Düşünmeyi pek sevmeyen toplumumuz, her konuda hemen eyleme geçme hevesinde, o daldan bu dala atlarken, Avrupa Birliği dalında epeyce takıldı. Sokaktaki gevrekçiden üniversitedeki profesörüne kadar herkes bu işin bizi mutlu sona ulaştıracağını, bu yolda gereken her türlü fedakarlığın en kısa sürede gerçekleştirilmesi için elimizden gelenin yapılması gerektiğine inanıyordu. Ya şimdi? Yine düşünmeden, sonuçlarını değerlendirmeden bu olaydan da mı vaz geçeceğiz?
Düşünememek hayatımızın akışını öylesine değiştiriyor ki… Düşüncesizce yapılan eylemler, alınan kararlar… Milli eğitim sistemimizin öğrencilere ŞÖK ile her sınıfı sorunsuz geçirmesi, disiplin suçlarını siciline işlememesi, hızlandırılmış eğitimli avrupa birliği vatandaşı imalatı gibi gelmiştir bana. Gerekli sertifikalara kağıt üzerinde sahip olan yetişmiş gençlik, iş bulmaya Avrupa’ya gidecekmiş, ülkemizi temsil edecekmiş, hayat standartlarını yükseltecekmiş… Bunun böyle olmadığını anlatmak için küçük bir örnek vermek istiyorum. Hızlı hızlı eğitimden geçirilmiş, sınıflarını her türlü ilgisizlik ve cehaletle tamamlamış üç öğrenci, mezun oldukları ilköğretim okulunun bahçe duvarına oturmuş içeriyi ve okulun etrafını seyrederken, bir yandan da tinerlerini keyifle (!) çekiyorlar. Aynı okulda stajını tamamlamış bayan öğretmen okulun önünden geçerken, birden genç öğretmene laf ve taş atarak, aldıkları eğitimin neticesi olan hünerlerini sergilemeye çalışıyorlar. Ne olduğunu ilk başta analayamayan genç bayan itiraz etmeye kalktığında tinercilerden “Git istediğin yere şikayet et!” cevabını alıyor. Okul bekçisi, beklemeye devam ederken, “Neden engel olmadın?” sorusuna “Onlara polis bile bir şey yapamıyor, ben ne yapayım, Allah’ın tinercileri…” yanıtını veriyor. Halbuki onlar Allah’ın tinercisi olmadan önce o okulun öğrencileriydiler.
Beş senedir düzenli olarak tekrarlanan konulardan oluşan matematik testinden, 2006 OKS testinde sadece iki net yapabilen öğrencinin velisinin, çocuğunun geleceği hakkında endişelenmemesi, sorulduğu zaman evladının sınavının gayet iyi geçtiğini söylemesi, acaba ilgisizlik mi yoksa bilgisizlik mi? Ne dersiniz?
Bilgilerinden faydalanmak, soru sormak, yanıt almak yerine taş atmak için mi yetiştiriyoruz binlerce öğretmenimizi? Otoritelerini yok sayıp, öğrenciye disiplin kurulunda verdikleri tüm cezaları yokmuş gibi sayıyoruz, sicilleri temizleyoruz… Sözlü notu olarak en az iki vermeyi zorunlu tutuyoruz… İllaki kalmak isteyen öğrenciyi ŞÖK ile geçiriyoruz… Bunları bilip de karşı çıkmayan, tepki vermeyen bizler, yakın zamanda yolu tinerciler tarafından kesilmeye aday diğer kişiler olarak sıraya giriyoruz. İlgisizliğimiz düşüncelerimizin ve geleceğimizin başakaları tarafından yönetilmesi sonucunu doğuracak olsa da… Gene de ne güzel olurdur değil mi Avrupa Birliği’ne girebilseydik…
Mutlu ve sağlıklı günler…
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.