“Tavuk Cesaretli Kağıt Kaplan” Kimdir?

Bugün bazı satırları “kendime” ayırdım. Çünkü artık sıkıldım. Bağımsızca yapmaya çalıştığım mesleğimin yoz alışkanlıklarına, belki “don kişotça” açtığım savaşın yanlış anlaşılması, beni de bu satırları yazmaya itti.
Benim “efendim” yok millet!
Ben ne “efendiyim” ne “biraderim” ne de “uzaktan kumandalıyım”. Bunun ne demek olduğunu, uğruna gerektiğinde gözümü kırpmadan canımı vereceğim devletim ve onun “sadık” yöneticileri iyi bilir.
Çünkü siyaset üstü ve rant dışı düşünecek kadar meslek onuruna bağlıyım.
Çünkü halka kulak vereceğim diye, “demokrat” olduğunu iddia edenlere kelle verecek kadar da cesaretliyim. 2000 yılı haziran ayında, EGE TV’da “kellemi” bırakırken, “neden” ve “nasıl” sorularına yanıtı bulacak kadar da akıllıyım.
Eleştiririm. Hem de Cumhurbaşkanını, Başbakanı, milletvekillerini, bakanları, askerleri, sivilleri, valileri, belediye başkanlarını, emniyet, sağlık, milli eğitim müdürlerini…
Ölüm dışında “engelleyici” de tanımıyorum. Ancak “sınırlarımı da” ben çizerim! Bu konuda anayasa, yasalar ve Cumhuriyet ilkeleri de rehberimdir. Eleştiri hedeflerim “kişiler” değil zihniyetler ve sistemlerdir. Aksi düşünenlerde “kasıt” aramak da hakkımdır, zira gerektiğinde özür dilemenin erdem olduğuna inanıyorum.
Önceki gün İzmir asayişi ile ilgili yazdığım yazıda “tavuk cesaretli kağıt kaplanlar” ifadesini “üzerine” alınan Cumhuriyet Polislerini çok yadırgadım. Meslektaşlarımın çoğunun bana sahip çıkmayacaklarını biliyorum ama, AKP’nin bazı uygulamalarını, uyum yasalarını ve eksik yasal düzenlemelerle eli kolu bağlanmış polisleri 4 yıldır hem televizyonda hem de yazdığım köşelerde dile getirdim. Bunları inanarak yaptım ama takdir de görmediğim gibi habire “bedel” ödedim.
4 yıldır kullandığım “tavuk cesaretli kağıt kaplanlar” ifadesinin muhataplarının polisler ya da öğretmenler olmadığı açıktı da, neden tepki gördüm anlamadım. O sözün muhatapları kerameti kendinden menkul “efendilerdir”, sistemi yozlaştıranlardır, şahsi çıkarlarını millet çıkarının önünde tutanlardır, din ve kan üzerinden istismar siyaseti yapanlardır!
Cumhuriyet polislerine laf söylemem, söyletmem, söyletmedim de. Ama çürük uygulamaları, mevki ve rütbe ayrımı gözetmeden eleştiririm, eleştireceğim!
Anlaşılan İzmir’deki “halkla çelişkiler” sorunu büyüdükçe, “bedel” ödemek yine bana düşecek.

“Fikir Önderleri” de Neyin Nesi?

Kusura bakmasın kimse. İzmir’de “oluşum” üzerine” oluşum” var maşallah. Dernekler, platformlar, sponsorlu ya da sponsorsuz birliktelikler. Şimdi de EGEV ve ESİAD bir ecnebi işletmesiyle Sabancı sponsorluğunda, AB’nin de yönlendiriciliğiyle Ege’nin fikir önderleri belirliyormuş. Ayrıntılarını bilmiyorum, bilmek de istemiyorum ama “fikir” nedir ve “önder” kimdir sorularının nasıl yanıt bulacağını da anlamıyorum.
EGEV bugüne kadar hangi taşın üzerine taş koydu ki? ESİAD zaten AB ile yatıp, AB ile kalkıyor. İzmir’in yolu, okulu, asayişi, yatırımları, geleceğe bakışı, gençliği, kadınları, siyaseti, iş adamı hep dertli. Bunca derdin arasında ve bu kadar platform, dernek ve bütçelerle nasıl oluyor da hala bir birliktelik oluşmuyor acaba?
Ben nedenini tahmin ediyorum ama, yazmak için çok erken!

Balçova’da neler oluyor?

Haftalık yayımlanan Yakın Plan Gazetesi’nde CHP Balçova İlçe Başkanı Küçükbayrak’ın Belediye Başkanı Çalkaya ile ilgili söylediklerini okuyunca adeta ürperdim. Balçova’nın CHP’li belediyesi ile partisi arasındaki sorunun Balçova’lıya yarar getirmeyeceği belli. Çünkü Balçova’da o kadar çok yanıt bekleyen soru var ki. Ancak Çalkaya’nın çalışmadığını söylemek de haksızlık olur sanırım. Ben de karar verdim, gelecek hafta tek tek ilçeleri yazmaya başlayacağım. Hem de sorularla birlikte. Demek ki ilk olarak Balçova’dan başlayacağız! “Sözü” olan varsa bana e-posta ve mektupla, yazılı olarak ve imza atma şartıyla Pazartesi gününe kadar göndersin. İlk yazıyı Salı günü okutacağız umarım!

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın