Bir eğitim efsanesi Köy Enstitüleri 2025-04-18 12:21:55
Yazar: Semra Yeşil
Onlar, köy çocuklarıydı.
Kurumuş çalılar gibiydiler bozkırda.
Kavrulmuş ekinler gibiydiler.
Geldiler, yalın ayakları ve yırtık mintanlarıyla geldiler, Gönen’e, Aksu’ya, Kepirtepe’ye.
Ezilmiş, sömürülmüş, horlanmış ve unutulmuştular bin yıldır.
Ferhat oldular, yardılar İdris dağını.
Gürül gürül akıttılar suyunu, Hasanoğlan’a.
Köroğlu oldular, kafa tuttular Bolu beylerine.
Yıktılar saltanatını ağaların.
Tolstoy’u Balzac’ı okudular koyun güderken.
Mozart’ı, Beethoven’i çaldılar dağ başlarında.
Moliere’i, Sophokles’i oynadılar.
Horon teptiler Beşikdüzü’nde kol kola.
Halay çektiler Yıldızeli’nde türkülerle.
Diz vurdular Ortaklar’da efece…
Isparta Gönen İlköğretmen Okulu’nun efsane Türkçe ve Edebiyat öğretmeni Özbek İncebayraktar'ın şiiri “Köy Enstitüleri”nin hikâyesini ne de güzel anlatıyor…
Her ne kadar 1940 yılında eğitime başladığı bilinse de Köy Enstitüleri tarzı eğitime benzer ilk fikir 1914 yılında Kastamonu Milletvekili İsmail Mahir Efendi tarafından ortaya atılmış, ancak devam etmekte olan savaşlar nedeniyle uygulanması mümkün olamamıştır.
Bu nedenle ülkemizde eğitim alanındaki ilk çalışmalara Cumhuriyetin kurulması ile başlanır. Atatürk, cahilliğin önüne geçebilmek için dönemin gereksinimlerine uygun, bilimsel, laik ve hayatın her alanında faydalanılacak (sağlık, tarım, inşaat) bilgi, görgü ve yeteneklerin kazandırılacağı bir eğitim sisteminden söz eder…
Köylü olsun, şehirli olsun, hiçbir ayrım yapılmadan, bütün çocuklar eşit tutulacak, her köyde bir okul açılarak öğrenciler eğitimlerine yaşadıkları yerlerde devam edeceklerdir.
Dönemin İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç, bu sistemin kurulması ile ilgili görevlendirilir. Tonguç, ilk olarak bir köy araştırması yaparak eski çalışmaları inceler, bunlara paralel olarak yirmi yıllık bir plan taslağı oluşturur. Bu plana göre 1954 yılına kadar, öğretmen, korucu, tarım teknisyeni ve sağlık hizmeti ulaşmayan köy kalmayacaktır. Ancak bu o kadar da kolay değildir. Çünkü bu okullarda eğitim verecek yetişmiş öğretmen yoktur.
Buna karşın Tonguç, askerliğini bitirmiş okuryazar gençlerden bir grup oluşturur ve bu grubu 1936 yılında Eskişehir’in Çifteler Çiftliği’nde dört ay süren bir kursa gönderir.
Kurslarını başarıyla tamamlayan 84 eğitmen kendi köylerine giderek Köy Enstitüleri’nin ilk binalarını yaparlar. Eğitmenlerin görevleri üç yıl boyunca köy çocuklarının eğitimine destek olmak, köylüye modern tarım tekniklerini öğretmek, akşam okulları ile yetişkinlere okuma yazma, matematik ve yurttaşlık öğretmektir.
İlk uygulamanın başarılı olması sonucu 11 Haziran 1937 yılında çıkarılan “Köy Eğitmenleri Kanunu” ile Eskişehir, Edirne ve İzmir’de eğitmenlik kursları açılır. Bu kurslar daha sonra “Köy Eğitmenleri Okulları”na dönüştürülür.
1940 yılına gelindiğinde İsmail Hakkı Tonguç, arkadaşlarıyla birlikte Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel’e danışarak, Köy Enstitüleri yasa taslağını hazırlar. Taslak TBMM’nde yasalaşır. Yasada daha önce açılmış köy öğretmen okulları da köy enstitüleri statüsü altında toplanarak, köylerde üretim ve kalkınma ön plana alınır.
Çoğu ilk üç-dört yıl içinde açılan okulların sayısı zaman içinde 21'e ulaşır.
Köy Enstitüleri’nde verilen eğitimlere baktığımızda, eğitim programının, kültür, tarım, teknik ders olmak üzere üçe ayrıldığını görürüz.
Ders konuları tarih, coğrafya, Türkçe, yurttaşlık bilgisi, fizik, kimya, matematik, tabiat ve okul sağlığı, el yazısı, resim-iş, beden eğitimi ve halk oyunları, müzik, askerlik, kızlar için ev idaresi ve çocuk bakımı, öğretmenlik bilgisi, zirai işletmeler ekonomisidir.
Bunlara ek olarak ziraat, zootekni, kümes hayvancılığı, arıcılık ve ipek böcekçiliği, balıkçılık ve su ürünleri derslerine de yer verilir. Ayrıca köy demirciliği, köy dülgerliği, köy yapıcılığı, gibi teknik dersler de programda yer alır.
Eğitim programının bu kadar kapsamlı olmasına rağmen okula öğrenci, özellikle de kız öğrenci kaydetmek oldukça zor olsa da eğitim ve öğretim bu çerçevede 1946 yılına kadar devam eder. Bu yıldan sonra ise “Köy Öğretmen Okulları”na dönüştürülerek sekiz yıl daha başarı ile devam ettirilir, 1954 yılında ise kapatılır.
Köy Enstitüleri, uygulanma süresi her ne kadar kısa sürse de literatüre “Köy Enstitüleri Sistemi” olarak adını yazdıran, akılcı ve çağdaş bir kurum olur. Ülkemizin gelişmesine büyük katkı sağlayan bu hareket aynı gerekçe ile UNESCO tarafından az gelişmiş ülkelere de model olarak önerilir.
Her ne kadar kapatılmış olsalar da Köy Enstitüleri ve Öğretmen Okulları’nın ruhunu devam ettiren Gönen İlköğretim Okulu gibi “İlköğretim Okulları” 1954 ve 1974 yılları arasında çok değerli insanların yetiştiği kurumlar olur.
Bu yıl Köy Enstitüleri’nin kuruluşunun 85. yıl dönümü… Keşke kapanmasalardı da şöyle diyebilseydik:
“85 yıldır eğitim hayatına devam eden Köy Enstitüleri’nin kuruluş yıldönümü kutlu olsun.”
Böylesine muhteşem bir eğitim sisteminin devam ettirilmemiş olması ülkemiz açısından çok büyük bir kayıptır…
Ancak bu sistemin tekrar hayata geçirilebilmesi için “Aydınlanma Işığı Sönmeyecek” sloganıyla “Yeni Kuşak Köy Enstitüleri Dernekleri”nin bu konuda çaba gösterdiklerini bilmek ise umut vericidir…
Bu vesileyle, Hasan Ali Yücel ve İsmail Hakkı Tonguç başta olmak üzere, bu muhteşem eğitim sisteminin hayata geçirilmesinde emeği olan tüm öğretmenleri sevgi ve saygıyla selamlıyoruz…