Belki bu utancın etkisiyle, birkaç gündür derneğin yaptığı ankete yönelik eleştiriler daha çok canımı sıktı. Bir grup bilim insanı toplanmış, gençleri cinsel yolla bulaşan hastalıklardan korumak ve doğru kanaldan cinsel eğitim vermek için tamamen gönüllü bir çalışma başlatmış. Kimler var bu derneğin yönetiminde:
“Prof. Dr. Demir Serter (Başkan) / Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, Prof. Dr. Deniz Gökengin (Genel Sekreter) / Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, Prof. Dr. Ekin Ertem (Sayman) / Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, Prof. Dr. Emel Bozkaya (Üye) / İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Mikrobiyoloji ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, Prof. Dr. Ali Ağaçfidan (Üye) / İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Mikrobiyoloji ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, Prof. Dr. İdil Ünal (Üye) / Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji Anabilim Dalı, Doç. Dr. Banu Çetin (Üye) / Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı)
Gördüğünüz gibi hepsi bilim insanı, hemen hepsi profesör… Dirsek çürütmüşler yani! Ancak ne yapsalar yaranamıyorlar bazılarına. Önce İzmir’e nice değerler yetiştirmiş, mezunlarının da İzmirlilerin de gurur kaynağı Namık Kemal Lisesi’nin mevcut müdürü, Sağlık Bakanlığı ve AB destekli, cinsel yolla bulaşan hastalıklarla korunma yollarının anlatıldığı “Sakıncalı Haller” oyununa öğrencilerini göndermedi. Müdür Osman Kendir, yaklaşık 10 bin öğrenciye ulaşılmasının hedeflendiği bu oyundan öğrencilerini bile isteye mahrum etti.
Şimdi de bir anket tepkisi çıktı ortaya! Bir grup çevre -malum çevre!-, derneğin lise ikinci sınıflarda gerçekleştirdiği ankette yer alan sorulara tepki gösteriyor. “Anket değil, düpedüz rezillik! Tıbbi bilinç oluşturmak adı altında yapılan bu ahlaksızlığın hoş görülmesi düşünülemez” diyerek, anket eleştiriliyor. “Soruları okumaya terbiyemiz el vermiyor” diyenlerin tepki gösterdikleri anketin sorularında neler mi var? Birkaç örnek:
· İlk tam cinsel birleşme sırasında kaç yaşında olduğunuzu yandaki kutuya yazınız.
· İlk cinsel deneyiminizden bu yana kaç kişiyle cinsel ilişkiye girdiniz?
· Sınıfta çok hoşunuza giden bir arkadaşınız size cinsel bir yaklaşımda bulundu. Aşağıdaki seçeneklerden hangisi sizin için en uygun seçim olurdu? (Tepki gösterilen yanıt şıklarından birisi şöyle: Cinsel ilişkiye girmek okuldaki prestijimi artıracağından hemen kabul ederdim.)
“CYBH’den korunmanın en kesin yolu cinsel ilişkiye girmemektir. Ancak bu, pratikte uygulanması güç bir önlemdir. Bu durumda gençlere önerilebilecek en güvenilir korunma yolu, cinsel etkinliğin başlama yaşını olabildiğince ertelemeleridir. Hormonların aktif olarak çalıştığı bir dönemde cinsel yakınlaşmayı ertelemek elbette ki güçtür. Ancak gençler, sevgiyi göstermenin tek yolunun cinsel ilişki olmadığını ve cinsel ilişkiye ‘Hayır’ demenin eşlerini sevmedikleri anlamına gelmediğini öğrenmeleri gerekir. Cinsel ilişkinin yerini alabilecek pek çok yakınlaşma yolu vardır. Gençlerin, cinsel ilişkiye hazır oluncaya dek bu yollarla yakınlaşmayı denemeleri önerilir. Genç yaşta cinsel ilişkiye ‘Hayır’ demek, sağlıklı bir geleceğin başta gelen koşullarından biridir” diyen bir derneğin, yukarıdaki soruları nasıl ahlaksızlık olarak tanımlanabilir ki?
***
Bazıları sorumlu araya dursun, sorunların ancak maneviyata daha fazla bağlanarak çözüleceğini dile getirsin, biz özellikle gençler için bu oluşumun neden büyük önem taşıdığını yine bilimsel verilerin eşliğinde anlatmaya çalışalım:
– Dünyada her yıl her dört gençten biri, bu hastalıklara yakalanmaktadır.
– Dünyadaki olguların 2/3’ü 25 yaşın altındaki gençlerdir.
– Gençler, yapısal olarak, bu hastalıklara daha kolay yakalanırlar.
– Erken yaşta edinilen hastalıkların, istenmeyen şekillerde sonuçlanma olasılığı yüksektir. Bunlardan birinin de ölüm olduğu unutulmamalıdır.
– CYBH riski, yaşam boyu edinilen eş sayısı ile doğru orantılıdır. Bu nedenle, cinsel etkinlik ne kadar erken başlarsa edinilecek eş sayısının, dolayısıyla da CYBH riskinin artma olasılığı bulunmaktadır.
Hal böyleyken, sevgili çocuklarımız için, tutucu bir grubun, tamamen politik olduğuna inandığım görüşlerine kulak vermek yerine, bu değerli bilim adamlarına sahip çıkmak daha doğru değil midir? Anne-babaların yapmadığını bilimin ışığında, hem de gençlerin bu yaşlarda hiç de toparlayamadıkları dikkatlerini çekecek bir biçimde çalışmalar yapanları infaz etmek sizce de hakkaniyetli midir? Bilime inanmış bu insanlara her fırsatta çelme takıp usandırmaya çalışanlara karşı durmak zamanı gelmedi mi sizce de?
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.