Kola takılan kasklar

Yılmaz 16 yaşında, bir matbaa işçisi. Geçen yaz çırak olarak girdiği matbaada efendiliğiyle kendini sevdirdi. Eylül gelip, okullar açıldığında herkes onu “Ne zaman okula başlıyorsun?” diye sorguya çekmişti… O ise ısrarla , “Ben matbaacı olacağım, okula gitmek istemiyorum” diye yanıtladı her seferinde. İki yıldır da istikrarla çalışıyor, ustası Halil’in yanında. Her akşam baskı makinesinin merdaneleri fırçalıyor, makinasının çevresini temizliyor.

Yılmaz önce bir cep telefonu aldı harçlıklarını biriktirerek, sonra da pek çok gencin hayali olan bir motorsiklet. “Aslında scooter deniyor, ehliyetim olunca gerçek bir motorsiklet alacağım” diyor Yılmaz.

Yılmaz 15 yaşında motorsiklet sahibi oldu. Ehliyeti doğal olarak yok. İlk zamanlar motorunun yanında gördüğümüz kaskını da artık taşımıyor ve takmıyor. “Başımı arkaya rahat çeviremiyorum, o nedenle de takmıyorum” diyor.

Kim bilir, belki saçları dökülecek diye korkuyor ya da kızların kendisini yeterince göremediğini düşünüyor. Daha çok sokak aralarında dolaştığını söylese de bir kaç kez polise yakalanmış. Ehliyetsiz ve kasksız yakalan 16 yaşındaki genç, “Bir daha yakalarsam motoruna el koyarım” tehdidiyle serbest bırakılmış. “Peki ailen kask takmadığın için kızmıyor mu?” diye soruyorum: “Yoo… Babam da kullanırken takmıyor ki” diyor gülümseyerek…

Geçenlerde Türkiye İstatistik Kurumu’nun trafiğe çıkan araçlara ilişkin istatistiği yer aldı gazetelerde. 2006 Eylül ayı içinde trafiğe çıkan 82 bin taşıttan 30 bin 569’nun motorsiklet olduğunu öğrendik.
Ben motorsiklet görünce nereye kaçacağımı şaşıran yayalardanım. Ancak biliyorum ki; bu duyguyu yaşayanların sayısı hiç de az değil. Özellikle sokak aralarında pizzalarını soğutmamak için hızla müşterisine giden servis motorları pek çok yaşlı ve çocuk için tehlike yaratıyor. Elbette kendileri için de…

Artan trafik yoğunluğu karşısında pratik bir araç olan motorsikletin yaygınlaşması çok doğal. Motorsiklet üreticileri de doğal olarak “güvenlik” konusuna daha bir özel önem veriyorlar bu araçlar için. Ancak motorsiklet kullanırken en önemli püflerden bir tanesi “kask” takmak.

Siz de görmüşsünüzdür, kask bizim ülkemizde daha çok başa değil, kola takılan bir aksesuar işlevi görüyor.

Rüzgarı yüzünde hissetmek, doğayla iç içe olmak, yapabildiğin kadar hızla sınırları zorlamak, kendini aşmak… Ancak kendini aşarken, hız yaparken boyut değiştirmek de büyük bir olasılık.

Kask takmak, otomobilde emniyet kemeri takmak kadar büyük bir zorunluluk oysa. Kaskların büyük bölümünün içi genelde darbe emici, 1 – 2 santimetre kalınlıkta koruyucu maddeden imal ediliyor. Uzmanlar sağlam bir çene kayışına sahip, tam boyutlu ve vizörlü kaskların takılmasını ısrarla öneriyorlar. Bir de camı çizilmemiş olması gerekiyor kaskların.

İnternetteki bir motor sitesinde, Amerika’daki bir motor eğitim kurumunun sürücüler için verdiği püf noktalarından birisinde şöyle deniyor:

“Hayalinizde kendinizi motorun üstünde sürüş esnasında değil de, motorun altında kalmışken canlandırın. Tamamıyla rahat, pervasız olmak, ciddiyetinizi ve sürüş konsantrasyonunuzu bozar. Bu da risk doğurur. Bu canlandırma sizin gidona sıkıca yapışmanızı ve sorumlu ve dikkatli sürmenizi sağlayacaktır.”

Motorsikletlerin ikinci el fiyatları 850 YTL’den başlıyor. Oysa birinci el kaskların fiyatları 18 ile 33 dolar arasında değişiyor. Kaskların, düşük hız kazalarında kafa travmalarını azalttığı, orta ve yüksek hızlı kazalarda ise kafanın dağılmasını önlediği saptanmış.

Çeşme otobanında hayatını kaybeden genç kızlar, genç delikanlılar…
Geride, “Kaç defa hız yapma, kaskını tak dedim” diyen gözü yaşlı pek çok anne baba.

Motorsiklet alırken kimse ehliyet sormuyor. “Çocuğunuz kaç yaşında?” denmiyor.

Hiç olmazsa motor satışlarında kask verilmesi bir zorunluluk olsa. Bir kampanya yapılabilse…

Harçlığını biriktirerek, hayallerine kavuşan genç kardeşlerimiz, daha uzun yıllar rüzgarın tatlı esintisini yüzlerinde hissetse…

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın