Sosyal demokrat kimliği ile bilinen, çevreye duyarlı, bu ülkede sol bir partide bakanlık yapmış Hakan Tartan’ın, 11.02.2008 tarihli Referans Gazetesi’nde ‘Bilimin sesine kulak vermek’ adlı yazısına takıldım bu hafta.
Tartan yazısında; Türk halkının altına olan düşkünlüğünü, düğünde dernekte cömertçe altın savurduğunu, her yıl yaklaşık 1 milyar dolar gibi ciddi bir paranın kesemizden çıktığını belirtmiş.
İşin bir ‘ama’sı var diyerek devam etmiş; ‘Bilim yerine “başka alışkanlıklar”dan kaynaklanan tepkiler, Türkiye’deki bu zenginliğin toprak altında kalmasının nedeni. Ve tabi ki, milyonlarca dolar döviz kaybı.’
Burada dikkati çeken; ‘bilim yerine başka alışkanlıklar’ sözü.
Başka alışkanlık sözünden benim anladığım, çevreye duyarlı sivil toplum örgütlerinin altın madenlerine karşı başlattıkları direnişler.
Sanırım Tartan’a göre, çevre örgütlerinin direnişlerinin adı; ‘başka alışkanlıklar’ Sayın Tartan yazının devamında; ‘Geçenlerde Uşak köylüleri “altın madeni karşıtları”na tepki koydu. Bir özürlü yurttaşın tepkisi gözleri yaşarttı: “Beni asıl bu işsizlik öldürecek”. Eylem ses getirdi… Çünkü toplama değildi. Gerçek köylülerdi, emekçilerdi.
Önemli bir demokratik açılımdı bu’ diyerek devam ediyor.
Demek ki, Tartan’a göre siyanürlü altına hayır diyen çevreye duyarlı kişiler; ‘gerçek’ değil.
Şimdi ben ‘ama’ diyorum
Yazının ilerleyen bölümlerinde; Dokuz Eylül Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yılmaz Savaşçın’ın görüşlerinden alıntılar yapılmış.
Savaşçın’ın görüşleri ise; “Yapılan bu yatırım harcamaları yurt içinde kısmi bir gelir artışı sağlayacaktır. Bu sektörün açılmasıyla birçok insana iş olanakları sunulacak, toplumun gelir düzeyi yükselecektir. Ayrıca devletin maden işletmeciliğinden alacağı yüzde 10’luk vergi payı ile Hazine bütçesi genişleyecektir.”
Hazine bütçesi genişleyecek.
Nasıl?
Siyanürlü altın çıkararak…..
Sayın Tartan yazısının sonunu ise şöyle bağlamış; ‘Elbette çevre duyarlılığı… Ama bilime de saygı. Yani… Orta yolun bulunması… Ne körü körüne yabancı sermaye düşmanlığı ne de çevreye ilgisizlik… Neden dünyada olduğu gibi zararsız, ziyansız bu iş çözülmesin? Neden ülke kazanmasın?’/i>
Bence doğru (!). Ülke kazansın, kazansın da…
Sayın Tartan! şimdi de ben ‘ama’ demek istiyorum.
Kışladağ Altın Madeni’nin ülke ekonomisine katkısı ne kadardır?
Bu sorunun yanıtını, EGEÇEP hareketinin Uşak Valiliği’ne verdiği dilekçede net olarak görmek mümkün.
EGEÇEP’in Kışladağ Altın Madeni’ne ilişkin olarak 14/8/2007 tarihinde verdiği dilekçenin 7. maddesinde yer alan sorusuna, Uşak Valiliği’nin yanıtı:
Soru: “Faaliyet süresince ne kadar cevher işlendiği, elde edilen altın miktarının ne olduğu, madenin üretimine ilişkin olarak ne gibi bir bildirimde bulunulduğu, özel idare payının ne olduğu ve ödenip ödenmediği, ödenmişse miktarı ve başkaca ödediği vergi v.b ödemelerin ne kadar olduğu?
Uşak Valiği’nin yanıtı: “Faaliyet süresince işlenecek cevher miktarı, ÇED raporunda verilen bilgiye göre ilk 5 yıllık periyotta, yıllık 6.5 milyon tondur. Elde edilen altın miktarı ile igili bilgi mevcut olmayıp, Maden Kanunu’nun 14. maddesi gereğince (2006 yılı sonuna kadar üretim yapılan süre için) İl Özel İdaresi’ne 21.06.2007 tarihinde 184.187,90 YTL bedel ödenmiştir.”
Sayın Tartan.. Ama!!!
İşte memleketin bütçesine katkı ve yabancı şirketlerin ülkeye kazandırdığı…
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.