CHP’de üzüm yiyenler ve bağcıyı dövenler!

CHP, 26 ve  27 Nisan tarihlerinde yeni bir kurultay yapacak.
Ancak…
Bu kurultay öncesi İzmir’de ortalık yine toz duman.
İl Başkanı, “İzmirli delegelerin oyu blok olarak Baykal’ın” diyor.
Bu sözleri delegelerin hür iradesine konulan bir ipotek olarak gören kimi ilçe başkanları destek verdiklerini söyledikleri Genel Başkan’ın İzmir’deki temsilcisini yok saydı ve topa tuttu.
Sanki, son yıllarda CHP’de delegenin hür iradesine ilk kez ipotek konuluyor!
Ve sanki CHP’de son yıllarda üyenin, delegenin dediği oluyormuş gibi tavır konuldu.
“Dudak demokrasisi”nin uygulandığı, her şeyin liderin ve çevresindekilerin isteğine göre şekillendiği bir partide ilçe başkanlarının birilerinin talimatıyla bazı kurultay delegelerinden, ‘Bizim adayımız Baykal’ diyerek imza toplaması hür iradeye uygun mu?
Eleştirdikleri İl Başkanı’nın sözle yaptığı ile imza toplama arasında ne fark var.
Biri sözlü, diğeri ise yazılı.
Ne oldu hür iradeye?
Zorla imza almak hür iradeye uygun mu?
Burada amaç, “Üzüm yemek mi, yoksa bağcıyı dövmek mi?
Yani…
Eğer asıl yapılmak istenen Baykal’ı kuşatmak, Genel Sekreter Önder Sav’ın kaç delegeye hakim olduğunu göstermek ise yalnış hesap her zaman Bağdat’tan döner. Bunu unutmamak lazım.
Acaba bu imzaları toplayarak, “Bakın bu delegeler biz ne dersek onu yapar. Eğer bizim isteklerimizi yerine getirmezseniz, örneğin; filan kişiyi parti meclisine, falan kişiyi MYK’ya yazmazsanız biz de oyumuzu vermeyiz” mi demek istiyorlar?
Hem sonra, İzmir’deki 48 delegenin bazılarından toplananan imzalarla ilgili bilgi neden sadece Mardin dolaylarından gelerek milletvekili seçilen birine veriliyor.
İzmir’de CHP’nin başka milletvekili yok mu?
Bu altı ilçe başkanı, kendi bölgelerinden parlamentoya gönderdiği, İzmir’in sorunlarına hakim diğer 8 vekilden en az üç-beşine soramaz mı? Yaklaşan yerel seçimler öncesi partide kavga ve gürültü çıkarmak hoş bir görüntü oluşturmaz.
Dört yılda üç il başkanının öğütüldüğü partide, vatandaştan oy istemeye gidildiği zaman, “Siz önce birbirinizi sevin, sayın, içinizdeki kavgayı bitirin, ondan sonra oy isteyin” derlerse doğrusu ne yanıt vereceksiniz merak ediyorum.
Neyse…
Önümüzdeki hafta sonu CHP kurultayında ‘yeni kreasyonlara uygun’ bir vitrin değişikliğine gidilecek. Bu nedenle asıl kavga genel başkanlık için değil, parti meclisi üyelikleri için yapılacak.
Bakalım, önümüzdeki CHP’de üzüm yemek isteyenler mi, yoksa bağcıyı dövmek isteyenler mi galip gelecek, hep birlikte göreceğiz.

Siyaset bezirganlarına dikkat!

KİTLE partilerinde nedense bir bölgeden göç eden insanların egemenliği daha fazla oluyor.
Oysa…
Bu kentte doğma büyüme İzmirliler’in yanı sıra yurdun dört bir yanından göç etmiş binlerce insan var.
Ancak siyasette en çok sesi etnik köken, mezhep ve hemşericilik yapanlar çıkarıyor.
Çünkü…
En kolay böyle yapılıyor siyaset… Nedense bu insanlar, kendilerini partinin sahibi gibi görüyor. Hatta daha da ileri gidip, kentin sahibi olduklarını veya olacaklarını söylüyorlar.
Sanki seçim sonuçlanmış gibi, belediye başkanlıklarını, meclis üyeliklerini  şimdiden paylaşıyorlar.
Ama…Oyların, yarım ton kömüre, iki torba erzaka alınıp satıldığı bir ülkede sandıklar açılınca ortaya her zaman beklenen sonuç çıkmıyor.
Şimdiden hatırlatırım.

Haydi, eller taşın altına

AKP’DEN sonra CHP ve DSP de yeni üye kayıt seferberliği başlattı. Özellikle CHP, AKP’ye karşı misilleme yapmak istiyor.
DSP de CHP küskünlerine kapısını açıyor. Herkes siyasete kalitenin gelmesini, gençlerin ve kadınların daha aktif olarak yer almasını istiyor. Ancak…Siyasi partilerin özellikle ilçe örgütleri, yeni isimleri ne yazık ki istemiyor.
Çünkü…
Yeniler geldiği zaman, eskilerin hükmünün kalmayacağını biliyorlar. Kendilerinden daha yetenekli, daha birikimli insanları partide görmek istemiyorlar. Bu nedenle siyasi partilerin yaptığı bu yeni üye kayıt seferberlikleri gövde gösterisinden, şovdan başka bir işe yaramıyor.
Zaten pek çok insan da böyle düşündüğü ve siyasetçilerin tavrını beğenmediği için partilere üye olmuyor, uzak duruyor. Her şeye rağmen ben, ülkenin geleceğinden endişe duyan herkesin, kendisine yakın bulduğu bir siyasi partiye üye olması ve aktif olarak görev alması gerektiğine inanıyorum.
Kimsenin, “Bana değmeyen yılan bin yaşasın” deme gibi bir lüksü yok. Yarın, o yılan gelip sizi de soktuğu zaman iş işten çoktan geçmiş olur. Eğer, meydanın üç kağıtçılara, sahtekarlara, din bezirganlarına,kafatasçılara, kısacası namussuzlara kalmasını istemiyorsanız siz de elinizi taşın altına sokmalısınız. Yoksa, yaşananlardan şikayet etmeye hakkımız olmaz.

ANAVATAN’da Özal sesleri

ANAVATAN’DA gözler Ahmet Özal’a çevrildi.
22 Temmuz öncesinde DP’ylee birleşmesi suya düşürülen partide bugünlerde Özal rüzgarı esiyor. Parti örgütlerinde herkes 2’nci Özal döneminin hayalini kuruyor. Nitekim, geçen hafta İzmir’de degelerle görüşme yapacağı belirtilen Ahmet Özal’-ın bugün veya yarın geleceği söyleniyor.
“Partiyi seçime bile sokamadı” diyerek Genel Başkan Erkan Mumcu’ya tepki gösteren partililer, “Ahmet Özal’la partimiz tekrar eski gücüne kavuşur inancındayız” diyor.
Olağanüstü kongre için delegelerden imza toplanacağı ve 760 kişiden en az 500’ünün Özal’a destek vereceği belirtiliyor. Ama… Görünen o ki; şu anda ANAVATAN’ı değil oğul Özal, rahmetli Özal bile zor kurtarır.

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın