Doğum günüm 17 Ağustos!

17 Ağustos 1968’den beri dünyada, Türkiye’de ve çoğunlukla da İzmir’deyim, yaşıyorum hatta yaşadığıma da pişman değilim.
Yani bugün, yani “17 Ağustos”, benim doğum günüm.
Ama 1999’un 17 Ağustosu’ndan bu yana “kutlama” yapmıyorum. En azından 17 Ağustos gününü “yaşadığımı kutlayarak” geçiremiyorum.
İster inanın ister inanmayın ama ben o deprem gecesinden bugüne, hiç sektirmeden, hasta da olsam, uykum çok ağır da olsa, bir el tarafından her gece saat 03.00 civarlarında yataktan kaldırılıyorum.
Uyanıyor, mutfağa gidiyor, bir sigara yakıyor ve pencereden “boşluğa” bakıyorum. Sonra da, beş veya on dakika sonra uykuya dönüyorum.
Ben “o geceyi” her gece yaşıyorum. Çünkü benim kentim dâhil, ülkemin tüm kentlerinde “o geceden” ders alındığına inanmıyorum. Aptalca tatbikatları, zorunlu sigorta saçmalıklarını, kendine “deprem dede” denen “profesörün” reklâmasyon iticiliğini ciddiye almadan, her 17 Ağustos’ta “doğum günümü de” boş verip, ibret ve dehşetle yeni bir “o gecenin” ne zaman tekrar edeceğini bekliyorum. Üstelik de çaresizce.
Bugün benim doğum günüm ve ben sizden sadece özür diliyorum!

***

39 oldum millet. Geçen 39 yılda mutlu oldum, üzgün oldum, hep öfkelendim, kızdım, başardım, başaramadım, baba oldum, eş oldum, evlat oldum, ağabey oldum, yeğen oldum, arkadaş oldum, dost oldum. Tembel oldum, çalışkan oldum, yıldım, sıkıldım, ezildim, kavga ettim, borçlandım, vefasızlık ettim, sevdim, âşık oldum, inandım, bağlandım, koştum, düştüm, eğlendim, iman ettim, namaz kıldım, oruç tuttum, dans ettim, sarhoş oldum, hakkım yendi, dayak yedim, üniversiteli oldum, eyleme katıldım, kedileri çok sevdim, ihanete uğradım, kandım, sırtımdan para kazandırdım, satıldım, satmadım, güvendim, saygı duydum, iğrendim,
Eşime aşık öleceğim, oğluma güvendim, babamı özledim, annemin duasına hep ihtiyaç duydum, duyacağım, “Kent – Yaşam’cıları” sevdim, okurlarımı, izleyenlerimi ciddiye aldım, patronlarla anlaşamadım, öğretmenlerin elini öptüm, yalandan kaçtım, kredi kartı mağduru oldum, AB’den hoşlanmadım, MHP’den aday oldum, seçim kaybettim, yeni dostlar kazandım savaştan tiksindim, güvercinleri sevdim, uyudum, uyutuldum, kitap okudum, yanlış yaptım, ağlayan çocuklara ağladım, engellileri kolladım, askerliği sevdim, parasız kaldım, yurtta kalırken aç yattım, çeyrek ekmeği dört arkadaş bölüştüm, borçlarımı ödeyemedim, ödeyince sevindim, gazeteci oldum, yazdım, konuştum veeeeee hala yaşıyorum.
Kim bilir neler unuttum neler?
Ama bu 39 yılın sonunda en çok ama en çok “SABAH RESİMLERİ”ni ve “SON KURŞUN”u özledim. 39 yılın 4 yıl, beş ay ve bir haftasını kaplayan ve “efendilere” kurban giden programın bir anısını paylaşmak istiyorum sizinle şimdi. Yetenekli bir izleyenimin, ekrana bakarak çikolata ile tutkaldan yaptığı eseri paylaşayım sizine bugün.
Doğum günümde halkın sevgisini kazanamayanlara, halkı seviyormuş gibi yapıp kandıranlara “kapak” olsun bu anı…
Doğum günümde en büyük hediyem nedir biliyor musunuz?
Kent – Yaşam’ın “özgür” yazarlarından biri olmak. Sağ olsun Erciyas ailesi!

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın