19 Mayıslar ve İzmir’in Önemi

Geçen hafta çok önemli bir günü yaşadık.
19 Mayıs, hem Atatürk’un 125’inci doğum, hem de Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın ilk adımının atıldığı,Türkiye Cumhuriyeti’nin yeniden varoluşunun başlangıç günüdür.
Büyük Önder Atatürk, 87 yıl önce bir ulusun makus talihini yenecek adımı attığı bugünü, isterseniz bir kez daha anımsayalım:
“1919 yılı Mayıs’ın 19’uncu günü Samsun’a çıktım. Genel durum ve görünüş, Osmanlı Devleti’nin de içinde bulunduğu topluluk, genel savaşta yenilmiş, Osmanlı ordusu her yanda sarsılmış, şartları ağır bir ‘Ateşkes Anlaşması’ imzalanmış. Büyük savaşın uzun yılları içinde, ulus yorgun ve yoksul durumda. Ulusu ve ülkeyi genel savaşa sokanlar, kendi başlarının kaygısına düşerek, yurttan kaçmışlar. Padişah ve halife görevinde bulunan Vahdettin, soysuzlaşmış, kendini ve yalnız tahtını koruyabileceğini umduğu alçakça önlemler araştırmakta. Damat Ferit Paşa’nın başkanlığındaki Hükümet; yetersiz, aşağılık, korkak, yalnız padişahın isteklerine bağlı ve onunla birlikte kendilerini koruyabilecek herhangi bir duruma boyun eğmiş.
Ordunun elinden silahları ve savaş gereçleri alınmış ve alınmakta….”
Evet, aradan tam 87 yıl geçmesine karşın, bugünkü genel durum ve görünüşün o günlerden pek farksız olduğu söylenemez.
Sadece koşullar biraz farklı.
87 yıl önce Anadolu topraklarını ağızlarının sularını akıta akıta paylaşan emperyalistler, bu kez emellerine silahla, tankla, tüfekle değil ekonomik güçleriyle ulaşıyorlar.
Ülke toprakları ve kamu kaynakları yabancılara adeta altın tepside sunuluyor.
Ekonomik anlamda tam bir kuşatma altına alınmaya başlandık.
Hala Anadolu toprağını parçalamak, ülke insanını birbirine düşürmek isteyenler var.
Bu vatan 87 yıl önce Türk, Kürt, Laz, Çerkez Alevi, Sunni ayrımı yapmadan omuz omuza aynı cephede savaşılarak düşman çizmelerinden temizlenmedi mi?
Bana göre; bugün Anadolu insanının birlik ve beraberliğini bozmak isteyenler, 87 yıl önce bu toprakları işgal edenlerdir.
Laik Türkiye Cumhuriyeti’ne ve onun kurumlarına yönelik saldırıda bulunanlar, dini esaslara dayalı bir devlet özlemiyle, 87 yıl öncesinin rövanşını almak isteyenlerden başkası değildir.
Bu nedenle, nasıl 15 Mayıs 1919’da işgal kuvvetlerine ilk kurşun İzmir’den sıkılmış ve Anadolu’nun dört bir yanından yakılan kurtuluş ateşi 9 Eylül’de düşmanın denize dökülmesi ile sonlanmışsa, bugün de aynı şekilde Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkmak isteyenlere karşı en güzel yanıtı İzmirliler, Egeliler verecektir.
İzmir’in ve Ege’nin laik, demokrat, yurtsever ve devrimci insanları Türkiye’de bölücülere, örümcek kafalılara, yobazlara, ırkçılara ve kafatasçılara asla geçit vermeyecektir.
“Nereden biliyorsun” diyorsanız, onun yanıtını da yine büyük Atatürk’ün sözleriyle vermek istiyorum.
“…Ey Türk istikbalininin evladı! İşte bu ahval ve şerait içinde dahi, vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.

Baykal, çok doğru konuştu ama…

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, geçtiğimiz günlerde İzmir’e geldi.
Bazı açılış ve temel atma törenlerine katıldı.
Örgütle buluştu..
Ve şu talimatı verdi:
“Üye sayısı 60 bin olacağına 30 bin olsun ama adam gibi olsun. Bu parti bugüne kadar hep ilçe ve il kongreleri ile kurultayı kazanmak için mücadele verdi. Seçim kazanmaya çalışmadı. İlçe başkanları kendilerini seçecek kişileri delege yazdı. Bu delegeler de seçmeni CHP’ye oy vermesi için ikna etmeye çalışmadı. Kentte 9 bin 990 sandık var. Ancak 632’sinde CHP üyesi yok. Boş olan her sandığa en az üç üye istiyorum. Bu üyeler öyle sıradan üyeler olmayacak. Biri genç biri de kadın olacak. Bu üyeler o sandıkta oy kullancak herkesi tanıyacak. Seçmeni CHP’ye oy vermesi, sandığa gitmesi için ikna edecek. CHP için propaganda yapacak.”
Sayın Baykal’a kocaman bir “günaydın”.
Aklınız başınıza yeni mi geldi?
Yıllardır sahte üye, naylon delegelerle iş başına gelirken aklınız neredeydi?
Nitekim, bir önceki il başkanı döneminde yazılan binlerce sahte üye ve ardından belirlenen naylon delegeler yüzünden oluşturulan yönetimler sayesinde siz şu anda iş başında değil misiniz?
Bu naylon üyelere, delegelere itiraz edip karşı çıkanların çoğu “parti suçu işledikleri” gerekçesiyle disipline sevk edilmedi mi?
“İlçe başkanları, kendilerini seçecek naylon üye kaydediyor” diyenler bu partiden atılmadı mı?
Madem öyle, benzer uyarıyı yaptığınız için siz de “parti suçu işlediniz.” O zaman sizi de mi partiden atalım?
Bu yapılamayacağına göre, geçmişte partide doğruları söyledikleri için “dokuz köyden kovulan” insanları tekrar kazanmak lazım.
Bu partililerin itibarları hemen iade edilmeli.
Ve buna demokrasinin beşiği olan İzmir’den başlamalı.
Baykal’ın talimatını “Bu doğru bir mantıktır. Ancak bu mantığı uygulayacak kadrolara ihtiyaç vardır. Geçmiş alışkanlıkları nedeniyle bugünkü kadroların bu mantığı kavraması zaman alır” diyerek işi yokuşa sürmeye kalkışan İzmir İl Başkanı Selçuk Ayhan, “Böyle gelmiş, böyle gitsin”, ya da “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” dememeli.
Bana göre Baykal’ın çok doğru olan bu saptamasının gereğini bir an önce yerine getirmeli.
Siz ne dersiniz?

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın