Balçova solculuğu film yapılmalı

Türk Sineması, birbirinden güzel ürünler sunuyor izleyicilerine.
Torun dolayısıyla, ben de iyi bir sinema izleyicisi olduğumu belirtebilirim.
Çizgi filmlerin bile iyi izleyicisi oldum.
Harry Potter’in kahramanı büyüyüp soyunmaya bile başlamış tipi haberler, torunun ergenliğe adım attığını, benim de yaşlandığımı ortaya koysa da haftada bir sinema yapıyorum, gençlerin deyimiyle.
Palmiye Sinemaları’na gitmiştik geçenlerde, dikkatimi çeken; sinema izleyicilerinin aldığı su, kola, patlamış mısırlara karşın fiş kesilmemesiydi.
Bu pek çok yerde yapılıyor, ama benim burada dikkatimi çekti; Avşar Film fatura kesmeliydi, adına yakışan buydu.
Her neyse, Dondurmam Kaymak, hatta efekt hatalarına rağmen Son Osmanlı, Polis, Mavi Gözlü Dev vs. arka arkaya izlediğim filmler oldu.
Daha güzellerini bekliyorum, film yorumlarını size Hıncal yapar, “Yaşamdan Dakikalar”da.
Her neyse, İzmir’de “Ege İkinci Film Günleri” diye bir organizasyon yapılacakmış.
Haberleri ele alışını gerçekten çok sevdiğim bir gazetemizin “Hanımeli” adını taşıyan ekinde okudum bu organizasyonun haberini.
41 kısa film ve belgeselin yer alacağı, içerikte iyi filmler olacağı belli.
Ancak, daha Emekçi Kadınlar Günü yeni geride kalmışken ve “Kadın bedeni sömürüsü” nutukları yeni atılmışken; söz konusu haberde, bir hanımefendinin yönettiği gazeteye yakışmayan fotoğraflar kullanıldığı dikkatimden kaçmadı.
Haberin fotoğrafında Amerikan Özgürlük Heykeli, arkasında yıkılan Dünya Ticaret Merkezi’nin kulelerine montajlanmış birbirine dil çıkaran iki kadın; hatta popo, göğüs.
Porno film festivali mi bu organizasyon, diye sormadan edemedim.
“Dalganın azizliği” başlıklı haberde, mayosu bedeninden sıyrılmış bir dizi yıldızının fotoğrafını görünce “Vay, Hanımeli, senin adını değişecek bu gidişle” diye de ekledim.
Herhalde bir yanlışlık olmuştur!

***

İzmir’e Hıncal Uluç gelmiş; televizyon programındaki dörtlüsüyle birlikte.
Gezmişler tozmuşlar.
Bir de Miko’ya uğramışlar; Miko, Alsancak’ta ağırlıkla entelektüellerin “takıldığı” şirin bir mekanmış.
Ama, anlaşılan şirin olmaktan çıkıyor!
Hıncal cumartesi günkü köşesinde, İzmir’in kızları diye yazıp yazıp durmuş.
Biz dörtlüdeki Nebil’i abuk subuk İzmir filmleri yapmadan önce, Varan Turizm’de bilet kestiği dönemlerinden tanırız.
Aynı yolun yolcusu olamayacağımızı anladığımızdan bu yana yıllar geçti.
Hıncal yazıyor 1970’lerde İzmir kızlarını nasıl keşfettiğini, belki de Nebil Özgentürk filminin galasında bile gelmediği İzmir’de, kendini “ibra ettirme” gayretinde -belki de değil- kendi çevresini bile aydınlatmayan kentin “sol aydınlarına”.
Ben bu noktada, Türkiye’ye “Balçova solcuğu” diye bir kavramı armağan eden Mehmet Ali Çalkaya’yı aklıma getiriyorum.
“Rakı masalarında solculuk yapmam ben” cümlesini çevresindekilere sık sık yineleyen Çalkaya’nın yarattığı model, artık Türkiye’de konuşuluyor.
Bazıları İzmir kadınlarını keşfinden söz açarken ya da birileri onları kapanmaya teşvik ederken; bizim Başkan Çalkaya evine mahkum kadınları üretmeye yönlendiriyor Semtevleri’nde.
Üstelik bazı sol geçinenlerin ekmek kapısı AB’den fonlanmadan yapıyor bu işi!
Hasta ve yaşlıları, evlerinden alıp tahlillerini ve hatta sevk işlemlerini yaptırıp tedavilerini sağlıyor.
Türkiye’nin en çok satan gazetesi Posta’da yazan ve geçenlerde Kadınlar günü etkinliğinde Balçovalılarla buluşan Güler Kazmacı, “Balçova’nın Belediye Başkanı, diğerlerine hiç benzemiyor” diyor.
Yazısının başlığı; BALÇOVA SOLCULUĞU.
Ben böyle bir film yapılmasını isterdim. Umarım yapılır ve dağıtılır Türkiye’ye.
Kazmacı, köşe yazısını şöyle bitirmiş:
“Gerçek solculuk nedir, kaldı mı filan diyeniniz varsa Balçova’ya baksın arkadaşlar”
Ben de şöyle bitireyim:
“Gerçek solculuğu ve entelektüelliği Miko’da arayanlar, size Yaşamdan Dakikalar’da başarılar…”
Hepinize iyi haftalar.

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın