Umutsuzluğumu paylaştığım yazıyla umutlarım yine arsızca yeşeriverdi. Gelen mesajlardan gördüm ki, burada yazılanlar nedeniyle bazı kurumlarda “kent-yaşam” sitesine giriş engellense de, bana gönderilen ve benden giden elektronik mesajlar kontrol edilse de, hatta bazılarına bizzat benimle görüşmeleri yasaklansa da sorup-sorgulayan, kişilik sahibi insanların engellenemediğini bir kez daha gördüm. Kimi “kent-yaşam”lılar karşı çıktı umutsuzluğuma, kimisi de tam destek verdi. Bir bayan kent-yaşamlı bakın ne diyor mesajında:
“Yitirilen umutlardan bahseden yazınızı okudum ve size gıpta ettim. Yitirilecek umudunun olması bile güzel aslında inanın bana. En azından bu dünya-ülke-şehir hangi kaplama alanın içine koyarsanız koyun kendinizi yaşayabilmek, nefes alabilmek, umut edebilmek ve belki umutları yitirebilmek, yeniden umut edinmeye çalışmak için güzel bir nedeniniz var sizin: çocuğunuz… Oysa ben bugün belki son bekar aylarımı yaşasam da bir bebek sahibi olabilecek umudumu çoktan yitirdim. Sağlık nedenleri ya da çocuk istemediğim için değil; tek gerçek sizin yazdıklarınızla benim fikirlerimin birebir örtüşmesi… Çoğu zaman bu dünyada ve bu ülkede bir bebek sahibi olmak için nasıl bir çılgın olmam gerektiğini düşünüyorum. Ne yapsam da bu olumsuz düşüncelerden arınabilsem?”
“Bizim ülkemiz insanlarının tek ortak noktası unutmak. Ben umutlarımı çoktan unuttum Sabriye Hanım. Bir bebek sahibi olamayacağım. Bu dünya, bu ülke, bu şehir hangisinin kapsama alanı içinde olurum bilemem ama anne olamam. Doğmamış ama kalbimde büyüteceğim bebeğime bu kötülüğü yapamam. Bana bir gün ‘Tüm bunları bildiğin halde neden beni bu dünyaya getirdin’ derse…”
Sevgili arkadaşımızı anlamamak olası değil; pek çok konuda haklı da aslında. Benzer korkuyu bir ara ben de yaşamıştım: Ya kızım bir gün “Neden beni böyle bir dünyaya getirdiniz?” deyiverirse? Ya başına kötü şeyler gelirse?
Zaten bunları düşünürken karar verdim kızımı umutla değil gerçeklerle beslemeyi… Gerçekleri görsün, bilsin ama kanıksamasın, susmasın… Biliyorum, bu onu çok yoracak, üzecek ama alışanlardan olması da bizi üzecek! Lütfen kızımı yalnız bırakmayın. Bana yazdığınız o güzel düşüncelerinizi, duygularınızı çocuklarınıza da anlatın. Eğer biz doğru yetiştirirsek, onlar da öyle sorular sormaz.
Ben kızımı her fırsatta kucaklarım. Bir okurun istediği gibi sizin için de kucaklarım seve seve ama bilin ki sizin kendi çocuğunuzu kucaklamanız gibi olmaz! Umutlanmak istiyorsak, kızımın sevgiyle yetiştirilmiş arkadaşlara gereksinimi var.
Sponsor da bulundu!
Bu arada bütçesi ve içeriğiyle çok konuşulan “Güleryüzlü İzmir Şarkısı”na sponsor bulunmuş herhalde! Çok sevindik! İzmir’i tanıtan bir filmde içeriden bile olsa Merzifon’dan bir cami ve Antakya’dan da kilise görüntülerinin ne aradığını anlamadık ama… Aman gizli reklam falan olmasın, çok ciddi cezaları var. Herhalde Merzifon ve Antakya belediyeleri bizim tanıtım filmine sponsor oldu! Bu zamanda sponsorsuz bir şey olmuyor! Hayat çok zor gerçekten!
Bir yanıt bırakın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.