Havaalanında çiçeklerle karşılanan kafilenin başkanı Aziz Kocaoğlu, ”Gezimiz beklediğimiz gibi çok başarılı geçti. Gazetecilerin istemelerine rağmen olumsuzluklar da yaşanmadı. Havuza girmeyi eleştirdiler” diye açıklama yaptı.
Buradan Sayın Kocaoğlu’na sormak istiyorum.
Kim nasıl bir olumsuzluk bekliyordu da, o olumsuzluk yaşanmadı?
Ayrıca başkanın olumsuzluktan kastı nedir?
Eğer, heyetteki kimi kişilerin orada yaptıklarını kastediyorsa ki; sanırım öyle…
Bu durumda Sayın Başkan’a yine sormak istiyorum.
Kim nereye gitti, ne yaptı nereden biliyorsunuz?
Heyetteki herkesin başına bekçi mi koydunuz?
İsteyen istediğini yapar… Gezer de tozar da… Bunu bilmek mümkün olmadığına göre bu açıklamayı bir kızgınlığın ifadesi olarak görüyorum.
Ayrıca bazı meclis üyelerinin, gezide yaptıklarını anlatıp ardından da gazeteci olduğunu öğrenince, “Aman ha bu anlattıklarımızı yazma” diye uyarması, hatta tehditkar sözler sarfetmesini aynı psikolojik davranışın bir yansıması şeklinde değerlendiriyorum.
* * *
Nitekim, İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Erol Akıncılar, Kocaoğlu’nun gazetecilere yönelik suçlaması karşısında sessiz kalmadı. Bir kınama mektubu gönderdi ve özür dilemesini istedi.
Akıncılar, oldukça sert bir açıklama yaptı, özetle şöyle dedi:
“Gazetecileri övdüğü zaman iyi, eleştirdiği zaman kötü gören zihniyet, kasaba politikacılarının zihniyetidir. Bu zihniyeti taşıyanlar, politika tarihinin derinliklerinde kaybolmuşlardır, kaybolmaya da mahkumdurlar. İnsan bir söz söylerken ayaklarını sağlam yere basmalıdır. Ayaklar sağlam yere basılmazsa kayar, kayınca da kazaya uğrar. Kazalar çoğu zaman telafi edilemez.”
Gerçekten de Akıncılar’ın dediği gibi tarihin tozlu rafları, kendi yanlışları yüzünden gazetecileri “günah keçisi” ilan eden politikacılarla dolu.
Şimdi onların hepsi yolcu oldu.
Ama… Gazetecilerin hancılığı sürüyor.
Çünkü…
Makamlar, koltuklar hepsi gelip geçicidir.
Önemli olan halk için çalışmaktır. Ve baki olan kubbede hoş bir sada bırakmaktır.
Gerisi ise boştur.
AKP’li gibi konuşan CHP il başkanı
“İZMİRLİ saatlerce durakta bekliyor. Otobüste balık istifi yolculuk yapıyor. Vatandaş, partili birini görünce haklı olarak, ‘Bu kadar para verip geziye gideceğinize, otobüs alın’ diyor.”
Bu sözler, Türkiye’deki üç CHP’li büyükşehir belediyesinden birisi olan (pek çok kişi CHP’nin elinde olan tek büyükşehir belediyesinin İzmir olduğunu sanıyor. Oysa Trabzon ve Mersin Büyükşehir Belediyesi de CHP’li) İzmir’de muhalefetteki AKP, DYP veya muhalefetteki bir başka partinin il başkanı söylemiştir diyorsanız, yanılıyorsunuz.
Bu sözler, CHP İl Başkanı Selçuk Ayhan’a ait.
Ayhan, partisinin Konak İlçe Örgütü’nce düzenlenen yemekte yaptığı konuşmada Tayland gezisi nedeniyle gösterilen acizlik ve bu yüzden genel başkanıyla partisinin zor duruma düşmesi yetmiyormuş gibi, şimdi de partili belediye başkanını kamuoyunda zora sokuyor.
Rakiplerinin eline koz veriyor.
Tamam…
Ayhan’ın söyledikleri doğru olabilir.
Ama…
Bu sözlerin söyleneceği yer orası değil…
Başkanlığını yaptığınız büyükşehir meclis grubudur.
Siz orada konuşmayacaksınız, başkanın karşısında kedi gibi duracaksınız. Sonra da parti yemeklerinde aslan kesileceksiniz, şov yapacaksınız.
Yok öyle yağma…
Ayhan, bu sözleri tamamen parti tabanına sempatik görünmek ve popülizm yapmak için sarfetmiştir.
İl başkanı, şayet seçimler öncesinde, kendisine listenin üst sıralarında yer almak için bu sözleri söylüyorsa boşuna heveslenmesin…
Çünkü…
83 yıllık CHP tarihinde il başkanı iken milletvekili olup Ankara’ya gidenlerin sayısı bir elin beş parmağını (Lebit Yurtoğlu, Şevket Adalan, Kaya Bengisu, Talat Orhon ve Bülent Baratalı) geçmiyor.
Bu nedenle gece-gündüz milletvekili olmayı sayıklayan Ayhan’ın rüyasının gerçek olma olasılığını, bugüne kadar gösterdiği kötü performans yüzünden çok zayıf görüyorum.
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.