Bu oyun bizim üzerimize…
Adı küreselleşme denen şeytanlığın oyunu…
Türk Milleti, topyekûn yoldan çıkarken, “eline” fark etmesin diye verilen “medya oyuncağının” kontrolünü kaybetti, kontrol etmesi gerekirken.
Balta Limanı Antlaşması sanki “yeniden” imzalandı…
Sanki Mondros, Sevr yeniden “yazıldı”…
Ama bu kez Mustafa Kemal çıkar mı “içimizden”?
1980’den bu yana Atatürk Cumhuriyeti sadece “bayramlık” anılan ve kutlanan bir masal… Bağımsız Cumhuriyetimizin tüm kazanımları, tüm ekonomik üretim kaleleri önce “arpalık” haline getirildi, “hortumlatıldı” sonra da “babalar gibi” satıldı.
Bizse sadece elimizdeki uzaktan kumanda aletini düğmelerine basmakla meşguldük.
Milletin önüne düşmesi gerekenler ise sadece “masabaşı” yorumlar ya da “koltuk hırlaşmalarına” verdiler kendilerini…
Ve gün geldi Bağımsız Cumhuriyet adına ne varsa hepsi ve her şey sanki sanal dünyanın uydurma bilimkurgu senaryolarına döndü…
Ve yaşam sadece “maddeden” ibaret ve “mana” dahi yok edildi, ediliyor.
Biz ise sadece seyrediyoruz. Peki, söyler misiniz biz neyiz?
Yolunacak kaz mı?
Her dürtmeye “istenen” cevabı veren koyun sürüsü mü?
Yoksa tarihte mertliği, hoşgörüsü, birlikteliği ile nam salmış bir MİLLET Mİ?
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin İzmir mitinginde söylediği “Yoksa ABD Türkiye’de operasyon mu yapıyor?” sözü ne anlama geliyor?
İşte size sadece son numara…
ZEYTİNLİKLER DE GİDİYOR!
Geçen Perşembe EGE TV’de yayınlanan Haftalık’ta Erol Yaraş anlattı, kanım dondu. Kendi kendime “bunu ben daha önce düşünmeliydim” dedim durdum. Lakin ben “o eski ben” değilim ki, unuttum işte!
Erol Yaraş “yabancı bankalardan” bahsetti. O yabancı bankalar ki “Ziraat Bankası’nın” yapması gerekeni yapar dururmuş şimdilerde…
Zeytinciye, üzümcüye “kredi” verirlermiş “sözde” düşük faizle bu sahibi Yunani veya bilmem nereli ecnebi bankalar…
Verirlermiş ama “kimsesizliğe” itilen zeytinlik sahibi, bağ sahibi ziraatçım ödeyemezmiş…
Ödeyemeyince ne olurmuş?
Hadi deyin bakalım ne olurmuş?
Siz kredi alsanız da üç ay üst üste ödeyemezseniz ne olur?
Maaşınıza…
Evinize icra gelmez mi?
Gelir… Hem de “şak” diye gelir. Gelir de ne gözünüzün yaşına bakar, ne de durumunuza…
Zira gelen sadece “haciz memuru” değildir ki. “Vahşi kapitalizmin” mümessilidir gelen…
Zeytinciye, üzümcüye de gelmeye başlamış bu sahibi Yunani veya bilmem nereli Ecnebi Bankaların hacizleri…
Bilin bakalım “haczedilen” nedir?
Bu memleketin zeytinliğidir!
Bu memleketin bağıdır!
Peki, bunun bir anlamı var mıdır sizin için?
Sahibi Yunani olan banka, Ege’nin zeytinliğine “el koyarsa” ne olur?
Ya bu sahibi Yunani veya bilmem nereli ecnebi bankalar memleketin zeytinliklerine, bağlarına el koyarsa ne olur?
Düşün be millet ne olur?
Tarih tekerrür edermiş de bilmezmişiz…
Peki, benim zeytincime hizmet etsin diye kurulan Ziraat Bankası ne iş yapar?
Ziraat Bankası da adındaki “ziraatı” unutmuş da haberimiz olmamış Ey Millet!
Ziraat da “popülerleşmiş mi” ne?
Ecnebiler Türkiye’de her yere tek tek el koyarken biz Muhtar Bey’in “Coca Cola Muhtarlığıyla” gurur duymaya devam edelim… Kolay mı koooskoca Coca Cola bu yahu!
Altında üstünde ne vardır neden düşünelim ki?
“Büyükelçiye” ödenen bir “minnet borcu mudur?” diye neden düşünelim ki?
Ya koskoca Cahit Çetin… Zeytinyağı Birliği’nin artık efsaneleşen başkanı?
O biliyor mudur bu ecnebi ve namert sermayenin zeytinyağımız, zeytinimiz ve zeytinliğimiz üzerindeki oyunlarını?
Şu ecnebi bankalar…
Ve ecnebilerin tarihte olup da bugün “unutulan” oyunlarına yine geliyoruz ya…
Ne diyeyim ki ben şimdi?
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.