“Ben ezelden beridir hür yaşadım hür yaşarım! Hangi çılgın bana zincir vuracakmış, şaşarım!”
84 yıl önce “tam bağımsızlık ve ulusal onur” için canını, kanını bedel sunan bu büyük milletin şanlı askeri, ne yazık ki “emperyalist, Siyonist ittifakın” sözde “barış gücü” tantanasıyla Lübnan’a gönderilmeye hazırlanıyor.
Ve biz bunu ne yazık ki bir 30 Ağustos günü “konuşuyoruz”.
Türk Askeri elbette Bosna’da, Somali’de, Afganistan’da, Kore’de olduğu gibi Lübnan’da da “farkını” ortaya koyacak. Elbette Mehmetçik, gönülleri fethedecek. Ama bu kararı TBMM onaylarsa, “onaylayanların” tarihte olacağı yerde bulunmayı hiç istemezdim doğrusu!
Bir 30 Ağustos günü, TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu’nun o yürek yakan ve sadece para denen kirli kâğıt kokan “kâr” amaçlı çığlıklarını duymak zorunda kalıyoruz.
Bir 30 Ağustos günü, Anayasamızda “başkomutan” sıfatına haiz tek yönetici olan Sevgili Cumhurbaşkanımızın “densizce” eleştirildiğine tanık oluyoruz!
Bir 30 Ağustos günü, Türk Milleti’nin ayakta dinlediği biricik marşının “reklâm müziği” olarak dinlemenin ve buna sadece “büyük şirket” korkusuyla tepki göstermeyenlere öfkemizi yaşıyoruz. 2006 yılının 30 Ağustosu’nda okuyabileceğimiz hatırlamamız gereken satırlar bellidir. Buyurun hep beraber ve yüksek sesle okuyalım!
“EY TÜRK GENÇLİĞİ!
Birinci vazifen, Türk istiklalini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir. Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni, bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dâhili ve harici, bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklal ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklal ve Cumhuriyetini kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün ordular dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidara sahipleri şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr-ü zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilirler.
Ey Türk istikbalinin evladı! İşte bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve Cumhuriyetini kurmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.
M. Kemal ATATÜRK”
Sen çok yaşa MEHMETÇİĞİM!
Çiğli’nin haykırışı
Çiğli Belediyesi Başkan Bulut’un önderliğinde bugünden itibaren 30 Ağustos 3 Eylül arasında muhteşem bir etkinliği başlatacak. Sloganı ise eşsiz bir anlam taşıyor içinde: “Çiğli Cumhuriyeti seviyor!”
Aslında İzmir’den böyle bir haykırışın yükselmesi, sıradan pop ve alkol çılgınlığıyla değil, 30 Ağustos “zaferi” ile 1 Eylül “Barışını” bir arada sunuşu bile, İzmir’in kimliğinin olmadığını söyleyen “naylon İzmirlilere” nasıl da “kapak” olacak!
Ensari Bulut, kim ne derse desin “ince” çalışıyor ve “net” adımlar atıyor. İşini bilen de bir ekibi var. Özellikle halkla ilişkileri de güçlendirdiğinde İzmir’in en başarılı başkanlarının arasına girecek. Fakat 30 Ağustos Festivali’nin programına baktım da, İZFAŞ’ın 75. Fuar etkinliklerini “akıl” edenlerin, Ensari Bulut ve ekibinden “öğrenecekleri” çok ders var gibi geldi bana!
Trafik Şubesiyle gurur duydum
Bornova’daki “sözde yatırım” faaliyetlerinin, ilçeyi patikaya çevirdiği yetmiyormuş gibi, gerek Büyükşehir gerekse Doğalgazcıların yurttaşa saygısızlıkları da artık doruğa çıktı. Aziz Abi ile Halil Tataş’ın bir öğle vakti “tebdil-i kıyafet” eyleyip, işkence haline getirilen çalışmaları uzaktan ve kimseciklere haber vermeden izlemesini diliyorum. Çünkü sabrım taştı artık. Kendi sıkıntım yanında, yolda ben gören yurttaşların da serzenişleri beni zıvanadan çıkarmak üzere. Önceki gün Bornova’daki çalışmaları telefonla bizzat Vali Köksal’a ilettim. Doğalgaz ve belediyeyi bilerek ve isteyerek Cumhuriyetimin Valisi’ne şikâyet ettim. O da sağ olsun Trafik Şubesi’ni alarma geçirdi. Ve bilin bakalım aslan yürekli trafikçiler Bornova Mustafa Kemal Caddesi’nde hangi keyfi saçmalıkları tespit etti.
Merak eden “devletlû” varsa Trafik Şube’nin sevgili Müdürü’nü arasın. Vatandaş zaten biliyor çünkü. Yok, çok ciddiyim zıvanadan çıkmak üzereyim. Başlarım böyle yatırıma, matırıma!
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.