordum.

Sevgili Aytaç’ı yaşam içinde anımsadığımda burnumun kemiği sızlar ve bütün ölümlerin adına gözlerim dolar.

Ölümünün ardından çok şeyler yazıldı, söylendi. Ama tüm bunlar O’nu geri getiremeyecekti.

Ama olsun ben Aytaç Abla’nın ardından yine de ağlıyorum.

Neden ağlıyorum?

Çünkü her ölüm yıldönümünde mezarı başında yaşadığım minik bir olayı anımsıyorum.

Ağlamamak mümkün mü?

“Sevgili Aytaç’ı toprağa verdik.

Mezarının üzeri çiçek bahçesi gibi.

O kadar çok seveni varmış ki.

Minik kızı Dilan ile birlikte çiçekleri düzenliyoruz, çevreye dağılan toprakları mezarın üstüne atıyoruz.

Dilan bir anda feryat etmeye başladı.

– Annemin üstüne bastım. Annemin üstüne bastım…

Toprağı düzenlerken farkında olmadan mezarın üstüne basan Dilan, annesinin üstüne bastığını düşünerek o kadar çok üzülmüş, o kadar çok yaralanmıştı ki. Dilan’ı zor rahatlatmıştım.

Ben o anda gözyaşlarıma yine hakim olamamış katıla katıla ağlamıştım.

Ağlamamak eldemi?

Sen, “Dostluk Çekim Merkezi”ydin Aytaç Abla…

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın