Mitingler yetmez : Ne ABD ne AB, bağımsız Türkiye!

Yazıyı özellikle güncellemedim. Bunun iki nedeni var inanın. Birincisi yayındaki yazının “ulusal egemenlik” konusunda oluşu, ikincisi ise benim EGE TV’da başlayan görevimin oldukça yoğun oluşu. Bunun için hem özür diliyorum hem de dilemiyorum. İnanıyorum ki “siz ne demek istediğimi anladınız!”

Gündemin de maşallahı var, aman nazar değmesin. Ulusal hassasiyetin meydanlarda vücut bulması hep istediğim olaydı. Tandoğan, Çağlayan, Manisa derken İzmir Gündoğdu da “ulusal hassasiyetin” haykırıldığı, Türkiye’nin de halkın da öyle üç kuruşluk çıkarlara asla boyun eğmeyeceğini, ABD ya da AB işbirlikçisi “ibişlerin” bizi kolay lokma göremeyeceğinin bir kez daha gösterileceği mekânlar oldu.

Milyonlarca yurttaş, parti düşüncesi ayrımı gözetmeden sadece ay yıldızlı al bayrak altında, Atatürk ve dava arkadaşlarının yıkılmaz miraslarını sahiplenmek adına hem emperyalizme hem BOP soytarılarına, hem ABD ve AB yalakalarına “1920” şahlanışını kâbus gibi yaşatmak gerek.
Ama nasıl?
Mitingler yeter mi?
Şimdi sırada ne var?
22 Temmuz’da sandıktan neler çıkacak?

Birincisi partiler üzeri ulusal örgütlenmeye, bilgilenmeye, bilinçlenmeye büyük bir gereksinim var. Ulusun, ulusal duygularını sömürmeye çalışan başta “Bizans medyası” olmak üzere, bir ayağı AB ve ABD tezgâhlarında bir ayağı da Ankara’da olanlara “derslerini” vermek gerek.

Özür dilerim ama ben yine de kaygılıyım. Elimize bayrak alarak kayıldığımız mitinglerin akşamı ne yapıyoruz? Ertesi günü ne düşünüyoruz? TV’lerde, gazetelerde tercihlerimiz ne? Daha mı çok kitap okuyoruz yoksa okuması kolay kitaplara mı dalıyoruz? Yoksa ulusal hassasiyetimize kaynak olarak sadece Kanal Türk’te Hulki Cevizoğlu’nu, Tuncay Özkan’ı dinleyerek, “Çılgın Türkleri” mi görüyoruz?

Mitingler yetmez ve yetmemeli. Açık söyleyeyim ki sağ ve sol birleşmelerini de samimi bulmuyorum. Bunların altında bazı “Bizans baronlarının” ve onların uluslar arası “efendilerinin” tezgâhları olduğun düşünüyorum.

“Resetleme” ihtiyacımız var açıkçası. Kemalist iş dünyası, eğitim kurumları, birliktelikler oluşturmadan bu mitinglerin etkilerinin uzun soluklu olacağına inanmıyorum. Bu ülkede “şer güçlerin” her türlü olanağa sahip olduğunu inkâr eden haramzadedir. Özel okullar, dershaneler, meslek odaları, meslek örgütleri, dernekler tek tek durumlarını gözden geçirmek zorundadır. Bir yandan Kemalist olduğunu iddia edip, elinde bayrakla ve sadece “bireysel şovu” için “tantana” yapanlara dikkat edip, diğer yandan da hem ulusal hem de uluslar arası arenada Kemalizm’in yaşanası bir düşünce sistemi olduğunun ortaya konması gerekir.

Mitinglerdeki yürek coşkusunu gerçeklerle örtüştürüp 23 Temmuz sabahı Türkiye’nin tüm evrensel tezgâhlara inat, “ya bağımsızlık ya ölüm” ve “ne AB ne ABD tam bağımsız Türkiye” yolunda koşmaya başlaması Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları için yaşamsal zorunluluktur. Lakin unutulmaması gereken özellikle Atatürkçü kılığındaki “yumuşak Amerikancıların” yöntemlerinin çeşitliliğidir.

Karamsarlık neyse de, umutsuzluğa asla mahal yoktur. İstanbul’un işgalinin ilk günlerinde Samsun’a gitmeye hazırlanan Ebedi Şef’in sözlerinde ve Nutuk’ta ve Gençliğe Hitap’ta ve Bursa Nutku’nda ve Söylev, Demeçlerde “umut” ziyadesiyle mevcuttur. Ne demiş Mustafa Kemal? “Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini, bulunur kurtaracak bahtı kara maderini”.

Bilmem anlatabildim mi canlarım?

Okurlarıma önemli not :

YENİGÜN Gazetesi’nde artık yazmıyorum. Herhangi bir gazetede de yazmıyorum. Şu an sadece EGE TV Haber Merkezi’nin başındayım. Kent Yaşam ise benim “yuvam”. Nerede olursam olayım beni buradan ya Hüseyin Erciyas’ın kovalaması ya da ölümüm koparabilir. TV’de program yapmak için de zamana ihtiyacım var. Bu konuda ısrarla e-posta yollayan sevgili okurlarıma hem ilgilerinden dolayı teşekkür ediyorum hem de sabırla anlayış göstermelerini rica ediyorum.

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın