Bizim Deniz okyanus olsun

“Baba,

Sana her zaman için müteşekkirim. Çünkü Kemalist düşünce ile yetiştirdin beni. Küçüklüğümden beri evde devamlı Kurtuluş Savaşı anılarıyla büyüdüm.
Ve o zamandan beri yabancılardan nefret ettim.

Baba, biz Türkiye’nin ikinci Kurtuluş Savaşçılarıyız. Elbette ki hapislere atılacağız, kurşunlanacağız da. Tıpkı 1. Kurtuluş Savaşı’nda olduğu gibi. Ama bu toprakları yabancılara bırakmayacağız. Ve bir gün mutlaka yeneceğiz onları.

Düşün baba, bugün hükümet, işini gücünü bırakmış bizimle uğraşıyor. Çünkü bizden başka gerçek muhalefet kalmamış durumda. Ve hepsi Kemalist çizgiden sapmışlar. Ve tarih önünde hüküm giymiş durumdadırlar. Biz çoktan onları tarihin çöplüğüne atmış durumdayız.

Baba, mektubuma son verirken seni, annemi, Bora’yı, Hamdi’yi devrimciliğimin olanca ateşiyle kucaklarım.


Deniz Gezmiş – 18 Ocak 1971″

Öğretmen bir ailenin çocuğuydu, 27 Şubat 1947‘de Ankara Ayaş’ta doğmuştu.
Liseyi İstanbul’da bitirdi, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne 1966’da girdi.
Bir yıl öncesinde, Türkiye İşçi Partisi Üsküdar İlçe Örgütü’ne üye oldu.
Şimdi dizilerde izlediğimiz, Ankara’dan İstanbul’a yürüyen Çorum Belediyesi temizlik işçilerinin Taksim Atatürk Anıtı’na çelenk koyma eylemlerini destekleyen ve Türk-İş yöneticilerini protesto eden gösteri sırasında gözaltına alındı.
Hani bugünlerde yine televizyonlardan aşina olduğumuz, 1 Mayıs 1977 Katliamı’nın 30. yıldönümünde, Taksim’de değil de başka bir meydanda alanlara çıkan Türk-İş’i protesto ediyordu.
19 Ocak 1967’de Türkiye Milli Talebe Federasyonu binasının yeddiemine verilmesi sırasında yakalanarak, çıkarıldığı mahkemece serbest bırakıldı.
22 Kasım 1967’de öğrenci örgütlerinin düzenlediği Kıbrıs Mitingi sırasında Aşık İhsani ile birlikte ABD bayrağını yaktıkları gerekçesiyle gözaltına alınıp serbest bırakıldı.
Hani şimdilerde, kendisini protesto eden gazetecilere rest olsun diye basın merkezini kapatan İzmir’in yakından tanıdığı malum oda başkanının, liseliyken katılmaktan onurlandığı o eylemde!
30 Ocak 1968’de Devrimci Hukuklular Örgütü‘nü kurdu.
7 Mart 1968’de İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi’nde düzenlenen AIESEC Genel Kurulu‘nda konuşma yapan Devlet Bakanı Seyfi Öztürk’ü protesto ettiği için tutuklandı.
2 Mayıs’a kadar tutuklu kaldı, bu sırada 6. Filo’yu protesto ettiği için yargılanıp beraat etti.
12 Haziran 1968’de İstanbul Üniversitesi’nin işgal edilmesine önderlik etti.
Öğrenci haklarının elde edilip işgalin kaldırılmasında yine o vardı.
İşgalden kısa süre sonra yine İstanbul’a gelen 6. Filo’yu protesto eylemlerinde yer aldığı için 30 Temmuz 1968’de tutuklandı.
20 Eylül’e dek mahpusluktu, çıktı ama geri çekilmedi!
Suya sabuna dokunmaya devam etti.
Ekim 1968’de Devrimci Öğrenciler Birliği’ni kurdu.
Şimdi Tandoğan’da, Çağlayan’da, Manisa’da, Duisburg’ta, Çanakkale’de yüz binlerin diline doladığı; Nazım’ın “Güzel Günler Göreceğiz” dizelerine yürekten inanıyordu çünkü.
1 Kasım 1968’de Samsun’dan Ankara’ya Mustafa Kemal Yürüyüşü’nü düzenledi.
28 Kasım’da ABD Büyükelçisi Kommer‘i Yeşilköy Havalimanı’nda protesto ettiği gerekçesiyle tutuklandı. Kısa sürede serbest kaldı.
16 Mart’ta sağcı güçlerin İstanbul Üniversitesi’ndeki hareketlerine karşı koyduğu gerekçesiyle yine tutuklandı, 3 Nisan’a kadar mahpusluktu.
31 Mayıs 1969’da İstanbul Hukuk öğrencilerinin reform tasarısının gerçekleşmemesini işgal yollu protestosuna önderlik etti.
Üniversite kapatılıp polise teslim edilince çıkan çatışmalarda yaralandı.
Gıyabi tutuklama kararı olmasına rağmen hastaneden kaçarak, Haziran sonunda Filistin’e gitti. Eylül’e kadar gerilla kamplarında kaldı, 1 Eylül 1969’da işgal bahane edilerek fakülteden ihraç edildi.
Bu süreci; kovuşturmalar, banka soygunu, ABD’li dört erin kaçırılması ve Sivas’ın Gemerek’inde arkadaşlarıyla birlikte yakalanmaları izledi.Kimsenin kılına zarar vermemişlerdi.
TCK 146’yı ihlalden, 9 Ekim 1971’de idam cezasına çarptırıldı.

Şimdilerde; halkın nabzını tutsun diye Güniz Sokak’taki evine bizim gibi bayrak asan; bilge adamlığa soyunan Süleyman Demirel’in de katkısıyla; karar Meclis’ten de geçti.
Bundan tam 35 yıl önce, 6 Mayıs 1972 sabahı; cezaevine yakın bir otelin paspasçılarını gözlerini korkutarak cellat olmaları için alıkoyan bazı görevliler gözetiminde idam edildi.
Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan, Yusuf Arslan.
Bizim çocuklarımızdı; şimdi sloganları Türkiye’nin alanlarında yankılanıyor.
“Birleşin” çağrısının ne olduğunu anlamazsa eğer bugünün bazı Denizleri; oyum partisine de olsa, siyasi mevta olmaktan kurtulamayacaklardır.
Kim bilir bu mitinglerde belki de yeni Denizler dalgalanıyordur.
Gerekirse muhalefeti yine onlar yapar!..
“Kubilay’ın katillerinin ödüllendirildiği bir ülke istemiyoruz” istekleri boşuna değildir!
Hıdrellezde, Bizim Denizlerin yurtseverlik ateşleri yakılıyordur belki de..
Yürekleri acıyan annelerin sabrıyla, hepinize iyi haftalar…

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın