Sandık var sanduka var!

ihayet sandık önümüze konacak. Demokrasi, bu işte!
Ne demişti Erdoğan:
“Gemi var, gemicik var”
Sandık var sanduka var, diyorum ben de
Acaba sadece bu mu?
12 Eylül’den bu yana hala etkin olan, işçilerin, öğrencilerin, memurların örgütlenmesinin önünde takoz gibi duran yasalar varken…
Siyasetin hayatın pek çok alanında yasaklandığı bir atmosfer varken…
Gazeteciler onca yıldır cezaevlerinde fikirleri nedeniyle süründürülürken…
Bir sandık geldi de, demokrasi mi oldu bu Allah aşkına?
Sosyal demokrasi adına yasakçı yasaları savunmanın prim yaptığı…
En keskin ve ölümü de normalleştiren sözüm ona yurtsever tavırların göklere çıkarıldığı bir ortamda…
Sandık yetmez sadece.
22 Temmuz hiç yetmez.
Demokrasiyi ileri götürecek düzenlemeleri anayasa bazında yapmamız kaçınılmaz.
Siyasetin öcü olmadığını bu topluma anlatacak yeni liderlere ihtiyaç var.
Hani Hisarönü’nde satılan “içi boş” tatlısı gibi liderlere değil ama.
Onlardan çok var; ağzınız tatlanıyor ama doşmuyorsunuz.

***

Tabii ki sandıktan, Türkiye’nin yarınına dair pek çok kararı alacak iktidar iradesi çıkacak…
Tabii ki “evet” mührü, umuda ve güvene duyulan teveccühün bir yansıması olacak…
Sandığa sahip çıkmak gerek!
Oyumuza sahip çıkmak şart!
Vatan sevgisi ve savunmasının parçası bu aslında.
İşte biz de bunun için sandıkların başına gideceğiz yaşlısı genci.
Hayatımızda bin türlü sorun var.
Ben kahveye uğrayan; tabiri caizse (Kadifekale’ye bıraksan Basmane’ye zor çıkacak) İzmir milletvekili adaylarını da gördüm.
Gerçekten, partisi fark etmez; bu halkın içinden gelen ve sorunlara çözüm arayacaklarını da.
Ama şunu söylemeliyim ki; temelde bir demokrasi sorunu var aslında.
Partilerin genel merkezlerinin aday belirleyiş kriterlerine hiç kimse akıl sır erdiremiyor.
Meclis’te koltuğu garanti görüp, sokağa bile çıkmayan ve kimseye selam bile vermeyen adayları da görmüşsünüzdür.
Sadece mezhebi ya da farklı etnik etkileri nedeniyle “garantici” sosyal demokrat adayların; İzmir merkezinde halkın bir arada olduğu lokantalarda kimsenin yüzüne bile bakmadan yemek yediğini duymadım değil.
Seçimde bile arazi olan adayın, Meclis’e girdikten sonra ne yapacağını siz düşünün artık.

***

Karakter tahlillerini ve kişiler üzerinden şikayeti önemsiz kılan bir dönemi yaşıyoruz.
Bir kavşak noktası.
Ne olursa olsun, sandıktan çıkacak karara herkes saygı duyacak.
Demokrasi diyecek.
Ancak, sandıktan ne çıkarsa çıksın; Türkiye’nin bazı temel reflekslerini canlı tutacağını hepimiz bilmeliyiz.
Neymiş:
İzmir Başbakan çıkaracakmış.
Yerli malı yurdun malı, herkes onun kullanmalıymış.
Bu adamlar İzmir’in yoksullarının yaralı parmağı için ne yaptılar ki bugüne kadar.
Biz seçmenler olarak önce onu sorgulamalıyız.
Tercihimizi, geride kalan 4,5 yılı tamamen ortadan kaldıracak bir noktada belirlemeliyiz.
Eğer böyle yapmazsak:
Çocuğumuzun, torunumuzun üniversitesiz ve işsiz kalmasından…
Cebimize giren emekli maaşından, bordrodaki gelir düzeyinden…
Bu ülkenin temel değerlerine hakaret eder gibi icraat yaptığını sananlardan..
Türkiye’nin dişiyle tırnağıyla kazandığı, istihdam üssü fabrikalarının ve milli kurumlarının satılmasından…
Uluslararası platformlarda Türkiye’nin onuru yerle bir eden görüşmeler yapmaktan yüksünmeyen adamlardan…
İzmir’in ortasında, bu devletin kurucusu Büyük Devrimci Mustafa Kemal’e küfür ettiren bazılarından…
Ülkenin içini karıştırıp, Anadolu gibi bir kutsal toprağı bölerek, kana bulayarak yeni ülkeler yaratma hedefindeki süper güçlerden…
Şikayet etme hakkımız kalmaz.
Sandığı sandukaya dönüştürme çabasındaki kökü dışarıda borsacılardan, piyasacılardan, “ver coşkuyu”culardan kurtulmanın vakti çoktan geldi…
Ben torunlarımızın geleceğini düşünüyorum.
Oyumla kumar oynamıyorum.
Hepinize iyi haftalar, iyi seçimler…

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın