Benzer sözler, Gönül Soyoğul’un yaptığı röportajda da yer almış. Gözlerimin yaşından okumakta zorlandığım röportajda, Başkan’ın oğlu Levent Piriştina, “Biz İzmir’de baktığımız her yerde babamızı görüyoruz. Acımız azalmadı; tam tersine acıya özlem de eklenince daha da artıyor.” diyor.
Bunun ne demek olduğunu o kadar iyi anladım ki… Bir akşam Piriştina’nın, yurtdışından gelen akrabalarına 11 ay açan Fransız güllerini gösterirkenki heyecanına tesadüfen tanık olduğum için her Cumhuriyet Meydanı’ndan geçişimde, o an gözümün önüne geliyor. Kızım henüz çok küçükken Bayraklı’daki rekreasyon alanında denize taş atarken, birden bire arkamızda belirişini ve çevresindeki birkaç muhabire nasıl heyecanla çalışmalar hakkında bilgi verdiğini anımsıyorum. O heyecan dolu ifade, İzmir’e baktığımda benim bile aklıma sık sık düşüyorsa, evlatları kim bilir neler hissediyordur?
Ellerine sağlık Gönül Abla! Çok duygusal, bir o kadar da anlamlı olmuş, tam Babalar Günü öncesinde. Ben olsam o röportajı tamamlayamazdım herhalde. Zeynep’in gözyaşlarına yenik düşer, ona eşlik ederdim. Belki de en çok onu anlayabiliyorum. Evin en küçüğü olarak biraz daha kayırılmış bir genç kızın sevdiği adamı babasıyla tanıştıramamanın, gelecekte çocuklarının dede şefkatinden yoksun kalmasının ne demek olduğunu anlıyorum.
Babalar Günü’nü kutlayabilecek olanlarınız; umarım şansınızın farkındasınızdır. Levent Piriştina’nın dediği gibi, zamanla azalır diye düşünüyorsunuz ama artan özlem duygusu işi daha da zorlaştırıyor. Benim babam öleli 13.5 yıl oldu ve ben hala çok sevdiğim enginar dolmasını yerken gözyaşı döküyorum. İnsanlar canımı acıttığında hala babamın omzunda dolaştığım zamanları özlüyorum.
Hediye falan bahane… Ona sevginizi gösterin, zaman ayırın yeter. Bunu yapmak için daha kaç Babalar Günü’nüz olduğunu biliyor musunuz sanki?
Belki Can Yücel’in o çok sevdiğim şiirine benzer bir şeyler karalarsınız!
***
Hayatta Ben En Çok Babamı Sevdim
<İ>Hayatta ben en çok babamı sevdim.
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpı bacaklarıyla – ha düştü, ha düşecek –
Nasıl koşarsa ardından bir devin,
O çapkın babamı ben öyle sevdim.
Bilmezdi ki oturduğumuz semti,
Geldi mi de gidici – hep, hep acele işi! –
Çağın en güzel gözlü maarif müfettişi.
Atlastan bakardım nereye gitti,
Öyle öyle ezber ettim gurbeti.
Sevinçten uçardım hasta oldum mu,
40’ı geçerse ateş, çağırırlar İstanbul’a,
Bi helallaşmak ister elbet, diğ’mi, oğluyla!
Tifoyken başardım bu aşk oy’nunu,
Ohh dedim, göğsüne gömdüm burnumu.
En son teftişine çıkana değin
Koştururken ardından o uçmaktaki devin,
Daha başka tür aşklar, geniş sevdalar için
Açıldı nefesim, fikrim, canevim.
Hayatta ben en çok babamı sevdim.>
<İ>Can Yücel
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.