Başbakanın ABD ziyareti, Genel Kurmay Başkanı’nın ABD ile istihbarat paylaşımına ilişkin eleştirel sözleri, çeşitli siyasi partilerin sınır ötesi operasyon yorumları vs
Böyle bir dönemde, devletin kurucu partisi CHP’de de “sinir ötesi” operasyonlar yapılıyor.
Partinin il ve ilçe örgütleri, zemin kaymasına meydan vermemek adına yılların CHP’lilerinin üye kayıtlarını gerekçe göstermeksizin siliyor.
İlçelerdeki delege seçimlerinde, oyunlar üstüne oyunlar oynanıyor.
Operasyon, partinin genel siyasetine de yansıyor.
Milliyetçi çıkışların oy olarak CHP’ye bir şey getirmediğini gören Baykal; sosyal demokrat çıkışlarla “görmediği” kesimleri yeniden kucaklama derdine düşüyor.
Partinin olaylara bakışındaki çelişkiler; kahvelerde, işyerlerinde, evlerde, kampuslarda Türkiye’yi konuşanların dikkatinden kaçmıyor.
Baykal, Kuzey Irak ile ilgili politika değişikliği açılımıyla gündeme oturuyor.
Her zaman AKP’ye destek açıklamaları yapan Barzani ve Talabani, birden CHP Lideri Baykal’ın “şahinden güvercine dönen” yeni politik yaklaşımına destek çıkıyor.
Her nedense Sayın Baykal, Kuzey Irak’a operasyon seçeneği dışında bir çözümün mümkün olduğunu söylemeye başlıyor.
Seçim öncesinde programında “Kürt Sorunu” tanımı olmadığı için eleştirilen ve bu eleştirileri “Bizim için böyle bir sorun yoktur” şeklinde göğüsleyen Baykal; birden sosyal demokratlığını hatırlıyor!
Politik yorumların büyük bölümü, Baykal’ın politika değişikliğinin nedenini, “Doğu ve Güneydoğu’daki erime”ye bağlıyor.
Kimse parti politikalarının, ekmeğe eritme peyniri sürmek kadar basit olmadığını konuşmuyor.
Birden değişivermenin doğuracağı riskler sorgulanmıyor.
***
Partinin Güneydoğu ve Doğu Anadolu’daki erimesine merhem arayan politika belirleyicileri, aslında yaptıkları operasyonlarla, sokak ve mahallelerde parti tabanını eritiyor.
CHP ile artık ismi özdeşleşmiş ve bu partiye emek vermiş insanları, sadece delege pazarlıklarında un-ufak ediyor.
Barzani ve Talabani, son açıklamalardan sonra; herhalde CHP’nin mahalle delegesi belirleme seçimi süreçlerine de karışırlar!
Zaten dolaylı olarak da olsa karıştıkları oluyor.
Çünkü CHP’de “Ya SAV ya Terk Et Dönemi” başladı.
Bunun en açık örneğini Balçova’da yaşandı, geçen hafta sonu yapılan delege seçimlerinde
Yenigün Gazetesi’nin genç siyaset yazarlarından Ümit Yaldız da, 8 Kasım 2007 Perşembe günü yazdı.
Balçova delege seçimlerinin, siyaset terazisindeki dengesizliğini özetledi.
Ben de ekleme yapayım:
CHP Büyük Kurultayı’nda, sadece muhalif olmak adına “Mustafa Sarıgül’ün yanında olduğunu” açıklayan
Balçova sokaklarında ona destek ajitasyonları çeken..
Hatta Sarıgül’e oy attığı da pek çoğumuzun malumu olan Eski İlçe Başkanı Ali Yiğit’in;
(Hatta buna Muhtar Sami Bey’i de ekleyebilirsiniz)
Eski Belediye Başkanı Ali İhsan Ülker,
Eski Genç Parti İlçe Başkanı Alper Eltutan,
Balçova Esnaf Odası Başkanı Şerif Sürücü,
Hatta TKP’li Başöz ile birlikte; İlçe Başkanı Salih Küçükbayrak’ın değirmenine su taşıdığını
Bu birlikteliğin anlamını sorgulamakta fayda var.
Dün Onur Mahallesi’nde 66’ya 208 kazandı bu ittifak!
Hafta içi de Teleferik’te kazanmıştı.
Yarın da Çalkaya’nın Mahallesi’nde, Başkanı delege seçtirmeyebilirler!
Acaba, Ya SAV ya terk et döneminin; Sayın Baykal ve Sayın Önder Sav’ın mı; yoksa partiyi asla yönetmemesi gereken Sarıgül gibi isimlerin siyasi geleceğine mi katkı sağlayacağı mutlaka tartışılmalı.
Aksi takdirde CHP’nin Balçova’da Belediye Başkanı Mehmet Ali Çalkaya sayesinde yakaladığı yükseliş ivmesi; şark kurnazlığını hayat biçimi olarak benimseyen bazılarının “Biz bu partinin ağasıyız” hamasetine kurban gidebilir.
Tabii kağıt üstünde aşağı yukarı 3-4 yıllık CHP’li görünen, ancak 15-20 yıllık CHP’lilikleriyle övünüp sadece laf üretenler karşısında büyüyen Belediye Başkanı Çalkaya’nın da, ekibinden başlamak üzere; “ayağına kurşun sıkma” diyebileceğimiz sonuçlara neden olan “Brütüsler”e yol vermesinde fayda var!
Bugün mahallede ağalık taslayanlar, yarın onu saygınlığından da eder.
Bu kadar da “bakar-kör” olmamak lazım.
Şimdiden, “yumuşak karın” yoklamalarına başlayanlar olmuştur bile
Kimseye “Bu CHP’liler aklını peynir ekmekle yemiş. Balçova’yı altın tepside başkalarına sunuyorlar” dedirtmek istenmiyorsa, bu sorgulama şart.
Ve biraz akıl!
Biraz tarih bilinci!
Ey partililer!
Bunun için fosfor lazımsa, gidin Ali Yiğit’in polikliniğinin karşısındaki Rizeli Balıkçı Bayramali‘ye!
Biraz akıl “MOLA”sı verin, balık-ekmek yiyin.
Çünkü Balçova’da DENİZ tükenmek üzere.
Son sözüm Sayın DENİZ Baykal’a:
Bir Balçova demek, bin Balçova demektir.
Kaybetmeyin!…
10 Kasım’da eksikliğini bir kez yüreğimizde hissettiğimiz Ulu Önder Mustafa Kemal’i, her gün öldürmeyin!
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.