Karagöl

Güneş yüzünü gösterdi ya, bizim damarlarımızda dolaşan kanın ısısı aniden yükseldi. Geçtiğimiz hafta sonu bir telefon trafiği yaşandı. Engin Yavuz, İsmet ile konuştuğunu ve Karagöl fikrini ortaya attığını söyledi. Bana da katılmak düşer zaten. Messenger’dan Yeni Asır’dan Hürol Dağdelen’e seslendim. “Karagöl’e gidiyoruz ne dersin?”diye. İşte böyle hemen anlaşma yapıldı. Pazar günü buluşmak üzere…

Engin Yavuz ile Üçkuyular Vapur İskelesi’nde buluştuk. Araba vapuruna doluştuk. Hava biraz ısırır gibi oldu ama güneş yüzünü iyice gösterdi. Araba vapurunda banklara kendimizi attık. Hem çaylarımızı yudumladık hem de sohbet ettik. . Engin’in eşi Yeşim bugünlerde sıkıntılı, babası yoğun bakımda gidip geliyor adamcağız, tüm bunlara karşın keyifsizdi; ama bize katıldı.

Programımız aksamadan yürüdü. 11. 30’da Bostanlı Vapur İskelesi’nde İsmet ve Figen ile buluştuk. Hürol ile ise Örnekköy’de bir marketin önünde buluşmak üzere telefonlaştık. Saat 12. 00 gibi marketten iki kilo köfte, bir kilo sucuk, salata malzemeleri ve diğer piknik yiyeceklerini aldık. Doğru Karagöl…

Örnekköy’den sonra Karagöl yaklaşık 25 kilometre civarında. Dört otomobillik bir konvoy ile yola koyulduk. Karagöl yolu çam ağaçları ile çevrili ve manzarası gerçekten çok güzel, Tırmandıkça İzmir Körfezi’ni daha geniş bir alandan görme olanağı buluyorsunuz. Zirveye geldiğinizde ise uçaktan bakıyormuşsunuz gibi. .

Karagöl’e tırmanırken, göle ulaşmaya üşenmiş birçok araç yolun kenarında park etmiş mangallar yakılmış, kilimler serilmiş, toplar oynanıyor içkiler yudumlanıyor. Bir de yol boyunca bir şey dikkatimi çok çekti. Arı kovanları…

O kadar çok arı kovanı var ki. .

Yamanlar Köyü’ne yakın yol civarında yüzlerce arı kovanı. Bal satıcıları. Arı kovanları sanki insana güven veriyor gibi geliyor ama. Ben hiç bir zaman bu tür satıcılardan bal almayı güvenli bulmuyorum. Kovanları görünce insan sağlıklı olabileceğini düşünüyor; ama bu konuda çıkan sahte bal haberleri gözümün önüne geliveriyor…

Karagöl’e giderken bir şey dikkatimi daha çekti. İşaret levhaları yeterli değil. Güzergah üzerinde sağa ve sola sapan yollar var bu bölgeye pikniğe gelen insanlar yanılabilir. Biz defalarca gittiğimiz halde bir noktada köylülere sormak zorunda kaldık. Çünkü yol ikiye ayrılıyor ve levhalar yerlerinden sökülmüştü. Sadece uyarı levhaları üç beş kilometrede bir yer alıyor, onlarında üzerinde yangın ihtimali nedeniyle ormana girmenin ve ateş yakmanın yasak olduğu belirtiliyor ama haziran ayı başlangıcıyla…

Karagöl’e yaklaştıkça yollar bozuluyor. Sanırım son günlerde yoğun olarak yağan yağmurlar bu bölgeye oldukça zarar vermiş. Yol boyunca yarıklar oluşmuş. . Hatta yer yer bir çay yatağı boyutuna kadar ulaşmış. Ama araçların geçişine engel olacak bir durum yok. Sallana sallana yol alıyorsunuz…

Karagöl koruma altında bir göl. Volkanik bir göl. Gölün çevresi ormanlar ile kaplı ve çok yaşlı anıt ağaçları var. Doyumsuz bir güzellik sizi büyülüyor. Gölden ördek sesleri eksik olmuyor. Piknik alanına giriş ücretli ve orman koruma memurları tarafından sürekli gözetleniyor. Bu da insanı oldukça rahatlatıyor.
Piknik alanında gelenlerin rahatlıkla oturacağı ve geniş bir alana yayılan ahşap masalar ve banklar var. Olası bir yangını önlemek amacıyla hemen her masanın yanına birer sabit mangal yapılmış. Mangalın bir yanında kömürü yakıyorsunuz. Diğer yanında ise pişiriyorsunuz.

İzmir’in sıcağından geliyoruz ya! Otomobillerimizden indik. Hepimiz üşümeye başladık. Oldukça soğuk bir hava karşıladı bizi Karagöl’de… Ama bir kaç dakika sonra hepimiz havaya girdik.

Yiyeceklerimizi masaların üzerine yerleştirdik. Ben sucukları kesiyorum. Engin Yavuz da bir yandan temizliyor. İsmet Orhon salata yapıyor. Hürol Dağdelen mangalı yakmaya çalışıyor. Tam bir ekip anlayışı ile çalışıyoruz. Ayşe bize yardımcı olurken, Hürol’un eşi Şükran hasta olan küçük oğlu ile ilgileniyor; Yeşim ve Figen pek bir şeye ellerine sürmeden otomobilin içinde masaların hazırlanmasını bekliyor…

Biz hazırlıkları yaparken, kuş cıvıltıları, ördek sesleri birbirine karışıyor. Buna çocuk seslerini de eklemek gerekiyor. Bizim gibi meraklı piknik severler gelmiş. Saymadım ama sanırım 20 civarında özel araç gölün çevresine yayılmış mangallar yakılmış keyifler çatılmış…

Biz de öyle yaptık. Önce sucukları bir güzel mideye indirdik. Ardından köfteleri…Yedi yetişkine bir 70’lik rakı birer yudum gibi geldi o temiz havada. Sekiz ekmek bir o kadar yiyecek malzemeyi temiz havanın da etkisiyle silip süpürdük.

Çocuklar, oyun alanında kaydıraklardan kayıp salıncaklarda sallanırken biz yetişkinler sohbet ettik. Gölün çevresini turladık. Güzelliklerin yerinde olması ve bozulmaması hepimizi sevindirdi. Gördük ki vatandaşlar da güzelliklerin bozulmaması için ellerinden geleni yapıyor. Sadece uyarı levhalarının yazılarıyla oynamışlar; harfleri yerlerinden sökmüşler o kadar.

İzmirliler bu güzellikleri kaçırmasınlar öneririm. Karagöl kent merkezine çok da uzak olmayan doğal güzelliği ile korunabilmiş ender bakir alanlarımızdan…

Yalnız sözünü etmeden geçemeyeceğim. Yıllar önce Sağlık Bakanlığı tarafından senatoryum olarak kullanılan onlarca dağ evi sahipsiz bir şekilde ormanın içinde mahzun ve boynu bükük uzatılacak elleri bekliyor. Bu evlere el atılırsa gerçekten günü birlik turların dışında da kalıcı bir ortam yaratılabilir tıpkı Manisa, Spil gibi… Piknikli günler dileği ile…

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın