Ben affınıza sığınarak, biraz da aşağıdaki satırlara “ses” vermenizi rica ederek, “konuyu” değiştirmek istiyorum.
Kafam çok bozuk çünkü…
Mesleğimin yozlaşması öylesine hızlı ki!
Geçtiğimiz günlerde İzmir’e yine, şu EXPO mevzuuyla alakalı ecnebiler geldi.
Soracakları soruları vardı zira.
Tabiî ki expocu ecnebilere “İzmir adına” yanıt verecek “İzmirli devletlûlar” ve de şevketlûlar…
Sorular neydi? Umurumda değil…
Kim ne yanıt verdi? Zerre kadar ilgilenmiyorum.
EXPO’yu falan da hiç önemsemiyorum.
Hele aşağıdaki satırları okuduktan sonra, yedi sülalesi İzmirli bir yurttaş olarak, “kılımı” kıpırdatmayacağım. Çünkü beni, mesleğimi ve meslektaşlarımı ciddiye almayanın suratına “haykıracak” kadar cesaretim var çok şükür.
Universiade’den bir şey kazanamayan, kimlerin neler kazandığı ise hep muamma…
Anlıyorum ki EXPO da “kankilerin” ikbaline yönelik bir tantana…
Gelelim aşağıda okuyacağınız satırlara.
Kim yazmış, söylemem. Kimse de söyletemez. Çünkü bu ülkede en nankör meslek sektörü oldu gazetecilik. Adını verdiğim an, gözünün yaşına, kredi kartının borcuna, çoluğunun çocuğunun durumuna bakmadan koyarlar kapıya…
Çünkü İzmir’de gazeteci olmak “zor zanaattır” vesselam…
İzmir’in “medya baronları” çalıştırdıkları muhaberatın, kameraman veya foto muhabirinin kolay “atılıp, tutulacak” birileri olduğuna inanıyor neredeyse.
Çünkü Basın örgütsüz…
Çünkü İzmir’de gazeteciler birbirlerini sevmiyor…
Birbirlerini sevmedikleri içinde “kolay harcanacaklar” sınıfına giriyor…
Aşağıdaki satırları iyi okuyun…
İnanın bana İzmir’de “her şey” bozulurken, basın adeta “tükenme” sürecine girdi. Ve basının hakkını koruyacak kimse ama kimse yok!
Şu “EXPO” konusuna hep birlikte büyüteç tutmaya ne dersiniz?
Bir gazeteciden “EXPO’ya” destek (!)
“İzmir’de bulunan ve Crowne Plaza’da konaklayan Expo inceleme heyeti ile kapalı kapılar ardında bir dizi oturum gerçekleştiren, kimi zaman onları öğle ve akşam yemeklerinde ağırlayan İzmir’deki isimlerin basına ve medyaya gösterdiği yakından ilgi takdire şayandı doğrusu…
Basına kapalı olarak gerçekleştirilen, oturumların molalarında gözleri röportaj vermek için gazeteci ve muhabir arayan yetkililerin, bir de röportajlarında özellikle bu mücadelede basının desteğinin esirgenmemesi gereken bir güç olduğunun altını çizmeleri, sabahtan akşama kadar kendilerine kapalı olsa da, otel lobisinde onları bekleyen basın camiasına bir bardak suyu, kahveyi ya da çok görmeleri nasıl bir çelişkidir, biz anlayamadık?
En az dört saat süren toplantılarda öğle yemeğini geçtik, bekleme salonuna bir çay kahve makinesi koymak da masraflı geldi kendilerine herhalde…
Ama olsun!
Biz desteğimizi sonuna kadar aç da kalsak, susuz da kalsak esirgemeyecektik!
İşte desteğimizi her şeye rağmen esirgemediğimizin ispatları buyurun siz karar verin!
Delegelerin Crowne Plaza’daki ilk günlerinde toplantıların ardından öğle yemeğinde Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’la bir araya gelindi. Saat o sıralarda yaklaşık 13.30’du ve bizler sabah delegeleri havaalanından aldıktan sonra doğru otelde toplantıların başlayacağı saatte orda hazır bulunmuştuk basın ordusu olarak…
Henüz boğazımızdan içecek bir şey geçmediği gibi belki öğle yemeğinde yiyecek bir şeyler geçer umudumuzu da Bakan korumalarının karınlarının doyurulmasının bizim karnımızı doyurmalarından daha ağır bastığını görünce kaybettik… Burada İzmirli bazı kendini “çakal” sanan basın mensuplarının da, kendilerine değil Bakan korumalarına hazırlanan yemeği, korumalar Bakanla birlikte ayrıldığı için yiyemediklerinden, kalmasın diyerek atlayıp iki lokmada mideye indirmesini de sadece birkaç basın mensubu olarak yadırgamış olmaktan da utanç duyduk bu ayrı…
Açlıktan öleceğimi bilsem oturup yiyemem ben o yemeği!
Bana değil, Bakan Bey’in korumalarına hazırlanmış çünkü!
Yemek bitti, tekrar aşağı toplantı salonuna inildi, kapılar kapandı, basın yine beklemede… Saat neredeyse 15.00…
Yani 6 saattir aç, susuz Crowne Plaza’da desteğimizi esirgemiyoruz!
Ama artık açlıktan olsa gerek gözlerimizin önünde karıncalar uçuşmaya başlıyor!
