Kiminle konuşsak durumdan yakınıyor, kime “İşler nasıl?” desek klasik deyimle “ağlıyor”. Bakkal, mobilyacı, matbaacı, züccaciyeci, camcı, terzi, taksici herkes de bir “yine kriz dönemi” sendromu…
Böyle zamanlarda aklımıza Kartacalı ünlü komutan Hannibal’in sözü gelir: “Arkadaşlar ya yeni bir yol bulacağız, ya yeni bir yol yapacağız.”
“Yeni bir yol açmak da, yeni bir yol bulmak da parayla” diyenlerdenseniz baştan umutsuzluğa kapıldınız demektir. Ben iyi bir fikriniz varsa, yol açmak ya da yol bulmak için “hala bir umudunuz olabilir” diye düşünenlerdenim. Eğer sürekli olumsuzluğa odaklanıyor, sürekli olumsuz durumlara takılıyorsanız, ne üretim ne de kazanç sağlayabilirsiniz.
“Bir fikriniz varsa” dedim ya, son günlerde bizim süt annenin çocuklarının çabasından söz etmek istiyorum sizlere. Üç kadın, bir araya gelip kendi işlerinin dışında ne yapabileceklerini düşünüp bir ürün tasarlamaya başlamışlar. Pek çok sorunla boğuşurken kendilerine büyük hedefler de koymuşlar. Küçücük bir sermayeyle başladıkları, dostlarının desteklediği emek yoğun işlerinde, “ar-ge çalışmaları” sonuç verirse, ortaya tam anlamıyla “inovasyon” denilebilecek bir çalışma çıkacak.
Yeni fikirleri kullanarak veya var olan bilgileri çok farklı yollarla uygulayarak ticari bir yarara dönüştürme olarak tanımlanan inovasyon, şirketlerin de ayakta kalabilmesi, sağlıklı büyüyüp gelişebilmesi için artık zorunlu. İnovasyonun temel unsurlarından bir tanesi hiç kuşkusuz yeni fikirler… Yeni bir fikir, yeni teknoloji ve yeni pazarlar yaratmanın ipucu…
İzmir’in kent yöneticileri neredeyse tüm umutlarını yedi yıl sonraki EXPO’ya bağlamışken, “sağlıklı kentler” fikrinin çatısında ülke ülke dolaşıp delegeleri ikna etmeye çalışırken, siftah yapmadan kepenk indiren esnaf, tüccar, sanayici “yeni fikir üretme konusunda birşeyler yapıyor mu?” diye geliyor aklımıza…
Sorumuza yanıt ararken Türk Patent Enstitüsü’nün internet sitesindeki veriler İzmir’deki eylemsizliğe, durgunluğa ilişkin bir ipucu da veriyor aslında. (Bakınız: http://www.tpe.gov.tr)
Sitedeki verilere göre 2007 yılında marka başvurusu sayısı İzmir’de 20 bin 731, tescil edilen marka sayısı 11 bin 065… Aynı dönemde İstanbul’da marka için yapılan başvuru sayısı 166 bin 830, tescil sayısı 91 bin 425.
Patent konusunda İzmir’de başvuru sayısı 470, tescil sayısı ise 53… İstanbul’da patent başvuru sayısı 2 bin 736, tescil sayısı 341.
Endüstriyel tasarım için İzmir’de başvuru sayısı 2 bin 261, tescil 1977. İstanbul’da endüstriyel tasarım için yapılan başvuru sayısı 19 bin 209, tescil edilen 15 bin 738…
Yeni bir yol açmak için yeni fikirler üretilmesi şart. Kapıda oturup, “ne olacak bu ülkenin hali?” diye boş boş söyleşmek yerine, odaların, birliklerin, en alttaki esnafın, çalışanın da fikrini alarak “inovasyon” yaratacak açılımlar yapması gerek. Yoksa rakamlara bakıp, iç çeker dururuz…
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.