Vadi’den İzmir Okullarına : Yok mu Bir Yiğit?

Övünmek gibi olmasın ama, geçen haftaki yazımız, adeta “rekor” kırdı gibi. Sevgili dostum, kardeşim Hüseyin Erciyas sağ olsun. O olmasaydı ben yazar mıydım? Ancak can okurlara kocaman bir sevgiyle teşekkür! Yazıyı okuyan, yorumlayan, zaman ayırıp bana e-posta gönderen, beğenen veya beğenmeyen herkese teşekkür ederim. Sanal alem yazılarını, acayip benimsedim. En azından köşe yazarlığım, sanal ortamda bile olsa devam ediyor.
Kurtlar Vadisi Irak filminin yarattığı etki, çok değişik oldu. Film ile ilgili bir yazı daha yazmak zorunluluk gibi görünüyor. Belki önümüzdeki hafta Vadi-Irak-Türkiye üçlemesi yazarız.
Vadi meselesini şimdi bir yana bırakalım millet ve bir türlü bir şeyler yapmak istemediğimiz; ama görmezlikten geldikçe büyüyen bir soruna bakalım. Bakalım zira, benimle birlikte bakıp görenlerin sayısı artmazsa, bazı beyefendilerin kıllarını kıpırdatacakları yok ne yazık ki!
Okumaya başladığınız yazının ana başlığına dikkat ettiniz mi?
Ne demişiz? “Vadi’den İzmir Okullarına : Yok mu Bir Yiğit?”
Demek ki, ancak yiğit veya yiğitlerin anlayabileceği bir konu. Ne varmış İzmir’in okullarında?

İzmir’in okulları S.O.S. veriyor!

Türkçe söylediğimizde anlamamakta direnenler için özel bir alt başlıktı bu. Her ne kadar ülkemin tüm devlet okullarının da sorunu olsa, bu satırların yazarının öncelikli sorumluluğu yaşadığı kent olan İzmir’e karşıdır. İstanbul’un okullarını da, Bizans yazarları yazsın artık. Belki onların yazacakları, İzmir’deki bazı “ayran budalalarını” da etkiler. Son iki üç yıldır, İzmir’deki devlet okulları artan bir güvenlik sorunu ile karşı karşıya. Çok acıdır, İzmir’de artık kan da dökülüyor. Serseri midir, maganda mıdır, it midir, uğursuz mudur bilmem ama, eline tabanca, bıçak alan kanunsuzlar, soluğu okul önlerinde, bahçelerinde hatta sınıflarda alıyor kendini.
En son İzmir Bornova’da lise basan uğursuzlar, okulun müdür yardımcısı ile üç öğrencisini bıçaklayarak kaçtılar. Ve ne yazık ki, ilk dönemin son günü bu kez Konak ilçesinde bir lise önünde meydana gelen silahlı çatışmada, namludan çıkan serseri kuşun 15 yaşındaki pırıl pırıl bir kız öğrencinin canını aldı. Üstelik karnesini almaya giden başarılı bir öğrencinin.
Sokakların, caddelerin hatta evlerin bile güvenliklerinin ciddi tehlikeye düştüğü bu süreçte, bir Allah’ın kulu bana, bu olayları “münferit” veya “olağan” gösteremez. Göstermeye çalışanın alnını karışlamak isterim açıkçası. Çünkü olay yerlerinin okul olduğunu, hele “devlet” okulu olduğunu düşünecek olursak, hele hele artık kan da aktığını göz önüne alacak olursak, yüreğim kaldırmasa da şu soruyu sorabilirim ne yazık ki: Bu nasıl bir iştir ki devlet, kendi okulunu ve öğrencilerini koruyamıyor?

Devlet kendini koruyamazsa?

Evet aynen bu işte. Devlet düşünün ki, okulunu, camisini, hastanesini, karakolunu ve kışlasını koruyamıyor. Önüne gelen kanunsuz, buralara girip can alıp, mal kaçırabiliyor. Her ne kadar şu an karakol ve kışla tehlike altındaymış gibi görünmese de, yarınlarda neleri yaşayabileceğimiz de belli olmaz. Devlet okullarının, son yıllarda yaşadığı özellikle maddi sorunlara bir de güvenliği ekleyecek olursak, gelecek yıllarda velilerin nasıl bir tercihte bulunacakları da kaygı götürür bir gerçek olarak karşımıza çıkacaktır. Ama garip olan, Milli Eğitim Bakanlığı’nın, yaşanan bunca olay karşısında bir türlü sorumluluk alıp, tedbir almamasıdır. Okul müdürlerinin bazılarını saymasak bile çoğunluğu ile birlikte bazı Milli Eğitim yetkililerinin büyük bir gamsızlıkla, açık açık sorumluluktan kaçmalarıdır. Okulunun önünün, bahçesinin, kantininin ve sınıflarının güvenliği için “bu benim işim mi kardeşim, hırlıyı hırsızı ne yapacağım da uzak tutacağım” diyebilecek müdür ve öğretmenlerin olabileceğini düşünebilir misiniz?
Bence düşünün millet, düşünün!
Hatta, bir öğrencisini, serseri kurşuna kurban vermiş sözde eğitimcinin “bu olay da unutulur gider” diyebileceğini bile düşünün.
Garip olan, okul dediğimiz binaların ve içindekilerinin ki onlar öğretmen ve öğrenci oluyorlar; güvenliğini sağlamak bu kadar zor mu? Ya da, okul binalarının önü, arkası, sağı ve solunun asayişini sağlamak imkansız mı? Özel Güvenlik elemanları olduğu halde, hastaneler için bilmem ne timleri kuran valilik, nasıl oluyor da, fotokopi kağıdı bile almak için velilerden para toplamak zorunda kalan devlet okullarını koruyamıyor? Ya da, 15 yaşında bir kızımızın kanının bile aktığı devlet okullarının güvenliği için kent inisiyatiflerini ayağa kaldırmıyor?

Sahi, hastane timleri ne alaka Sevgili Valim?

Düşünebiliyor musunuz? Devlet hastanelerinin hemen hepsi ihaleler açıp çeşit çeşit, renk renk özel güvenlik şirketlerine oluk oluk millet parası aktarılırken, nasıl oluyor da hastaneler hırsızların, gaspçıların şerrinden korunamıyor? Ve üstüne üstlük bir de Vali Bey, tüm zaten kentin güvenliğini sağlamakta zorlanan polisi, hastanelere yönlendiriyor?
Bu işin içinde umarım “bir iş” yoktur.
Hastaneye hırsız dadandıysa, hastanenin para verdiği “özel güvenlik şirketi” başarılı olmuyorsa; hastaneye giden, yatan yurttaşı, doktoru hemşireyi bu güvenlikçiler koruyamıyorsa; çözüm kent valisinden mi çözüm istemektir, yoksa o beceriksiz şirketi kapını önüne koymak mıdır?
Madem özel güvenlik şirketleri bir halt beceremiyorsa, milletin parası ne amaçla bunlara veriliyor?
Anlaşılan hastanelere hizmet verdiğini sanan güvenlik şirketlerinin masaya yatırılmasını “önleyen” bazı güçler var. Var ki böylesine bir trajikomik çalışma, “büyük bir hizmetmiş” gibi yansıtılıyor basına. Acaba kamu hastanelerine hizmet verdiğini sanan güvenlik şirketleri neyin nesi, kimin fesi? Kim bilir, bakarsınız biri bunu araştırır?
Özel güvenlikçilerin yasal sorunları varsa, bu daha da komik olur ki, zira daha yasa ve yönetmelikler çıkalı şunu şurasında ne kadar oldu?

Vah okullarım vah!

Özel güvenlikleri olan hastanelere yapılan “kıyak” gazete sayfalarını süsleyedursun, İzmir’de devlet okullarının yaşadığı ciddi güvenlik sorunlarının kan dökmeye, can almaya başladığını ne yazık ki söyleyebiliriz!
Peki nedir en çok “can yakan” sorunlar?
Milli Eğitim Müdürlükleri, okul yönetimleri bir türlü sorumluluk almak istemeseler bile, sorunun çözümünü sadece polise bırakmış olsalar bile okul sorunları ne yazık ki okul içinden başlıyor.
Bu yazının sonunda, gönderenin bende gizli olduğu bazı mesajlar bulacaksınız. İzmir TV’de yaptığım sabah programına sadece son bir ayda gelen telefon ve e-posta ihbarları bunlar. Ancak ne gariptir ki, yayın sırasında kısmen okuduğum bu mesajları ne emniyet, ne milli eğitim ne de savcılıklar merak etmedi. Ve örneğin, kız öğrencinin öldürüldüğü okulla ilgili olarak, günler önce gelen ihbar, ilgili kamu idareleri tarafından program izlendiği halde ilgilenilmedi. Belki de ilgilenilseydi küçük Cennet öldürülmeyecek, okul çevresinde hiç olmazsa karne günü gereken tedbir alınacaktı! Şimdi okuyacaklarınız, Cennet öldürülmeden birkaç gün önce, programıma gelen bir e-posta satırları. Kimden geldiği artık kimseyi ilgilendirmez. Ama şunu bilin ki, İzmir’in başta Valisi olmak üzere tüm seçilmiş ve atanmışları, gelen mesajları ciddiye almalı ve seçkinci toplantılarla çözüm aramayı, konjonktürel takılmayı bırakmalı. Zira sokaklar artık zıvanadan çıktı! Evet buyurun şimdi e-postaya:
“Günaydın hasan bey, ben size yıllardır kanayan yaradan bahsedeceğim. İnönü lisesinde Allah’ını seversen neler oluyor?
Ben bir türlü anlayamadım hani şu Üçkuyular’ın medarı iftiharı lise. ayın üçünde,
salı günü çocuğumun en yakın kız arkadaşını durakların orada, bir grup döverek iyice benzettiler, okuldaki tuvaletlerde … kutuları artık alışıla gelmiş, okulun çevresindeki (yakın) kafelerde ne ararsan bulunuyor.
Çevrede inşaat alanlarında … satışları olağan hale gelmiş. defalarca dilekçe yazdım ama, değişen bir şey yok. Ben 43yaşındayım ve İzmirliyim. Benim zamanımdan beri aynı üne
sahip bu okul. Okulda kayıtta her öğrenci velisinden bir top fotokopi kağıdı alıyorlar.
Her sınav başına yine kağıt ve fotokopi ücreti olarak 1,50 veya 2,50 YTL para alınıyor. Zaten zorunlu bağışta alındı bu paralar. Bunları herkes biliyor fakat çocuğumuza zarar gelmesin diye bir şeyler söylemiyorlar. Hoşçakal saygılarımla.”
Sadece Cennet olayı ile ilgili, “kayıtdışı” görüştüğüm polis memurlarının ve idealist amirlerinin anlattıklarıyla, okulda görev yapan bazı öğretmen ve öğrencilerin anlattıkları; Cennet’i vuran kurşunun, haftalar öncesinde “namludan çıkacağım” işaretini verdiğini ortaya koyuyor. Yazık, inanın yazık. Bu yoz düzen, manasını yitirmiş maddecilik artık çocuklarımızı öldürmeye, yaralamaya başladı ve henüz ciddi bir hareket yok.
Yazımın sonunda size başka mesajlar da ileteceğim. İyi niyetimden kuşku duyanı Allah’a havale ediyorum. Ama görünen o ki, okullarda huzur yok, eğitimde kalite yok, öğretmenin yüzü gülmüyor, öğrenciler umutsuz ki ülkem geleceği hepsi. Hükümet bir yana, kentsel ölçeklerde alınacak çok tedbir var.

Bu işin sonu yok!

Gerçekten yok. Dersanelerin eğitimin anlamını kumbaraya çevirmesi sonucu minik öğrenciler de yarış atlarına döndü. Eğitim sistemi her an kan kaybederken, dersane müfredatlarının neye yönelik olduğunu görmeyenlere yuh olsun. Dikkatinizi çekerim, siz hiç özel okul veya hastanede “olay” duydunuz mu? Sanki gizli, karanlık ve kanlı bir el yurttaşların devlete olan güvenini ve inancını yok etmeye çalışıyor. En azından bana öyle geliyor. Ulusal devlet kavramının küçük düşürülmesi kime veya kimlere yarar hiç düşündünüz mü? Düşünmediyseniz bile, günlük Bizans gazetelerinden bir kaçının ilk sayfalarına baksanız, hemen yanıtı görürsünüz.
Bu işin sonu yok millet. Müstahak olanı yaşıyoruz belki de. Öyle bir ülke düşünün ki, ülke yurttaşlarının oylarıyla başbakan olmuş, bakan olmuş şahıslar, kafaları bozulduğunda “artistlik yapma lan” diyecek kadar unutabiliyorlar, mevcudiyet nedenlerini… Acaba o şahısların mevcudiyet nedenleri, yurttaşların verdikleri oylar değil mi? Yoksa, yurttaşlar oy verip “seçtiklerini mi” sanıyorlar?
Ne bileyim, muhalefetin emeklediği yerde, iktidar da böyle koşar işte. Başbakan şehir şehir dolaşırken, muhaefet liderleri ancak “iş adamı yemeklerinde” muhalefet ediyor. Ya da sıcacık genel merkez binalarından sesleniyorlar. Oysa yurttaş sahipsiz, vatan sahipsiz, gençler sahipsiz. Ve medya aynı şaşkınlığını sürdürüyor! Yalan söyleyen hep kazanıyor, doğrular ise ölümüne sürünüyor. Doğruları yazanlar, söyleyenlere tüm köy yolları kapanıyor!

Yüreğiniz yetiyorsa okuyun şimdi!

Şimdi okuyacaklarınız, İzmir TV’da hafta içi her sabah yayınlanan ve şahsımın sunmaya çalıştığı “Sabah Resimleri” programına, telefon ve e-posta yoluyla gelmiştir. Okuyacaklarınız, gelenlerin ancak bir kısmıdır. Ve ne yazık ki, yurttaş yakarışlarına, ihbarlarına, serzenişlerine muhatap bir makam, mevki bulunamamıştır. Gelen ihbarlar, iddia seviyesinde olup, araştırmak gazetecinin değil polis, belediye ve milli eğitim idaresinin görevidir.
· “hasan abi ben İzmir …… de oturuyorum bizim okulda bir Türkçe öğretmeni var bir cümlenin anlamını yapıp cümle kuruyoruz bir arkadaşım yanlış cümle yaptı ve onunla her zaman dalga geçiyor ve onu bizim yanımızda küçük düşürüyor bu yetmez gibi kendi evindeki köpeğine bazı arkadaşlarımı benzetiyor derste cep telefonu ile oynuyor dersi kaynatıyor pazartesi günü kardeşime bir dosya ödevi vermiş incelemesi için kardeşim inceleyip evine götürmüş evde yokmuş 2-3 kere götürdü evde yokmuş kardeşimde alt komşuna bırakmış okulda da seni benim dersimde seni görmek istemiyorum demiş ve kardeşimi arkadaşlarının yanında utanç duruma düşürmüş.
· sayın Hasan Tahsin bey, Bundan yaklaşık 1 ay önce yani çocuklarımız tatile girmeden evvel Buca …. İlköğretim okulunun kaloriferleri bozuktu. ve bu bir ay süresince sanırım bir şey yapılmamış ki çocuklar 3 gündür soğukta ders görmekteler. Özellikle öğlenci çocuklar maalesef çok şanssızlar. Ne olur insaniyet namına yetkilileri uyarın. yeğenimin orada titreyerek ders yaptığı gözümün önüne getiriyorum da içim gerçekten almıyor. o okuldakilerin hepsi bizim geleceğimiz.
· Hasan bey günaydın. Tüm seyreden ve dinleyen herkesin sağlıklı ve mutlu bir gün geçirmesi dileği ile, Hasan bey sizi sabahları işe gitmeden önce evden çıkmadan mümkün olduğunca dinlemeye çalışıyorum.Fakat saat 07:50 gibi evden çıktığımdan sizi dinleme imkanım ve sabahları da arabada gelirken her zaman dinleme imkanım olmuyor.Buna rağmen sizi elimden geldiğince dinlemeye çalışıyorum.Bu sabah yine her zaman titizlikle ve benim de şahsen çok titiz olduğum okul konusuna değindiniz.Fakat tam sonuna kadar dinleyemedim.Bornova’da olan Tinerci olayından bahsettiniz. Ben Bostanlı … yanında oturmaktayım. Evli ve 10 yaşında bir kızım var. Kızım, evimizin yakınında bulunan …. İlköğretim okuluna gitmektedir. Bahsettiğiniz tinerci olayı kızımın bana anlattığına göre 06.02.2006 Pazartesi günü de … İlköğretim okulunda da gerçekleşmiş. Tinerci 14-15 yaşlarında bir çocuk okulun bahçesine girmiş ve kızım anlattığına göre müdür muavininden para istemiş.Elinde bıçak olduğunu söyledi. Müdür muavini de okulda bulunan sözde güvenlik elemanı zoruyla dışarı çıkarılmış ki kızım bu olayı Küçük olmasına bağladığımdan,Özel güvenlik elemanın çok komik olduğu ve pek bir şey yapmadığını anlattı.
· Merhaba Hasan Abi ben … Lisesi son sınıf öğrencisi ….’im. Bir kaç gündür programınızda sözünü ettiğiniz ve bir öğrenci arkadaşımızın ölümüyle sonuçlanan olaylar bizim okulun önünde de olmakta sınıftan bir arkadaşımızın cep telefonu okul çıkış saati olan öğlen 13:00’dezorla elinden alındı.ayrıca bir çok serseri bizden zorla para istiyor kavgalar oluyor daha da ötesi uyuşturucu hap satılıyor kapımızda kukla gibi duran 50-55 yaslarındaki ne cop ne kelepçesi olan sözde güvenlikçi var.polisler genelde oluyor ama ya arabalarında cay kahve içip gazete okuyorlar yada okulun önünde toplanan serserileri izlemekle yetiniyorlar. Size olan sonsuz sevgi ve saygılarımla iyi günler.

· Benim adım …. , Bornova … İlköğretim Okulu’na gidiyorum.11 yaşındayım.Okul kapısının önündeki seyyar satıcı öğrencilere çakı ve jilet satıyor.Öğretmenler de buna göz yumuyor.
· Bornova’da okul basanlar ….’dan gelmişler. Bu okulun önünde … satılıyor. Herkes de biliyor.
· Çimentepe … İlköğretim Okulu önünde … satışı yapılıyor.
· Çimentepe … Lisesi önünde … satışı yapılıyor.
· Dersaneler evleri arayıp, öğrencileri yönlendiriyorlar. Özel dersaneler öğrencilerin ev telefonlarını nereden alıyorlar?
· … İlköğretim Okulu’na hırsız girdi. Kapılar kırıldı, bilgisayar ve müzik seti çalındı.
· … Lisesi’nde yağmurlu havalarda, sınıflarda şemsiye ile oturuluyor.
· Yeni Foça … İlköğretim Okulu’nun kaloriferleri yanmıyor.
· Egekent …… İlköğretim Okulunda öğrenciler, yağmurlu havalarda bile, saat 07:50’ye dek sınıflara almıyor. Öğrenciler bu yüzden müdür yardımcısını arabayla ezmeye çalıştılar.
· Buca … İlköğretim Okulu yanında … bayisi var, öğrenciler bu yaşta teneffüs zamanları bile bayiden çıkmıyor
· Buca … okulu çevresi serseri dolu. Polis geliyor, bakıyor ve gidiyor.
· Okullarda boş dersler çok fazla, öğrenciler boş zamanlarda sokaklarda dolaşıyor. Yönetmelik böyle mi diyor?
· Karşıyaka … İlköğretim Okulu öğrencilerine, kapı nöbetlerinde çöp toplatılıyor
· Bornova … Lisesi’nin güvenlik sorunu büyük. Veliler aralarında para toplayıp, güvenlik tutmak istiyor ama okul kabul etmiyor
· … Lisesi güvenliği özeldi. Şimdi kaldırılıyor
· Egekent … İlköğretim Okulu’nun çatısı son depremde hasar görmüştü, Şimdi çatısına üç tane direk dikildi.
· Cennetçeşme … İlköğretim Okulu’nda çocuklardan yakacak parası isteniyor
· Karşıyaka …. İlköğretim Okulu yolu yaz kış su içinde çocuklar okula ıslak gidip geliyor.
· Buca … Lisesi önünde hap ve esrar satışı
· Buca …. İlköğretim Okulu’nda bazı öğretmenler, öğrencilerini anlaştıkları İnternetCafe’ye gönderiyorlar, çocuklar 10 milyon verip ders çıkarıyor.”

Allah aşkına yurttaşlığınızı hatırlayın!

Bu görev bana ait değil. Milli Eğitim Müdürü sevgili Kamil Aydoğan ile bazı emniyet yetkilileri benden hoşlanmasa bile ben onları seviyorum. Gerçekten seviyorum. Unutulmasın ama tabak, sevdiği deriyi yerden yere vururmuş! Yapmak istediğim sadece, gazeteciliğin “unutulan” yanını yaşama geçirmek! Beka-i devlet, selamet-i millet almayışına bağlılığımla, kamu otoritesine yardımcı olmaya çalışıyorum. Eğer bunlara İzmir’de muhatap bulamazsam, Ankara’da muhatap bulmak için yollara düşeceğim. Siz de okul, dersane, hastane konularındaki ihbarlarınızı bildirin Allahaşkına. Bırakın bu duyarsızlığı. Tehlikenin bugün olmasa bile yarın, sizin yavrunuzu bulmayacağının garantisi var mı elinizde?
Yok değil mi?
Haydi o zaman… Şu okuduklarınızdan, yaşadıklarınızdan daha ne kadar ders almamayı sürdüreceksiniz!

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın