Durmak yok, halkı ezmeye devam edin!

SOSYAL Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası (SSGSS) Yasa Tasarısı, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonun’da görüşülmeye başlandı.
Cumhuriyetin laiklik ilkesi ile uğraşanlar, bu kez sosyal devlet ilkesini rafa kaldırmak istiyor.
Sosyal güvenlik kurumlarını ( Emekli Sandığı, SSK ve BağKur ) tek çatı altında birleştiren hükümet, çalışanların haklarını gaspetmek için uğraşıyor.
Ama kendi maaşlarına yüzde 50’yi bulan artış yapmak için ittifak arıyor.
Bakın eğer SSGSS Yasa tasarısı bu haliyle meclisten geçer ve uygulamaya konulursa; kademeli olarak, kadınlar 59, erkekler de 65 yaşından önce emekli olamayacak.
Prim ödeme gün sayısı 9000 güne çıkacak.
Bu durumda turizm, inşaat, tarım gibi sezonluk sektörlerde yılda 90 gün iş bulabilen işçilerin emekli olabilmeleri için 120 yıl yaşaması gerekecek.
Bu mümkün olmadığına göre, mezarda emekli olabilecek.
Engellilerin emekli olabilmek için 15 yıl olan çalışma şartı, 18 yıla yükselecek.
Toplumun geniş kesiminin, ölüm aylığı ve emzirme ödeneği tırpanlanacak. Yaşamını yitiren sigortalının ailesine bağlanacak ölüm aylığı için 900 gün yerine, 1800 gün prim ödeme şartı aranacak.
Emzirme parası için 3 ay değil, 4 ay çalışılacak
Aylık bağlama oranı toplam prim ödeme gün sayısı her yıl için yüzde 3’ten yüzde 2’ye düşürülecek. Böylece daha az emekli maaşı ödenecek.
Erkek çocuklara evlenme ödeneği verilmeyecek.
Doğum yapan kadına ödenecek para üçte ikiden, yarıya inecek.
55 yaşından önce ‘erken yaşlanma hakkı’ yok olacak.
Yani emekli aylığı alabilmeyi düzenleyen ‘erken yaşlanma’ sınırı 50’den, 55’e çıkarılacak.
Tasarının yasalaşması halinde kazanılmış hak niteliğindeki fiili hizmet süresi zammı da kalkacak.
Gazeteciler, veterinerler, havayolları personeli, lokomotif makinistleri, posta dağıtıcıları, zabıtalar, itfaiye çalışanlarına yıpranma payı verilmeyecek. Sağlık hizmeti alabilmek için Genel Sağlık Sigorta primi yatırmak ve katılım payı ödemek yetmeyecek.
Ayrıca özel hastanelerden alınan hizmetin yüzde 20, bazı durumlarda yüzde 300’ne kadar çıkan ‘ek ücret’ ödenmesi gerekecek.
Bu düzenlemelerin bizim iyiliğimiz için yapıldığını söyleyenlere sakın inanmayın.
Çünkü… Bunların hepsi, Uluslararası Para Fonu, ( IMF ) emrettiği için yapılıyor.
İki seçmenden birinin oyunu alanlar, ‘Durmak yok, yola devam’ derken, her halde vatandaşı ezmeye devam edeceklerini kastetmişler galiba.
Ne dersiniz?

Baykal, vitrin değiştirme sinyalini İzmir’de verdi

CHP İzmir’de Deniz Baykal’ın dediği oldu.
”Gözü kara” Kemal Karataş, atanmışlıktan kurtuldu. 546 delegeden 421’inin katıldığı kongrede başkanlığa seçildi. (Bu arada il delegesi olmak için araya adam koyanlar, kongreye bile gitme zahmetinde bulunmuyor)
Kongre öncesinde bazı ayak oyunları yaşandı.Bazı ilçe başkanları, Baykal’a rağmen başka bir adaya destek verme girişiminde bulundu.
Ancak, bu girişim Baykal’ın ‘rest’ çekmesi sonucu önlendi.
Yaklaşan yerel seçimler öncesinde, makam ve mevki peşinde koşan bazı ilçe başkanları ”Çizik yememek için” Baykal’ı dinledi.
Asıl ‘biat’ ettikleri genel sekreter, Önder Sav’ı yarı yolda bıraktı. Çünkü…
Daha önce yaşanan Ekrem Bulgun ile Selçuk Ayhan arasındaki yarışta, Baykal’ın dediğini yapmayanların başına gelenler, 22 Temmuz seçimlerinde görüldü.
Bu nedenle, yerel seçimlerde hayalinde bir yere adaylık düşünenler, Baykal’a kayıtsız, şartsız ‘evet’ demek zorunda kaldı.
Aslında, bir yerde eğer ‘onunbunun adamı’ gibi ayrışmalar varsa; birlik ve beraberlikten söz edilemez.
Nitekim, CHP’de genel başkanın dışında bazı isimlerin ‘hizip’ oluşturması, partinin küçülmesine, dar grupların ve grupçukların cirit attığı örgüt haline getirdi.
Partide bütün ekipler, genel başkanın etrafında birleşmekte zorunda.
Oysal Baykal, İzmir’deki kongrede, partide ‘politbüro’ olarak tanımlanan bazı isimlerin, Kurultay’da değiştirileceği sinyalini verdi. Umarım, bahardaki Kurultay, yeni tomurcukların açılmasına olanak sağlar.
Hep birlikte göreceğiz.


Günaydın, eski ithal milletvekili!

CHP İzmir İl Başkanlığı’na soyunan ‘eski ithal milletvekili’ Enver Öktem, yeterli imzayı toplayamadığı için kongrede aday olamadı.
Öktem, aslında kendi kazdığı kuyuya düştü.
Zamanında tüzük değişikliği yapılırken, ‘Aday olmak için delegenin beşte birinin imzası şart’ şeklindeki öneriye olumlu oy verenler arasında yer alan Öktem, sanırım bir gün kendi silahı ile vurulacağını düşünmüyordu.
Çünkü…
Demokrasi, hukuk ve adalet herkese lazım.
İşimize geldiği zaman demokrat, gelmediği zaman diktatör olursak böyle sonuçlar alınır.
Bir gazeteye yaptığı açıklamada; ”Yanlışa yanlış, doğruya doğru diyebilen biriyim” şeklinde konuşan Öktem, geçmişte sahte üyeler, naylon delegeler yapılırken, partide demokrasi ve adalet istedikleri için yüzlerce insan partiden dışlanırken neredeydi?
O zaman yapılan bu yanlışlara karşı çıktı mı?
Adaylık için önce yanında yer alan ancak daha sonra, ”Genel başkan böyle istiyor” diyerek desteklerini geri çeken ilçe başkanlarına, ”Peki örgütün özgür iradesi, parti içi demokrasi ne olacak? Arkadaşların bireysel hesapları, Türkiye hedefinin önüne geçti.Yaklaşan yerel seçimde aday olmayı bekleyen pek çok ilçe başkanı ve delege arkadaş Ankara baskısına boyun eğdi” şeklinde konuşan Öktem’e buradan, ”İlçe başkanlari ile delegelere ilk kez mi baskı yapılıyor?” diye soruyor ve ”Daha önce aklınız neredeydi?” diyorum.

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın