– İzmirliler tembel! Ankara’ya sabah gelip akşam uçağıyla dönerler.
Bilmem hatırlar mısınız, geçen yılın başında haftalık bir ekonomi dergisinde benzer ifadeleri içeren ilginç bir yazı çıkmıştı; “İzmirli işadamlarını kızdıracak araştırma” diye…
“İzmirliler bireysel davranır, rahatına düşkündür, politikadan anlamazlar” falan diyordu orada da…
Geçenlerde Öztüre Holding Genel Koordinatörü Nezih Öztüre ile sohbet fırsatı bulduk. Laf dönüp dolaşıp bu mevzuya geldi.
Meğer Nezih Bey de “İzmirliler tembel” esprisinden fazlasıyla rahatsızmış.
İzninizle önce, onun bu iddiaya ilişkin sert ve manidar cevabını yazalım. Sonrasında Nezih Öztüre’nin İzmir işdünyasına da mesajları olacak. Hani “iğne-çuvaldız” hesabı…
– Kim ne derse desin, İzmirlilerin çok iyi bir tarafı var: Pek akkas dukkas işlerin peşinde koşmuyor. Her iktidarın peşinde; her ne pahasına olursa olsun koşmuyor. Çünkü İzmirliler her dönemin adamı değil. Biz bunu kendimize yediremeyiz. Ankara’da en çok eleştirilen konulardan birisi ‘İzmirliler tembeldir. Çünkü sabah gelip akşam uçağıyla dönerler’ oluyor. Evet, ben de aynısını yapıyorum, çünkü benim için iş yapma saatleri, resmi çalışma saatleridir. Onun dışındaki gayri resmi çalışma saatlerinde ben yokum. Çalışma arkadaşlarım da yok. İzmir’den tanıdığım pek çok iş alemi temsilcisiyle de aynı uçakla gidip geliyoruz. Yok eğer ille kalacaksak, eşimizle dostumuzla oturuyoruz, başkalarıyla değil! Belki İzmir’in gelişmesi bu nedenle başka yöreler gibi olmadı ama yaptığımız doğru.
– Peki bu durum sadece Ankara seferleri için mi geçerli?
– İzmirli işadamlarının genel bakış tarzı bu. Biz teknelerimizde ve evlerimizde de sadece çok sevdiğimiz çok özel dostlarımızı ağırlıyoruz. Ben 17 yıldır Altınyunus Marina’dayım. Yüze yakın işadamı var orada ve teknelerindeki özel misafirleri hep en sevdikleri oluyor. Başkaları değil! Zaten iş böyle olmalı. Gelişmiş ülkelerde bu böyle. İzmirliler kendi doğru bildiklerini yapar. Elbette seçilmişlere saygı duyuyorum, onlarla çalışmak zorundayım ama onlara şakşakçı olmak durumunda değilim. Sadece hakkımızı istiyorum onlardan, başka bir şey değil. İzmir’deki pek çok işadamı da böyle düşünüyor. Bu gelişmemekse, eyvallah biz gelişmeyelim.
– İzmir iş dünyasının “hakkını isteme” yöntemi doğru mu?
– Bizde her kurum farklı bir şey istediğinden Ankara’nın kafası karışıyor. Sıkıntı da biraz burada. Ama bakın Anteplilere… Kazanıyorlar çünkü tek şey isteyip alıyorlar. İzmir’deki bir başka sıkıntı ise hep aynı şeylerin konuşuluyor olması… Örneğin bir çevre yoludur gidiyor. Oysa okullar tamam mı, sen önce ona bak! Tünel 100 milyon dolara yapılır. Bir şekilde gelip giderler. Yol öncelikli problem değil. Önceliğimiz eğitim ve bilim. Çin’de günde 1000 patent çıkıyor. Bizim şirketlerimiz ise bir süre sonra tamamen taşarona dönecek. Taşaron olduğunuz bir yerde sizi refaha taşımazlar. İşin kaymağı başka yere gider.
– Bu çerçevede İzmir iş dünyasına ne tavsiye ediyorsunuz?
– Bireysel harcamalarda daha kontrollü olmaları lazım. Kimse alınmasın ama geriye dönüşü olmayan harcamalar var. Siz eğer 1 milyon dolarlık ofis yapıyorsunuz bunun size karlılık olarak bir katkısı yoktur. Fabrikanızda jeneratör yokken siz son model yat ya da otomobil alıyorsunuz, çalışma arkadaşlarınız size kırılır. Maalesef işadamlarımız kopmuş gibi… Sadece düğünlerde ve açılışlarda bir araya geliyorlar. Çeşme’deki düğünlerde milyon dolara yakın para harcıyorlar. Oysa ağalık beylik zamanları bitti. Hissedarlar da belli disiplin içinde çalışmalı artık. Zaten normal bir çalışma temposuyla başarılı olmamız, arayı kapatmamız mümkün değil!
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.