Telefon trafiği
Grup toplantısında geziye katılımı serbest bırakan, Aziz Kocaoğlu, aldığı talimatla mıdır bilinmez, yoğun telefon trafiği kurarak ikna turlarına başladı. Telefon trafiği sonucu büyük bölümü ikna olan Büyükşehir Meclis üyeleri iki saatlik gecikme ile de olsa, Tayland’a doğru havalandılar. Tayland’a ulaşır ulaşmaz, gazetelerden öğrendiğimiz kadarıyla, “Tai” masajına koştular. Geride kalanların söylemlerden en çok ilgimi çeken de, Saim Katırcıoğlu’nun, “Genel Merkez’den gitme talimatı geldiği an, uçakta bile olsam uçaktan atlar yine gitmem”, Ertan Avkıran’ın ise, “Namusluyla namussuzsu ayrıt edelim” oldu. Bu söylemler bana maçlarda atılan bir sloganı çağrıştırdı: “Baykal Baykal duy sesimizi. Bu söylemler size bağlılık, sizden bir kez daha görev isteme yeminiiiiiii”…
Çarıkları giydi
Uzun zamandır kendini nadasa bırakan eski CHP İl Başkanı Alaattin Yüksel’in Aziz Kocaoğlu’nu sahiplenen televizyon programlarını seyrettik. Bu televizyon programının seyredilmesi amacıyla yanda da resmini koyduğum “Yüksel İş” çıkışlı SMS mesajlarını okuduk. Beni her gördüğünde, “Siyaseti bıraktım, işlerime bakıyorum” şeklinde konuşan Sayın Yüksel’in bu SMS mesajlarından anlaşıldığı üzere, “Artık siyasette varım” söylemlerini gözlemledik. Gerçekten Sayın Yüksel bir geldi pir geldi. Herhalde aleni siyaseti özlemiş olmalı ki, Genel Başkan Baykal’a “Tayland’a gidenleri gel kol kola girip çiçeklerle karşılayalım” çağrıları yaptı.
Merak etmeyin Sayın Yüksel, “Baykal’ da dört gözle sizinle kol kola girmeyi bekliyordu”. Baykal, nasıl düşünecek ki, genel seçime kadar olayı gergin halde tuttuğunuzu, genel seçimlerde CHP’nin olası başarısızlığı üzerine yeni senaryolar üreteceğinizi, CHP’nin seçimlerdeki başarısızlığı sonrası kurultay naraları atacağınızı, hatta şimdiden kendinize yakın bir genel başkan ve genel merkez seçtirmek adına Büyükşehir’in tüm imkânlarını kullanmak istediğinizi. Baykal bu kadar kurnaz (!) siyasetçi mi? Siyaset arenasında sizin elinize su dökebilir mi?
Vurun abalıya
Bir de benim çok garibime giden İl Başkanı Selçuk Ayhan’ın yerden yere vurularak, hedef tahtası haline getiren açıklamalardı. Halkın parası ile önce Paris, sonra da Tayland’da arz endam eden basın ustalarımızın biri, üzerine basa basa “Bu işin sorumlusu Selçuk Ayhan’dır” sözlerine kendisi de inandı mı acaba? Sayın basın duayenimiz, Genel Merkez çıkışlı tebliği yapmaktan başka seçeneği olmayan İl Başkanı Ayhan, sizce ne yapmalıydı?
Herhalde Ayhan’ın plazası olmadığından reklam verme seçeneği yoktu ki. Ya da, kurum olarak CHP Genel Merkez’ini karşınıza almak faydadan çok zarar getireceği kaçınılmaz olacağından, vurun abalıya (Ayhan’a). Öyle mi algılamalıyız?
Fırtına öncesi sessizlik
Şimdi hafta başında Tayland yolcularımız dönecekler. Gerek CHP’li gerekse, AKP’li meclis üyelerimizi zor bir dönem bekliyor. Selçuk Ayhan ve Ali Aşlık neler yapılacağı konusunda fırtına öncesi sessizliği içerisindeler. Bu sessiz bekleyişin ardı kötü gibime geliyor. Hele “Siz de kim oluyorsunuz?” der misali çiçek sularken çekilen resimler sonrası işler iyiden iyiye karışacak. Önceleri “tu kaka” diyerek yeren yere vurup daha sonra “İzmir zarar görüyor” diyerek 90 derece çark eden basın da bu işi çözemeyecek. Neyse, camiyi çalan kılıfını hazırlamıştır nasıl olsa, meclis üyelerinin de bir B planı vardır umarım.
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.