Bu aralar, pek çok evin mutfağından güzel kokular yükseliyor.
İnanışa göre ilk olarak Nuh Peygamber’in gemisinin ambarındaki erzak, bir araya getirilmiş ve ortaya aşure çıkmış.
Şii inancına göre Hz Muhammed’in torunu İmam Hüseyin Kerbela’da şehit edilişinin hatırlanmasının adı da Aşura. Kökeni ise İbranice.
Şiiler iki ay boyunca mateme bürünürler ve Aşura günü helva dağıtırlar.
İlginç olanı şu, bizdeki aşure kimseciklerde yoktur.
Din değil, bu topraklar emretmiştir Aşure yapıp dağıtmayı!
Anadolu’nun toprağında yetişen pek çok ürün, bir tencerede buluşur.
Tıpkı Anadolu’da yaşayanlar gibi.
Örneğin buğday; İç Anadolu’nun sarı göbekli buğdayını tek başına tattığınızda, pek bir anlam ifade etmez.
Yanına Adıyaman Çelikhan’dan ya da Gümüşhane’den şeker kuru fasulye ister.
Bu da yetmez, Kütahya Tavşanlı’dan veya Çorum’dan (hala leblebi yapılmamışsa) nohutu bekler.
Ya Sinop’un ilçeleri Boyabat veya Durağan toprağından, ya da Edirne’nin sınır ilçesi İpsala’dan Osmancık tohumu mahsulü pirincini eklersiniz tencereye.
Bir başka sınırdan, Iğdır’ın bahçeli evlerindeki ağaçlardan kopardığınız elma ve kayısı da katılır.
Manisa’nın Gördes’inden ayva, bal topuna döner o tencerede.
Malatya’nın kayısısı da balını salar, Aydın yahut İzmir inciriyle birlikte.
Biraz daha tat vermek niyetindeyseniz; Uşak, Tokat ve ülkemizin dört bir yanındaki şeker pancarı mahsulü şekeri eklersiniz. Tercihan Isparta’nın gül yapraklarından iki-üç damla halis gülsuyunu da belki
Ordu ve Giresun’un fındığını Datça’nın bademiyle karıştırırsınız.
Osmaniye’nin fıstığı ne güne duruyor.
Parçalayıp Gaziantep ve Niksar’ın cevizini de kırdınız mı, kan kırmızı Şanlıurfa Suruç veya Antalya narını (çünkü kaliteli çekirdeksiz narın kalesi Narlıdere’de narın sadece heykeli kaldı) serptiniz mi işlem tamamdır.
Bu tat, Anadolu’nun tadıdır.
* * *
Kimileri gurmelik aşkına gittikleri Taylandlardan yemek tarifleri yazıyor gazetelerinin eklerinde size. Tereyağında ıstakozmuş ve Papayaymış.
Tıpkı yazısında jumbo karideslerden söz ederken söylediği gibi, Türk medyasında böyleleri büyüdükçe, basınımızın tadı kaçıyor.
Alın size Anadolu işte. Bu gibileri de dönsünler yüzlerini bu topraklara.
Allah bilir şu anda, bundan sonraki yurtdışı seyahatlerinin düşlerini kuruyordur.
Şimdi, Anadolu’nun bu ortak tadını yok etmeye çalışanlara karşı durma zamanı.
Aşureye kan bulaştırmak, o tadı kanla boğmak isteyenler var.
Anadolu’yu savunmak, bir avuç tıbben tescilli psikopata kalmışsa yangın daha da büyüyecek.
Ayakları bu topraklara basmayanlar, aşurenin tadını bilmezler.
Hedeflerinde Anadolu var birilerinin.
Aşurenin tadını kaçıran, ülkeyi pek çok platformda “reflekssiz” bırakan ve bu yurdun üreticilerine çektiren, mevcut iktidar biraz da…
Hadi siz de inadına, eskisi gibi olun.
Ülkenin fabrikalarını, öz değerleri olan kurumlarını paylaşanlara inat;
AŞURE yapın.
Anadolu’nun tadını unutturmak isteyenlere karşı evinizdeki aşı paylaşın.
Umutlarınızı paylaşın.
Açlık sınırı bir kişi için 850 liraya dayansa da, Anadolu’ya ayakları basan ve burada nefes alan yurttaşlar olarak, iyi-kötü günü paylaşmada sınır tanımayın.
Aziz Valentin’i es geçin demiyorum ama; 14 Şubat’ı bu ülkenin sizin aşkınız olduğunu unutmayarak geçirin.
Damak tadınızda unutulmayacak ve asla bozulmayacak o ANADOLU TADI olsun!
Ülkemizin sınırlarını çeşitli tezgahlarda yeniden belirleyenlere karşı, AŞURE DAYANIŞMASI gösterin.
Hepinize iyi haftalar.
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.