UNIVERSIADE’ın “çok başarılı” olduğu yutturmacasını neye dayanarak yapıyorlar, gerçekten anlamıyorum. Oysa bugün EXPO eleştirilerini okuyup dinlediğimde, ortak kanaatin yine İzmir için İzmir dışında “çalışılması” olduğu hissine kapılıyorum.
UNIVERSIADE için yapılıp edilenlerin, harcanan paraların İzmir’in bugünkü sosyal yaşamına ne katkıda bulunduğunu söyler misiniz bana? Gönüllü gençlerin idealist çalışmalarını hariç tutarak, ben UNIVERSIADE’ın hiçbir halta yaramadığını bir kez daha haykırıyorum!
Tesisler, oyunlar bittikten sonra ne kadar kullanıldı? İzmirli gençler, sporcular bu tesislerden ne oranda yararlandı? Ya da İzmir’de UNIVERSIADE’ın ciddi bir sorgulaması yapıldı mı? Medyaya verilen bütçeler, bazı yanlışları örttü mü örtmedi mi?
İzmir medyası özeleştiri yapmak zorundadır derken amacımın milleti üzerime kışkırtmak olmadığını hatırlatmam gerekiyor. İzmirli UNIVERSIADE’da sadece bir izleyiciydi. Ne esnafı kazandı ne de kent kültürüne katkı yaptı. Ancak yükselen değerin mana değil de madde olduğu gerçeğini inkâr ettiğimiz sürece, gerçek olan gerçeklerle yüz-le-şe-me-yiz, o kadar!
Gelelim EXPO’ya…
EXPO hazırlıklarını kimler yürütüyor? Yürütme ve yönlendirme adı verilen kurullar neye göre belirlendi? Nuri Çolakoğlu ne iş yapar? Paris’teki rezillik neden savunulur, neden eleştirilir? Neden Nedim Atilla “Milano’dan bir adım öndeyiz” derken Erol Yaraş “Hayır, yapılan tam bir rezalet” diyor?
İnanın bilmiyorum. Sıradan bir İzmirliyim. İzmir’in “naylon efendilerinin” sevgisine mazhar olmamayı onur addeden bir kişiliğim var. O yüzden de tamamen dışarıdan bir İzmirli olarak haykırıyorum.
Sabetay olmayan…
Mason olmayan…
Bir ayağı Avrupa’nın içinde olmayan…
Levanten kökenli olmayan…
Ya da bu esrarengiz efendilerle arası “kıyak” olmayanlar EXPO konusunda ne bilgi sahibi olabilir ne de çalışmalara dâhil olabilir.
Tıpkı UNIVERSIADE gibi yani.
Bu işin başı Dışişleri Bakanlığıymış… Bana ne? Yahu, bu EXPO denen “şey” İzmir’e verilirse, İzmir’in “dinamikleri” ne yapacak? Bana ne hükümetin bürokratik ve siyasi fırıldaklıklarından, ev sahibi İzmirliyse, yorulacak İzmirliyse bu işten “kazanmak” da İzmirlinin hakkıdır. Nuri Çolakoğlu ne hakla İzmir’i tanıtmaya kalkabilir ki? Arkasındaki medya devleri acaba İzmirlilerden daha mı güçlü?
Evet, daha güçlü! Çünkü İzmirliye EXPO anlatılmak istenmiyor. İzmirli esnaf, İzmirli küçük işadamı, küçük otelci “köfteyi” çakarsa “efendilerin” keyfi kaçar. Eh nasılsa medyası beş on milyarlık ilan ve reklâmlarla “göz ve kulak kapamaya” hazır. O vakit İzmirli yine aslanlar gibi “kandırılabilir”! İzmir’i tanımayan efendiler pastanın büyük dilimleri karşılığı, belki de “locaların da” misyonları gereği EXPO’yu hem sahiplenir hem de “yürütüp yönlendirebilir”.
Benim elim, kolum ve dilim artık “bağlı” sevgili okur! İzmir’de yine senin üzerinden UNIVERSIADE’ı katlayacak bir oyun oynanıyor. Merak etmediğin, satır aralarını okumadığın, ciddi olarak sana sahip çıkana sahip çıkmadığın için bir kez daha “kandırılmak” üzeresin.
Ne diyeyim, al Universiade’yi vur EXPO’ya… Allah cümlemizi ıslah etsin!
Hazır EXPO’ya dair laf etmişken şunu da son satır olarak ekleyeyim, EXPO’daki “halk bilinci” kriterini “şimdi” fark edenlerin, “halk” hakkındaki görüşlerini de merakla bekliyorum doğrusu. Konak Meydanı’nda, çaput bağlanmış ağaçlarla EXPO bilinci oluşturulur mu oluşturulmaz mı konusunu da Büyükşehir’in “çokbilmiş” danışmanlarına sormak gerekiyor, tabii zamanı gelince…
Bilim Gecesi daha önemli
İzmir’in “kalburüstleri” EXPO bahanesiyle dünya turu yapadursunlar, İzmir Eylül ayında tam bir “halk gecesi” için kolları sıvadı yine. Avrupa Bilim Eğlence Gecesi’nin ikincisi, bu yıl Ege Üniversitesi EBİLTEM ve Özel Çakabey Okulları işbirliğiyle 28 Eylül 2007 gecesi yapılacak.
Bu etkinliğin birincisini baştan sona izlemiştim geçen yıl. Bilim ile sıradan yurttaşların ve özellikle de çocuk ve gençlerin kaynaştırılmasını hedefleyen bu etkinlik, seçkinci olmayan, ranttan uzak tam bir “bilim insanı – halk” birlikteliğini yaşatıyor. Ancak UNIVERSIADE veya EXPO gibi kocaman bütçeleri olmadığı için de, şöyle dört başı mamur bir şekilde gündeme taşınamıyor.
Halkı sadece uzaktan seven, “sümüklü çocuklardansa” nefret eden seçkinci aydınlarını, keşke ikna edebilsek de, 28 Eylül gecesi Çakabey Kampusu’na getirebilsek. Başörtülüsü, mini eteklisi, yaşlısı, genci yani bu toprakların harbi efendileriyle güler yüzlü Rektör Ülkü Bayındır başta olmak üzere, kocaman profesörlerin kaynaşmasını keşke gösterebilsek.

Ve bu gece de sadece ve sadece “mananın” o çıkardan uzak havası esecek.
Ne mutlu bana ki, ben EXPO değil de Bilim Gecesi için çalışanlardanım. Ya siz?
22 temmuz’a dair “B” planı var mı?
Amma da heyecansız, coşkusuz seçim süreci yaşıyoruz yahu! Ortalık maksatlı anketlerde dolu maşallah. Nedense kimse kulağını yurttaşa uzatmadığı için, koca koca yazarlar bile yazılarını bu maksatlı anketlerin gölgesinde yazıyor sanki.
Siz ne dersiniz?
Hangi aday size daha inandırıcı geliyor desem, komik olur. Peki, hangi parti? Hangi parti başkanı? Ha bu arada, ABD ve Avrupa rüzgârları ne yönde dersiniz?
İster misiniz AKP daha güçlü çıksın seçimden?
İster misiniz şu baraj, akla hayale gelmedik partilere engel olsun?
Ben oyumu vereceğim partiyi biliyorum. Ya siz?
Umarım her olasılığa karşı “birilerinin” B planları vardır. Ne de olsa “onlar” çalıyor, “onlar” oynuyor.
“Onlar” da kim demiyorsunuzdur umarım.
“Oyakbank’ın” bile rahatlıkla ecnebiye satıldığı canım Türkiye’mde, yatıp kalkıp her gün “onları” sorguluyorum aklımda.
22 Temmuz’da sandıkta kim ya da kimler çıkar bilemem ama bana öyle geliyor ki Türkiye 22 Temmuz ile “tatmin” olamayacak… Bana öyle geliyor yani…
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.