“Atatürk içimizden biri” 2024-11-10 00:08:33
Yazar: Emel Akçay Uzun
Bir sabah uyandığımda kapıda bir kurye vardı ve bana çok önemli bir hediye verdi: İzmir Valisi Hüseyin Öğütçen’in kaleme aldığı “Bir İdarecinin Zamanla Yarışı, Anılar” kitabı! 2023 yılında havasını, suyunu, toprağını, ağaçlarını, dağını çok sevdiğim Balçova ile ilgili bilgi toplamaktaydım ve bunları bir öyküye aktarma niyetindeydim. Aklımda, fikrimde, gönlümde 10 Kasım zili çalınca bu kitapta okuduğum ve beni çok etkileyen bir anıya savruldum.
Bütün bu araştırmalarım ve merakım beni Balçova Belediyesi’nde Levent Gökçeer’le buluşturdu. Kurumsal iletişim müdürü olarak görev aldığım İzmir Ekonomi Üniversitesi’nden (İEÜ) kendisini tanıyordum. 2018’e kadar birlikte çalıştığım İEÜ Genel Sekreteri Levent Gökçeer, Hüseyin Öğütçen ile ilgili merakımı duyunca kızı Lale Aksoy’un bir dönem aynı üniversitede İngilizce okutmanı olduğunu ve irtibat kurabileceğini söyledi. Dediğini de yaptı. Lale Hocay'la telefonda buluştuk, konuştuk.
Balçova Termal Otel'in girişinde heykeli bulunan Hüseyin Öğütçen’e saygı duruşunda bulunmadan geçmeyen biriyim. Selam verir, ondan sonra yola devam ederim. Lale Hoca, babasının yazdığı kitabı bana göndereceği sözünü vermişti. İşte o kitap artık elimdeydi. Büyük bir heyecan ve saygıyla kitabın sayfalarını çevirmeye ve okumaya başladım.
İlk sayfada Vali Öğütçen’in heykelini ve altında yer alan “Bu anıt yüreği vatan ve ulus sevgisi ile çarpan her meslekten başarılı yöneticilerin anısına adanmıştır…” yazısına odaklandım. Kendi heykelini bile vatanını seven başarılı yöneticilere yansıtan değerli bir ismin anılarıyla ilerledim.
Hüseyin Öğütçen, 19 Nisan 1923’te Edirne'nin İpsala ilçesinin Sarıcaali köyünde doğmuş, anne babası Balkan Savaşı’nı görmüş bir ailenin Cumhuriyet çocuğuydu. Dünyaya Cumhuriyet’in zorlu ilk parkurundan başladığını anlatmaktaydı.
Bir de çocuk Hüseyin, Cumhuriyet Bayramı'nın onuncu yılı kutlamasını görmüş geçirmişti. “Onuncu yıl gibi bir bayram kutlaması belki de bir daha hiç görülmeyecektir” kararına varacak kadar çocukluğunda bu töreni en güzel haliyle yaşamıştı.
“Düşmanları vatanımızdan kovmuştuk. Birinci Cihan Harbinde bizi yenenleri, yurdumuzu işgal edenleri yenmiştik. Millete büyük güven gelmişti. Başaramayacağımız hiçbir iş yoktu, çünkü başımızda Mustafa Kemal Paşa vardı. Çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmak için büyük devrimlerini başlatmıştı. Öğretmenlerimiz idealist kimselerdi. Bizi Atatürk ilkelerine, Cumhuriyete bağlı gençler olarak yetiştiriyorlardı. Millet mekteplerinde halk yeni yazıyı öğreniyordu. Çağdaş uygarlık düzeyine ulaşma yarışında başta öğretmenler sanki hepimiz birer Mustafa Kemal'dik. Başımız dik alnımız açık Cumhuriyetin onuncu yılını kutluyorduk. İstiklal Marşı'nı ve Onuncu Yıl Marşı'nı her gün bir kaç kez tekrar ediyorduk. Köyde bütün evlerin kapısına bayrak asılmıştı. Üç gece bütün evlerin kapısında sabaha kadar fenerler yakılmıştı. Köy meydanında, caminin minaresinde, yüksek tepelerde yakılan meşaleler köyün önündeki düz ovadan sonra ta Yunanistan'dan görünüyordu. Her yer ve herkes bayram için hazırlanmıştı. Bu bayramda dünya başka, kuşların ötüşü bile başkaydı. Bayramın ikinci günü İpsala'ya gittiğimizde Cumhuriyet Meydanı'nda davullar çalıyor, gençler halk oyunları oynuyorlardı. Gençler yakınlarından geçen yaşlıların ellerinden tutup halaya katıyorlardı.
Atatürk onuncu yıl kutlama hazırlıklarını görmek için Ankara Halkevi'ne gitmiş. Atatürk'ü öven pek çok öz söz hazırlanmış. ‘Atatürk tarihin en büyük komutanıdır. Atatürk dünyanın yetiştirdiği en büyük devlet adamıdır’ ve buna benzer öz sözler. Atatürk hepsini bir kenara itmiş, kendi el yazısı ile şunu yazmış: ‘Atatürk içimizden biri’. Biz onuncu yılı kutlarken hepimiz birer Atatürk idik.”
İşte tam da bu söz “Atatürk içimizden biri” ifadesi beni 10 Kasım’da yüreğimin içinden bir kez daha sarstı. "Atatürk’ün gerçek mirası belki de bu sözdür" diye düşündüm. Yıllar içerisinde sık sık başı sıkışan, düşünceleri düzene girmeyen, çözüm arayışında olan çok sayıda küçüğü, büyüğü çok öğrencimi, tanıdıklarımı ağırladım. Benimle konuştuktan sonra mutlu, mesut halde hayatlarına devam edişlerine tanıklık ettim. Sonra düşündüm ki ben konuştuğum herkese mutlu oldukları ne varsa o konuda daha dikkatli ve yoğun çalışmalarını söylüyorum.
Atatürk’e minnettarlığım için, Atatürk’ün kurduğu bu Cumhuriyet, sevdiklerim ve insanlık için çalışıyorum. Evet, Atatürk içimizden biri ve bu sebeple her 10 Kasım’da Atatürk’ü anarken yaptığım işleri gözden geçiriyorum. Her işin çözümü daha çok çalışmak, daha çok üretmek, diye düşünüyorum.
Bu arada Hüseyin Öğütçen’den bir iki bilgi daha aktarmadan bu yazıyı kapatmak istemiyorum. Altı sene Edirne’de ortaokul ve liseyi okuduktan sonra bu tarihi kentte gidebileceği yer kalmadı. İpsala’dan 1943’te tek bir kişi Mülkiye’de okumaya hak kazandı, o da Hüseyin Öğütçen oldu. Sonrasında kaymakamlık stajı, kaymakamlık, valilik derken İzmir Valisi oldu. Balçova Termal Tesisleri'ni, jeotermal enerjiyi kazandıran, Şaşal suyunun işletilmesini sağlayan, İzmir Adnan Menderes Havalimanı'nı, İzmir Körfezi Büyük Kanal Projesi’ni ilk başlatan devlet adamı oldu, çünkü o tam bir Cumhuriyet çocuğuydu. Çok çalıştı, başardı, belki de bir zamanların İzmir Valisi Hüseyin Öğütçen, “Atatürk içimizden biri” sözüne çocukluğunda tutundu.
Belki de her birimiz Atatürk gibi çalışmalı ve hayallerimizi gerçekleştirmeliyiz. Belki de mirası çalışarak yerine getirmeliyiz… Ya da onuncu yılı kutlarken ki gibi hepimiz birer Atatürk olur muyuz?