Pakistan’dan farkımız ne?

Sarsıntılar bilinçaltımızda hasar bırakarak yavaş yavaş azalıyor.
“Hasar bırakarak…” diyorum ama dilerim öyledir. Çünkü unutuyoruz; hem de çok çabuk, çok kolay…
Dilerim bu kez unutmayız, sabah, öğle, gece vakti nasıl sallandığımızı, kendimiz ya da sevdiklerimiz için nasıl korktuğumuzu!
Haberci Murat Birsel, bir yayında “Bu İzmirliler en fazla iki gün Kordon’da sabahlar, sonra unuturlar” demişti. Kızmıştım gerçi ama haksız mı acaba? 2003 depreminin üzerinden sadece iki yıl geçti ama bu sarsıntılar olmasa çoktan unutmuştuk.
Kaç kişi deprem sigortası yaptırdı? Kaç kişi evini deprem dayanıklılık testinden geçirtti? 2003 depreminden sonra yeni ev arayanlar depreme yine nerede yakalandı?
İstanbul medyasına kızıyoruz, İzmir depremini bile İstanbul’a bağlıyorlar diye…
Aslında İstanbulluları kıskanıyoruz da ondan galiba! Sorunlarını takip eden bir medyaları var ne güzel!
Peki ya İzmir?
Son deprem olmasaydı gündeme gelecek miydi afetlere ne kadar hazır olduğumuz, daha doğrusu olmadığımız?
28 ilçedeki bin 500 ilköğretim binasından sadece 56’sının depreme dayanıklılık testinden geçirildiğini, 20’sinin sağlam raporu aldığını, 14’ünün onarıldığını bu son depremden sonra öğrenmemiz sizce de trajik değil mi?
Okulların onarımı için İl Genel Meclisi’nden 37 trilyon lira aktarılmış ama 2005 yılında hiçbir onarım çalışması yapılmamış. Peki nerede 37 trilyonun izini süren?
Hastane binaları da sağlam değilmiş. Ödenek yokmuş, başhekimler de döner sermayeyi bunun için kullanmak istemiyormuş.
Sonra “sakin olun” diyorlar.
Nasıl sakin olalım? Biricik evlatlarımızı gönderdiğimiz okulların durumunu bilmezken, hastanelerin kendine hayrı yokken nasıl sakin olalım?
Gece karanlığına tavukkarası gözlerle bakılan bir yerde sakin olmak olası mı?
Görev bize düşüyor elbette…
Çocuklarımızı sağlamlığından şüphe etmediğimiz okullara göndermek, hastalarımızı gözümüz arkada kalmadan hastanelere emanet etmek, güvenli tesislerde çalışıp, yorgunluğumuzu sağlam binalarda atmak hepimizin hakkı.
Fısıltı gazetesinin marifetiyle Konak Meydanı’nı dolduranlar ne zaman ki bu ve diğer hakları için mücadele etmeyi öğrenir, işte o zaman Pakistan’dan farkımız olur.
Aksi taktirde “ülkenin en batısındaki kentte yaşıyoruz” diye övünmenin hiç alemi yok.

Related Images:

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın