İlk aşk…

Nedense Türk filmlerine sürekli olarak ön yargılı yaklaşmışımdır, yabancı filmleri izlemiş ve beğenmişimdir. Bunun nedenlerini düşündüğümde çocukluğumda ağırlıklı olarak ailemle birlikte yabancı filmleri izlemekten kaynaklandığı yorumunu yaparım.

Tepecik semtinde doğum büyüdüm. O yıllarda o kadar çok açık hava sineması vardı ki adlarını hatırlamak mümkün değil. Ama yaz akşamları haftanın iki günü mutlaka gittiğim Zevk Sineması vardı. Adı gibi çok zevkli ve keyifli yabancı filmleri hep orada izlemişimdir.

Fransız komedyen-sanatçı Luis De Funes ?in filmleri, İtalyan Sineması’nın ünlü “Katip ile Yavru” tiplemeleri,”İyi Kötü ve Çirkin”,Kovboy filmleri, “gerilim” filmleri, örneğin “ölmeden gömülenler” filminde korktuğum kadar hiçbir filmde korkmamışımdır. Hala duvardan canlanan ve tabutun içinden çıkan insan görüntüleri gözümün önündedir.

Neyse, sinemanın konumu da biraz garipti. Hemen dibinde Tepecik Camii vardı. Yaz akşamları gün uzun olduğu için filmler 20.30 dan sonra başlıyordu. Filmin başlamasından kısa bir süre tam havaya girmişken ezan okunuyordu.

Ezan sesi ile birlikte sinemada filmi izleyenler hep birlikte ayağa kalkar ve hep bir ağızdan, “Aziz Allah” derlerdi. Ve ardından makinist lambaları yakar film yarıda kalırdı. Ezan okunması bittikten sonra film kaldığı yerden devam ederdi. Şimdi Yenişehir Camiinin hemen yanından yani Zevk Sineması’nın bulunduğu yerden bir cadde geçiyor.

Şimdi nereden nereye geleceğim. Türk filmleri “kötüdür” ön yargısını artık yıktım kaldırıp bir kenara attım. Yani hiç Türk Filmi izlemedim mi? “izledim”. Hem de çok. Ama hiç birini beğenmiyordum. “Rol yapıyorlar”. Ve ben rol yaptıklarını görüyorum. “Oynamıyorlar” diyordum.

Ne zaman ki Şener Şen’in “Gönül Yarası” ve ardından “Babam ve oğlum” ki, ben bu filmleri çok beğendim ve çok etkisinde kaldım. Bu filmleri izledikten sonra ön yargılarım yıkıldı zaten. Son dönemlerde vizyona giren Türk filmlerini elimizden geldiğinde takip etmeye çalışıyoruz.

Biz Ayşe ile birlikte DESEM’in filmlerini hemen hemen hiç kaçırmayız. Herkese de öneririm. DESEM’ de izlemeye gittiğiniz filmlerin sonunda “iyi ki izlemişim” diye evinize dönersiniz. Yerli veya yabancı olsun DESEM’ de kötü film oynamaz.

Geçtiğimiz gün 2006 yılı yapımı “İlk Aşk” filminin oynadığını görünce soluğu DESEM’de aldık. Bir zamanlar İktisat Fakültesi’nde eğitim gördüğüm, şimdiki Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörlük binasında anfileri film salonuna çevirdiler biliyorsunuz.

Sessiz sedasız, reklamsız ve de en önemlisi “popcorn” rezaleti olmadan film izliyorsunuz. Popcorn konusu geçince aklıma ne geldi biliyor musunuz? ” Babam ve Oğlum” filmini izliyoruz. Öyle sahneler var ki herkes salya sümük ağlıyor.

Aramızda bir çift ikisinin de ellerinde kocaman bir popcorn kutusu o sessizlikte çatır çutur yiyorlar ve hiç umurlarında değil. Ama birçok insanın dikkatini dağıtmayı da becerdiler doğrusu. DESEM’de bunları yaşamak mümkün değil, çünkü böyle şeyler satılmıyor kantinde.

İlk Aşk filmi 1990 yazında İzmir’in sevimli kasabası Foça’da yaşanmış ve iç içe geçmiş birkaç öyküyü anlatıyor. Bir yanda torunun yaşadığı ilk aşk, diğer yanda çok sevdiği ilk aşkının askerde öldüğü haberi üzerine torununun dedesi ile evlenen bir babaannenin öyküsü beyaz perdeye yansıtılmış.

Ve çekimlerin tümü eski ve yeni Foça’da yapılmış. Görkemli eski binalar filmde öylesine ön plana çıkmış ki, can alıcı sahneler bu mekanlarla birleşince ortaya dört dörtlük bir Türk filmi çıkmış. Babaanne ve ayrıldığı eşiyle arasında geçen tartışmaları ve direnmeleri ve bu arada öldü denilen sevgilinin geri dönmesiyle birlikte artan gerilimin yarattığı ortam filme ayrı bir tat katıyor ve diyorsunuz ki: ” ben bu filmi bir kez daha izlerim.”

İşte “İlk Aşk” böyle bir film ve film sinemada izlenir.

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın