“Şebeke yok”

17 Ekim Pazartesi sabahı saat 08.45’de unutulmaması gerektiğini bir kez daha hatırlatan sarsıntı, deprem tartışmasını İzmir’in gündemine hızlı bir şekilde yerleştirdi.. O günden buyana İzmir kamuoyu, fısıltı gazeteleri sürekli olarak bu konuyu işledi. İşlemeye de devam edecekler. Çünkü; sarsıntılar bitmek bilmiyor.

Doğup büyüdüğüm İzmir’de sayısını hatırlamadığım o kadar çok deprem yaşadım ki. Tabi beynimin ta derinliklerine kazınmış hiç unutamadığım depremlerin sayısı da az değil. Deprem ile ilgili herkes kendine göre o kadar çok farklı konuları işledi ki. Ben depremi değil, iletişimi tartışmaya açacağım.

Gelelim alo konusuna: Pazartesi sabahı Üçkuyular’daki evimden çıkıp doğru otobüs durağına yöneldim. Puslu ve sıkıntılı bir hava vardı. Böyle havalarda deprem endişesi beni yoklar gider. Durakta uzunca bir süre otobüs bekledim.Yağmur yağdı yağacak gibi. Hafif bir rüzgar esiyor. Ama gerçekten gökyüzü bir garipti.

Nihayet otobüs geldi. Kalabalık bir grup kapıya yöneldik. Zar zor kendimi otobüsün içine attım. Her zaman yaptığım gibi Üçyol’da iniyorum doğru metroya, en sağlıklı en güvenli ve en hızlı yoluculuk. Metronun Basmane istasyonundan çıktıktan sonra Dokuz Eylül Meydanı’na yöneldiğim ama ortalık ana baba günü.

İşyerime ulaştığımda, saat 08.45 gibi İzmir ve çevresinin deprem ile sarsıldığını öğrendim. Biz metroda yolculuk yaparken İzmir sallanıyormuş. Farkına bile varmadık. Biliyorum ki, İzmir Metrosu 9 şiddetinde sarsıntılara dayanıklı olarak inşa edildi.

Sarsıntıyı duyar duymaz cep telefonuma sarıldım. Kızlarımı arıyorum. Telefonun ekranında “şebeke yok” yazısı. Defalarca arıyorum. Yine aynı yazı. Sanıyorum o anda herkes yakınlarını arıyor. Onların sağlık durumların öğrenmeye çalışıyor.

Peki bu çağın son teknoloji harikası böyle ihtiyaçlı durumlarda işe yaramayacaksa ne zaman yarayacak. Sadece geyik sohbetleri yapmak, insanların birbirleriyle mesajlaşması dışında nasıl bir işlevi olacak. Neyse bir süre sonra devreye girdi de ulaşabildim sevdiklerime.

Deprem sohbeti gündemde ya. Arkadaşlar ile öğle tatilinde yine sabah gerçekleşen depremi ve sarsıntıyı tartışıyoruz. İzmir’in ve İzmirlilerin deprem ile yaşamaya alışık olmaları gerektiğine değiniyoruz. Ama önlem konusunda yetersiz kalındığını konuşuyoruz.

İnsanların halen deprem sigortası yaptırma konusunda girişimlerinin bulunmadığından yakınıyoruz. Binaların ne kadar güvenli olduğu gibi değişik konuları masaya yatırıyoruz. Siz misiniz? Bunları konuşan. Bir sarsıntı daha. Yine soğukkanlı olmaya çalışıyoruz.

Dokuz on dakika sonra bir sarsıntı daha. Soğukkanlılık falan kalmıyor herkes gibi biz de kahramanlığı bir kenara bırakıp atıyoruz kendimizi sokağa. En güvenli alana Dokuz Eylül Meydanı’na. Dışarıda hava soğuk, gökyüzü kirli, insanların gözü binaların çatılarında, neden bakarlarsa!

Yine her zaman olduğu gibi ve herkesin yaptığı gibi cep telefonuma sarılıyorum. Annemi, çocukları arayacağım. Mümkün mü? “şebeke yok” saat 13.30 tekrar arıyorum. “şebeke yok” saat 14.00 bir kez daha arıyorum. “şebeke yok” Saat 14.30 nasıl olduysa yakınlarımla iki satır konuşabildim.

Yani neyi merak ediyorum biliyor musunuz? Ya bu büyük sarsıntılar devam eder de yıkımlar olursa. İnsancıklar bu enkazların altında kalırsa ve ola ki canlarını yitirmezler ise; cep telefonlarına sarılacaklar. Doğal olarak:

” Aloooooooooooooo kurtarın bizi, biz şu adreste enkazın altındayız” diyecekler.

Ama ” şebeke yok”

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın