Teknoloji çılgınlığı baş döndürüyor

Şu teknolojinin bu kadar baş döndüren bir hızda gelişmesine akıl sır erdiremiyorum. Çok değil daha 15-16 yıl önce üniversitede iletişim dersinde “Bilgiler kısa bir süre sonra fiber optik kablolarla bir yerden diğerine ulaştırılacak. Bir tuşa basarak bilgi anında karşı tarafa geçecek” diye öğrettiklerinde, bu bize çok uzun ve ulaşılmaz bir zaman olarak gelirdi. Fakat özellikle son 10 yılda teknoloji o düzeye geldi ki, gördüklerimiz karşısında artık hiç şaşırmaz olduk. Yeni olarak ne çıkarsa, anında tüketiliyor. İnsanoğlu doymak bilmeyen bir canavar gibi, ne verirsen “daha yok mu, yenisi yok mu” diye sınırları zorluyor.
10 yıl öncesine kadar cep telefonu nedir bilmezdik. Tek tük çevremizde görmeye başlayınca, açıkçası hiç hoşuma gitmemişti. Eşim cep telefonu alacağını söylediğinde de ona tepki gösterdim, “Ne yapacaksın cep telefonunu, evdeki telefon neyine yetmiyor” şeklinde serzenişte bulundum. Cep telefonuna sahip olmayı özel hayata bir müdahale olarak görüyordum. “Hiç bir yerde rahat bırakılmayacaksın” diye çok direndim, ama nafile. Bir şekilde cep telefonu evimize girdi.
Fakat benim direncim oldukça uzun sürdü. Kendime cep telefonu almayı hiç düşünmedim. Ta ki, iki yıl kadar önce, cep telefonu numaramı isteyen bir arkadaşımın cep telefonumun olmadığını öğrendiğindeki şaşkınlığına eşim tanık olana kadar. Ertesi gün bana cep telefonu hediye etti. Buna itiraz etmeyi hiç düşünmedim. Çünkü bunun bir zorunluluk olduğunu artık idrak etmiştim. Tanıdıklarım arasında cep telefonsuz kimse hiç kalmamıştı. Bırakın onu, artık insanlar o kadar ileriye gitmişti ki, yanlarında birkaç sim kartla dolaşıp, duruma göre birini veya ötekini takıyordu. İlköğretim çağındaki çocuklar arasında bile cep telefonluların sayısı hiç de azımsanmayacak orandaydı.
Eve bir bilgisayar alınması konusunda da oldukça direndim. “Çocuklar biraz daha büyüsün, bozarlar, ekranın karşısında gözleri bozulur” gibi bahanelerin arkasına sığındım. Ne zaman ki bir e-mail adresimin olmamasının ezikliğini yaşamaya başladım, artık evimize bir bilgisayar almanın zamanının geldiğine ikna oldum. Artık e-mail adresi olmayanı adamdan bile saymıyorlar. Evimize bilgisayar alınalı henüz 6-7 ay olmasına rağmen, o kadar çabuk alıştım ki, artık ben bile e-mail adresim yok diyenleri garip karşılamaya başladım. Daha da ileri giderek, ev-ofis şeklinde çalışmaya başladığım bir işim bile oldu.
Fakat ne yaparsak yapalım, şu teknolojiyi günlük hayatın vazgeçilmez bir parçası yapmak konusunda 13-20 yaş arası gençlerin eline su bile dökemeyiz. 14 yaşındaki yeğenim cep telefonuyla öyle bir mesajlaşıyor ki, adeta 10 parmak zabıt katibi mübarek. Akıl sır ermiyor.
Şimdiki çocuklar 4-5 yaşında bilgisayarla tanışıyor ve o kadar çabuk adapte oluyorlar ki… 10-15 yıl sonrasını düşünemiyorum bile. Bu gidişle biz onların yanında çömez kalacağız. Velhasıl iletişim çağının tam ortasına düştük. Teknolojiye ne kadar dirensek nafile…

Related Images:

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın