Demokrasi, içine sindirilen ülkelerde, halkına özgürlük getirirken, bizim gibi yaşamında demokrasinin “d”si dahi olmayan toplumlarda ise bir araç olarak kullanılıyor.
Yanlışlıklara karşı çıkanlar, “çıkıntılık yapmakla” suçlanıyor.
Kendini demokrat olarak nitelendiren sözde demokratlar, özgürlük karşıtı adımlarını çok daha rahat atabiliyor.
Demokrasinin yok edildiği bir süreci, demokrasi karşıtlarının demokrasiye tutunarak yükseldiği bir süreci yaşıyoruz.
Laik kesimin sabrı taşıp sokaklara dökülmesinden de yararlanan bu sözde demokratlar, türban konusunu yine ısıtıp, önümüze koyuyor.
***
Toplumu bölen bu insanlar,kafaları karıştırıyor.
Türbana özgürlüğü, demokrasi olarak tanımlıyor.
Çünkü onlara göre tüm yollar türbana çıkıyor.
Sürekli gerginlik politikası işliyor.
Toplumda laik, anti-laik çekişmesi yaratıyor.
Sonra da sokaklarda “Türkiye laiktir, laik kalacak” diye slogan atanlara tepki gösteriyor.
Sağdaki diğer partilerin de iştahını kabartan bu türban şovuna nedense son zamanlarda CHP de alet oluyor.
Genel Başkan Deniz Baykal, bir yerlere mesaj vermek için türbanlı kadınlarla fotoğraf çektiriyor.
Partisine mensup milletvekili Canan Arıtman’ı, Başbakan Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’a “Çağdaş Türk kadınının imajını zedeliyorsunuz” diye mektup gönderdiği için fırçalıyor.
Sonra da CHP otobüsünü sağ şeritten götürmek istiyor.
Oysa, trafik soldan işliyor.
Hedefe varmak isteyen sağcı da olsa, “sol” şeritten gidiyor.
CHP ise, “sağ” şeritten giderek her durakta durmak, bütün yolcuları almak istiyor.
Ancaaak…
Otobüsün içindeki asıl biletli yolcular sıkıntı çekiyor.
Onlar ya aşağı indiriliyor, ya da otobüse hiç bindirilmiyor.
Oysa, sol ve sosyal demokrat kesim sol politikalar bekliyor.
Sağ kelimesi bile bu kesimde alerji yaratıyor.
AKP karşısında CHP’nin “sağ”laşması, okyanuslara açılmaya çalışan “Deniz”in “sığ”laşmasından başka bir anlam taşımıyor.
“Peki bu durumda CHP ne yapmalı?” diyorsanız hemen söyleyeyim.
Aklın yolu bir…
CHP, öncelikle Atatürk’ün emanet ettiği “Altı ok”ta tarif bulan laiklik, devrimcilik, halkçılık, milliyetçilik, cumhuriyetçilik ve devletçilik ilkelerine harfiyen uymak zorunda.
Ayrıca Sosyalist Enternasyonal’e üye olan CHP, tarihsel geleneğinin yanı sıra sosyal demokrasinin evrensel ilkelerini yaşama geçirmeli.
Parti programında yer alan “özgürlük, eşitlik, dayanışma, emeğin üstünlüğü, gelişmenin bütünlüğü ve etkinliği ile demokratikleşme” ilkeleri de akıldan hiç çıkarılmamalı.
Bu ilkeler ışığında eğer iktidara gelmek isteniyorsa, sadece tuzu kuruların partisi değil, daha çok emekçi ve yoksul halk katmanlarının gereksinmelerine yanıt verilmeli.
İşçinin, memurun, esnafın, çiftçinin, emeklinin ve dar gelirlinin sesi, umudu olunmalı.
Ancak o zaman CHP otobüsü, “sağ” şerit yerine, “sol” şeritten hızla varacağı iktidar hedefine ulaşabilir.
Aksi halde bir beş yıl daha boşa geçer.
Doğru söyleyen kovuluyor
AKP Hatay örgütündeki “Ali Dibo” skandalını ortaya çıkaran milletvekili Fuat Geçen partiden ihraç edildi.
Şimdi sırada Afyon milletvekili Mahmut Koçak var.
Lidere karşı çıkan, eleştiren, doğruyu söyleyen kapının önüne konuluyor.
Nitekim Koçak, eleştirilerini yeni yapmıyor. Üstelik bilimsel temellere dayandırarak yapıyor.
Koçak’ın başkanlığını yaptığı Politika Merkezi’nin geçtiğimiz yıl kasım ve aralık aylarında gerçekleştirdiği ankette “Hükümete destek azalıyor” sonucu çıkmıştı. Başbakan R. Tayyip Erdoğan’ın, “Yolsuzluk damarlarına girdik. Hortumları kestik” söylemine rağmen, “yolsuzlukla mücadelede” konusunda da başarısız çıkması dikkat çekmişti. 2 bin 992 kişinin katıldığı anket çalışmasında hükümet, vergi politikası, maliye ve bütçe disiplini, yolsuzlukla mücadele, yoksullukla ve işsizlikle mücadelede başarısız bulunmuştu.
AKP İzmir örgütünde de kongreden sonra saflar daha farklı tutulmaya başlandı.
Parti içindeki huzursuzluk arttı.
İzmir İl Genel ve Belediye Meclisleri’ndeki bazı görev paylaşımları rant iddialarının konuşulmasına yol açtı.
Önümüzdeki günlerde bu iddiaların daha da ayyuka çıkarsa hiç şaşırmayın. Böylece koku gidermek için umut bağlanan tuzun da nasıl koktuğunu herkes görecek.
Esnaf idama mahkum edildi
AKP’nin iktidara gelmesinde en büyük rolü oynayan kesimlerin başında esnaf camiası geliyor.
Esnaf kesimi AKP’yi iktidar yapmasına yaptı… Ama…
Bu gidişle hükümet, esnafı mezara gömecek!
Çünkü esnaf can çekişiyor.
Örneğin; resmi veriler son iki ayda tam 98 bin esnafın kepenk kapattığını söylüyor.
Geçen yıl ise bu sayı 92 bin 700 olarak kayıtlara geçmişti.
Protesto olan senetlerin sayısının yüzde 70 arttığı görülüyor.
Aynı şekilde ödenmeyen karşılıksız çek sayısında da yüzde 35’lik artış olduğu belirtiliyor.
Bu durum her geçen günün daha da kötüye gittiğinin bir göstergesi değil mi?
Siftahsız açılıp kapanan dükkan sayısı her geçen gün artıyor.
Bu gidişle esnaf, tıpkı yağmur duasına çıkan köylüler gibi, siftah duasına çıkacak!
Esnaf sermayesini adeta kediye yükledi.
Artık son kuruşunu yemeye başladı. Ve “Açıl piyasa açıl!” dercesine son dualarını eder oldu.
Son dualarını diyorum.
Çünkü esnaf, hükümet tarafından idama mahkum edildiklerine inanıyor.
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.