Fransız’ın gerisine Nobel çuvalı!

Fransa’dan gelen haber malum.
“Ermeni Soykırımı Yoktur” demenin yasaklanması, Meclislerinden geçti.
Avrupa’nın iyi yanı diyerek, tüm baskılarını sineye çektiğimiz “fikir-düşünce hayatına saygı” ve “özgürlük” kavramlarını unutun artık.
Gittikçe haçlı zihniyetinin geri dönüşüne tanık oluyoruz.
Artık Konak Pier’in, Eiffel tarafından projelendirildiğini ballandıran yazarlar kına yakarlar!
Konuşmalarına “Mon Şer” diye başlayan Avrupa budalaları da…

***

Hadi gelin Versailles Sarayı’na gidelim sizinle…
Hani şu klasik mimarinin başeserleri arasında yer alan, Paris’in 25 km güneydoğusundaki Kral 14. Louis’in “derme-çatma şatosu”ndan bir saraya dönüşen ünlü mekana…
17. yüzyılda Fransa’nın Vaux Vikontu ve Maliye Başmüfettişi Nicolas Fouquet, kendisi için büyük bir saray yaptırınca olanlar olmuş.
“Halkına Fransız” kralımız Louis, buna kayıtsız kalamamış.
Adaşı olan Mimar Louis Le Vau’ya; Fouquet’in sarayından daha büyük ve daha güzel bu sarayı yaptırma emri vermiş.
Yapım işlerinde 36 bin işçinin çalıştığı, bir bayram günü fıskiyelerinden akan suyun tüm Paris’in su tüketimine eşit olduğu bu sarayda, büyük abdest almaya kalksanız, gerinizi yıkayacak su bulamazsınız.
Çünkü Mimar Vau, 1300 odanın bulunduğu Uygar Fransa’nın bu sarayında, 1 tane tuvalet yapmayı akıl edememiştir.
Aynı mimar, kral dairelerini kraliçe dairelerine bağlayan, iki duvarı boydan boya kaplayan 400 aynanın yer aldığı 75 metre uzunluğundaki Aynalı Galeri’yi yapmayı ise unutmamıştır!
Ancak “Güneş Kral” ilan edilen Kral Louis için, kıçının boklu kalması, göz boyamadan ve ihtişamdan önemli, daha önemli olamaz.
Neden anlatıyorum bunları?
Ölçüsüz harcamalarla devletin iflasını sergileyen bu sarayın, turistlerin en çok ziyaret ettiği yer olduğunu düşünüp; Fransa Meclisi’nde kasıntı Fransız vekillerin alkışlar arasında geçirdiği yasayı aklıma getirince “Vay, bak sen şu gerisi boklu Fransız’ın yaptığına” demeden edemediğimden.
Sanki adamlar 12 Ekim 2006’da sözleşmiş gibi; Versailles’de 1300 odada kalıp tuvaletsizlikten büyük abdestini yapamamış saray konuklarının 400 yıllık dışkısını bir günde saçıverdiler ortalığa…
Kokuttular dünyayı!..
Sıçıp sıvadılar Voltaire, Rousseu, Sartre ve Montesqueler’in yarattığı “özgür düşünce” iklimini!…

***

Bizim Örnekköylü faytoncular bile, atlarının pislikleri çevreye zarar vermesin diye çuval koyarlar beygirlerin gerilerine!
Bakalım bu Fransızların yediği haltı perdelemeye, “eau de toilet”ler yetecek mi?
Gerilerini silmek için ise, belki İsveç Kraliyet Akademisi “PAMUK” kadar yumuşak ve emici NOBEL marka kitap sayfası olarak tasarlanmış tuvalet kağıtları gönderir…
Çok da yakışır, tarihi tartışmayı tarihçilere bile bırakmaktan korkan Fransız Parlamentosu’nun kültürlü kıçlarına, entelektüel tuvalet kağıtları!
Biz de suçluyuz ama…
Tepkimiz hep aynı: “Onu tüketmeyiz, bunu almayız”
Bunları diyerek, zaten bu güzelim ülkeyi tüketmiş olmuyor muyuz?
“Milli” nitelikteki tek boykotumuz, “tüketmemek” üzerineyse, zaten bu iş bitmiş.
Mesela neden fikir üretmeyi, tarihi araştırmayı, bilimsel bilgiye ulaşmayı düşünmeyiz hiç?
Herhalde biz de gerimizi teslim etmişiz birilerine.
Bir de bunun cakasını satıyoruz!
Hepinize iyi haftalar!…

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın