Hakkında bilmem kaç trilyonluk yolsuzluk davası devam eden ve Türkiye’nin önemli bir kentinin esnaf tepe yöneticiliğini yürüten bir isim, organlarını bağışlasa ne düşünürsünüz?
Başta (aferin) dersiniz belki, “Helal olsun!”
“Ne olursa olsun, insan hayatı her şeyden önemli ve herkes organ bağışında bulunabilir.”
Ege Üniversitesi’nin İletişim Fakültesi varmış. Fakülte, organ bağışı kampanyası başlatmış.
Kamuoyuna mesajlar veriliyor, kampanya tanıtımları yapılıyor, haber oluyor.
Bana göre bu tip kampanyalarda, yine de bazı kıstaslar olmalı.
Örneğin biraz önce bahsettiğim zatın (Allah gecinden versin), bir şey oldu da; beynini hasta olan çocuğunuza naklettirmek zorunda kaldınız:
Çocuğunuzun beyninin bir köşesinde önce -geçmişten kalma- sol içerikli sloganlar yankılanabilir; 10 dakika sonra o güzel çocuğunuzu Turgut Özal döneminin ANAP selamını verirken görebilirsiniz. Yani bunun tıbben böyle etkileri olur mu diye düşünmek zorunda kalabilirsiniz.
Ya da çocuğunuz bir Çarşamba günü, aniden vapurla Bostanlı’ya geçmeye çalışıp pazaryerinde pazarcı esnafına destek olmak üzere harekete geçebilir. Sonra kendinizi çocuğunuzla birlikte, bir anda Karşıyaka Belediyesi Başkanlık makamında, Bostanlı Pazarı için çözüm niteliğinde bir protokol imzalarken bulabilirsiniz.
Ama aslında “çözüm” denilen bu imzaların; bir çözümle uzaktan yakından alakası olmadığını bildiğiniz halde, Çankaya civarlarında görkemli bir yapının bilmem kaçıncı katında yumuşacık bir koltuğa oturuyorken bulabilirsiniz kendinizi.
Sonra, kaygılı ve (Ekmeğimiz elimizden mi gidiyor) diye soran pazarcı esnafını, ne çocuğunuz ne de çocuğunuzun (Başkan) vekili bir kez bile aramaz.
Aaa, o da ne?
Çocuğunuzun aklına, “Şu İzmir’in gazetecilerini bir ödüllendirsem” fikri düşmesin mi?
Dam üstünde ödül, gel Hilton’a almaya!..
Kaç yıllık, çınar gibi kökleşmiş bir yerel gazeteyi; düşünceleriyle esnafın bağrına hançer gibi saplanan hipermarketlerin savunucusu konumuna getiren bir medya yöneticisine ödüllerin en büyüğünü veresiniz gelir.
Hiç düşünmeden verirsiniz. Vermediğiniz bir ödülünüz kalmıştır zaten!
Sonra bir de, vatandaşlara; daha çok esnaftan değil de hipermarketten alışveriş yaptıkları zaman avantajlar sağladığını reklamında ve hesap ekstrelerinde basbas bağıran bir bankanın sponsorluğunda, Kemeraltı gibi tarihi bir çarşıda Alışveriş festivali düzenleme “parlak fikri” gelir aklınıza.
Esnafı “Susam” sanıp, ezim ezim ezerek hipermarket goygoycusu bankaların öncülüğünde “Tahin” kıvamına getirme akıllılığını, bu beyne borçludur çocuğunuz!
Hele siz de esnafsanız, çocuğunuzla aranız açılabilir.
Bir de aynı üniversitede “AB dersi” verir, çocuğunuz.
Ben onu bunu bilmem de, şunu bilirim.
İzmir’de insanlık dersi alması gereken “başkan” sıfatlı pek çok adamdan pek çok akademisyene o kadar çok isim var ki.
Üniversitede “hoca” diye bildiklerimiz, koltuklarında “başkan” diye oturanlarımız; organ bağışından önce bir marangoza gitseler daha iyi olacak!
İzmir’e ve İzmirliye iyilik etmekse niyetleri; bunun formülü sadece Kısıkköy’e ya da Karabağlar’a yapılacak çok kısa bir yolculukta yatıyor.
Ben dahil, yontulmanın yaşı yok ne de olsa.
Sponsor bankalar, taksit konusunda da yardımcı olur belki. Hepinize iyi haftalar!
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.