Yayılmacı ülkelerin sömürgelerinde sürdürdükleri altın madenciliği faaliyetlerine bakarsanız bunu çok net görürsünüz.
Eurogold’la geldiler, Normandy oldular; siyanür havuzunda ördekler yüzdürdüler; ama yapamadılar.
Şimdi yüzyıllardır süregelen sözüm ona altın uygarlığını(!) altın yaldızlı kağıtlarla paketleyip ‘koza’sında uyandırmak üzere beklemeye aldılar.
Bir ara Bakırçay bölgesinde yerel bir gazetenin finansmanını sağlamışlardı, yalan-yanlış haberlerle halkı kandırmak için; o da olmadı.
Bir ekonomi gazetesiyle birlikte bile dağıttılar, altın misyoneri gazetelerini; yemedi.
Çocuklarımıza boyama kitapları vererek, belki de-ben dahil-evlerimizin içine kadar girdiler gazeteleriyle.
Çocuklarımızı-torunlarımızı nişanlarken, evlendirirken, sünnet ettirirken; davetiyelerle girmişlerdi tüm evlere. Sıra altınla evlere girmekteydi.
Bergamalıyı kandıramaya, hatta Türkiye’yi saf yerine koymaya güçleri yetmeyeceğinden ulusal bir gazete bile çıkardılar.
Derdimiz asla gazetenin çalışanlarıyla değildi. Gazetenin misyonu, var oluş biçimi; ekibine topladığı üst düzey isimlerin tarikatçı takımdan gelmeleri dikkatimizi çekmişti.
“Nuh” deyip “insan” demeyen “gönülleri-taşlaşmış” adamlar tutmuştu gazetede köşe başlarını.
“Cumhuriyet” ve “Laiklik” gibi kelimeleri köşesinde dile getirmekten çekinen adamlardı bunlar. Parayla satın alınamayacak hiçbir şey yoktu artık, kişilikler dahil!..
İktidarlar ve siyasetçiler değişti; mantık değişmedi.
Ankara’dan yargının aksi yönde kararına rağmen maden çıkarma izinleri verildi.
Ama Türkiye’de yargı ve yargıçlar vardı.
Dünya hukuk kurumlarının da desteğiyle geçit vermediler siyanürlü altına.
* * *
Türkiye’nin dört bir yanından, İzmir’deki çevrecilerin organizasyonuyla altın madenine piknik için giden doğa dostlarına yapılan saldırı belleklerdeydi.
Çevrecileri taşıyan otobüsleri taşlayan sözde işçilerin(!) fotoğrafları unutulmamıştı.
Nitekim demiştik ya, “altın madeninin olduğu yerde kan mutlaka dökülür”.
Yanılmadık. 19 Ağustos 2006 Cumartesi günü oldu olan.
Adres Dikili’ydi. Şiddet için gelmişlerdi.
Suç aletleri sopaları, Türk bayraklarını kılıf yaparak saklama saygısızlığını göstermişlerdi.
Bayrağa saygısızlık, o bayrağın altında bağımsız-uluslararası tekellerin boyunduruğundan uzak yaşamak isteyen insanlara da saygısızlığı beraberinde getirmişti.
Yargı süreçlerini zorlayarak yapamadıklarını, zorla- kaba kuvvetle yapmak için oradaydılar…
Dikili, Barış, Demokrasi ve Emek Şenlikleri’nde “Siyanür-Altın-Çevre” konulu panel hedefti.
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Ali Osman Karababa, Kimya Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Ertuğrul Barka, Avukat Arif Cangı, Dokuz Eylül Üniversitesi Çevre Mühendisliği Öğretim Üyesi Dr. Enver Küçükgil konuşacaktı.
Ama sopalar konuştu. Paneli basmaya gelen “kötülük kozaları”; altın madeni tarihinin yüzyıllardır değişmeyen kinini kustu.
Başarılı ve Vatansever Belediye Başkanı Osman Özgüven’e ve çocuklu ailelere saldırdı.
Gece pazarını talan etti. Tatilciler, panel izleyicileri; panelin yapıldığı Gonca Ezgi Kafe’nin camları sopalarla-taşlarla tuz-buz olurken; altın madeninin değişmez şiddet tarihine tanıklık etmişlerdi.
Üç-beş gün öncesinden “geliriz”, “paneli basarız”, “döveriz” diyenleri herkes duymuş; ama Dikili’nin Emniyet Müdürü her nedense duymamıştı.
Daha iki gün önce Devlet bakanı Mehmet Aydın’ın Dikili’yi ziyaretinde görevli polis kadrosu, böylesine saldırıya açık bir etkinlik için tahsis edilmemişti.
Hüseyin Çapkın da mı duymamıştı, olabilecekleri?…
3-5 tane toplum polisiyle, sözde işçilerin yanı sıra çoğu parayla tutularak getirtildiği iddia edilen izbandut gibi adamları dizginlemek kolay değildi.
15 kişi yaralandı.
İşin kötü yanı; saldırılarına sadece ay yıldızlı al bayrağımızı değil; “emek” kavramını da alet etmişlerdi.
Ama bundan daha beter provokasyonları atlatan Dikili Şenliğinde “Kervan yürüyor”…
“Yeni ufuklar ve yeni umutlar” temalı şenliğe, inatla sahip çıkmak için 27 Ağustos’a dek sürecek etkinliklere mutlaka katılın.
Hiç olmazsa; 20 Ağustos’ta 22.30’da Ankara Sanat Tiyatrosu oyuncularından Don Kişot’u ve 24 Ağustos’ta 22.30’da Ferhan Şensoy’u izlemeye,
yine 24 Ağustos’ta 14.00’de Kanal D’nin sevilen dizisi “Yabancı Damat” oyuncularının söyleşisini takip etmeye, 16.00’da Murat Belge’nin ve 19.00’da Ece Temelkuran’ın düşüncelerini anlamaya,
25 Ağustos’ta 19.00’da İlhan Selçuk’un sohbetine katılmaya, 21.00’de Behice Boran Belgeseli’ni izlemeye,
26 Ağustos’ta 16.30’da Aydın Ilgaz’dan Hababam Sınıfı’nın hikayesini, 22.30’da Leman Sam’ı dinlemeye,
27 Ağustos’ta 11.00’de Prof. Haluk Gerger’den ABD-Ortadoğu politikasını kavramaya gidin…
Konser ve oyunların tamamı Liman Sahnesi’nde.
Bu davete icabet; Tarikatçı-Tekelci dayanışmasına karşı, BİR VATAN GÖREVİDİR…
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.