Biz şanslıydık. Çünkü bizden sonra destek (!) görevini, kurumumuzdan başka bir muhabir arkadaş devralacaktı. Ama bu imkânı olmayanlar o günü nasıl tamamladı bilmiyorum!
Gelelim ertesi güne…
Saat 09.00 biz yine “destek” için Crowne Plaza’dayız.
Ortalıkta yine kül tablaları ve sebil konmuş limonata makinesindeki sudan başka bir şey yok tabii ki…
Ne de olsa tüm toplantılar basına kapalı ya, herhalde bizlere verdikleri programa göre son gün saat 17.30’da yapacakları basın toplantısına kadar basın falan gelmez diye düşünmüş olacaklar!
Gerçi biraz önce de dediğim gibi kendilerine verdikleri molalarda (bu kahve molası olarak algılanmasın çünkü toplantı salonunda kahvenin ve çayın her çeşidinin bulunduğu bir makine sürekli var zaten!) röportaj vermek için neredeyse sıraya girseler bile… Nasıl basına kapalıysa bu!
Saat 12.30… Heyet öğle yemeğini Alsancak Deniz restoranda yiyecek bir de Kordon’da kısa bir yürüyüş yapacak…
Hiç desteğimizi esirger miyiz?
Geldik Deniz restorana…
Masalar güzel, dekor güzel, her şey özenle hazırlanmış açıkçası…
Vali geliyor, ardından Aziz Kocaoğlu ve bizler yani basın mensupları insanların lokmalarını da sayacak değiliz ya, salondan çıkıyoruz. Bu arada bir gün öncesine göre hava da oldukça serin… Geçiyoruz restoranın sokak tarafına ama onlarla aramızda sadece bir cam var. Yani onlar bizi, biz de onları gayet rahat görebiliyoruz oturduğumuz yerden…
Dedim ya hava serin kimi arkadaşlar zaten hava değişimlerinden dolayı şifayı kapmış durumda ama yapacak bir şey yok bekleyeceğiz. Olur da içlerinden biri bir konuşma yapar diye…
Bu arada Deniz restoranın kapalı salonu iki bölümden oluşuyor. Bu salonlardan biri tamamen heyete kapatılmış durumda. Fazla büyük bir salon sayılmaz… Diğer salonda ise sadece birkaç masa oturuyor. Zaten bizler de toplasan 10 kişi yokuz bekleyen…
Hala daha bize buyurun şurada oturup bekleyin dışarısı soğuk diyen biri niye çıkmadı anlamış değilim! Bu arada heyetin yemek yediği salonda kurulmuş olan mikrofonlu kürsü dikkatimizi çektiğinden hani biri açıklama yapılır diye bekliyoruz dışarıda. Yanlış anlamayın, derdimiz bize de yemek verecekler mi acaba değil! Bu sırada, takriben 20 dakika sonra, İl Genel Meclisi Başkanı İsmail Yılmaz çıkıyor restorandan ve soruyoruz kendisine “İsmail Bey var mı bir gelişme içeride?”
El cevap: “STK Başkanlar Kurulu Başkanı ve Maricic birer konuşma yaptılar”!
Nasıl yani?
Görmüyorlar mı basının dışarıda deyim yerinde ise it gibi titreyerek beklediklerini?
Bir Allahın kulunun da aklına gelmedi mi 5 saniye dışarı çıkıp “Arkadaşlar buyurun açıklama yapılıyor” demek?
Sadece gülebiliyoruz…
Ve bir bakıyoruz bizim gibi dışarıdaki masaların güneş gören kısmına papatya gibi yayılmış(!) olan başkan ve Valinin korumalarına paket paket torbalar geliyor!
O da ne?
Aramızda sadece iki masa var hâlbuki onlarla…
Öğle yemeğiymiş meğer korumaların Pepsi eşliğinde!
Bakmayalım arkadaşlar öküz gibi insancıklar rahatsız olacak! Bir kahkaha fırtınası! Daha bunun şokunu üzerimizden atamamışken bir bakıyoruz bir garson elinde bir şaşal şişesi ve yine sebil bir bardakla beliriyor tepemizde…
“Arkadaşlar su içer misiniz?” Allah razı olsun, sağol eksik olma bir de yan masalara sor bakalım, aynı bardaktan 10 kişi içecek mi sudan?
Destek destek destek…
Gelelim son güne…
Artık Crowne Plaza’daki üçüncü günün sabahtan akşamüstüne kadar olan kısmını anlatmayacağım, çünkü ilk paragrafı tekrar okumak yeterli oluyor… Son gün saat 17.30’da heyetin ortak düzenleyeceği basın toplantısı var! Hani hep basına kapalıydı ya bugüne kadar, bunun arkasına sığınmışlardı ya izzet-i ikramsızlıklarında!
Bakalım bugün ne olacak? Saat 16.30 herhangi bir hazırlık yok gıda ve içecek adına… Simültaneler ve EXPO iğneliklerinden başka! Saat 17.00 limonata makinesindeki sebil su bu kez basın toplantısının yapılacağı salonun kapısına taşınıyor…
İşte geldiler, gittiler, basına kapalı dediler falan filan…
Ben esas şunu düşünüyorum iyi ki bu 3 gün süresince onları takip eden yabancı basınından kimse yoktu.
Tabii belki de o zaman biz yerli/yerel basına gösterilen ilgi ve alakasızlığın tam tersi olurdu kanımca…
Ne de olsa dünya basını gelmiş bizler de belki kıyısından köşesinden istifade ederdik onlar sayesinde!”
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.