Tüm dünyada “Kelebekler” olarak anılan Mirabal Kız Kardeşler’in anısına adanan “25 Kasım Kadına Şiddetle Mücadele ve Dayanışma” günü öncesi, siyasetçi, dilbilimci ve aktivist Minerva Josefina Tavárez Mirabal ya da kısaca Minou Mirabal Türkiye’ye geldi. Mirabal, Dominik Cumhuriyeti Büyükelçiliği ve Uçan Süpürge Vakfı sekreteryasının işbirliğiyle 15-20 Kasım 2022 tarihleri arasında İstanbul, Ankara ve İzmir’de kadın sivil toplum kuruluşlarının düzenlediği çok sayıda etkinliğe katıldı, yüzlerce kadınla buluştu. Hem kendi hikayesini hem de dünyada şiddete direnen kadınlara umut olan çalışmalarını anlattı, deneyimlerinden yola çıkarak sözleriyle güç verdi, kadınlara yalnız olmadıklarını hissettirdi.
Dünyada kadına yönelik şiddetin simgesi olan annesi ve teyzeleri tam 62 yıl önce siyasi bir cinayete kurban giden Minou Mirabal, Dominikli Mirabal Kardeşler’in siyasi mirasını, adını bu günlere taşıyan 66 yaşında ama güçlü imgesiyle hala genç ve son derece enerjik bir kadın. Binlerce kilometre öteden gelse de katıldığı her etkinlikte yorulmadan, sorulara gülümseyerek, sabırla yanıt verdi. O konuştukça, anlattıkça salonları dolduran her yaştan, her düşünceden, farklı meslek ve eğitim gurubundan kadınlar, rengarenk kelebekler gibi uçuştu, sımsıcak duyguları sanki tüm dünyaya yayıldı.
“Korkmayın, vazgeçmeyin, harekete geçin” diye yüreklendirdi kadınları Minou Mirabal. Kadın haklarının insan hakkı olduğunu, kadınların bazen tıpkı kendi ailesinin kadınları gibi bu haklarından yaşamları pahasına vazgeçebildiğini anlattı kimbilir kaç bininci kez.
Binlerce kilometre ötede kırık kanatlarıyla uçan kelebekler
Dominik Cumhuriyeti Türkiye’den yaklaşık 10 bin kilometre uzaklıkta, Kuzey Amerika ile Güney Amerika arasındaki turizm cenneti Karayipler’de bir ada ülkesi. Ülkenin başkenti Santa Domingo ile İzmir’in arası ise (normal hava koşullarında) yaklaşık 11 saat uçuş mesafesinde. Adı daha çok bir turizm cenneti olarak öne çıksa da Dominik Cumhuriyeti’nin, aslında kadın hakları mücadelesinde ne kadar büyük önemi olduğunu Minou Mirabal’i tanıdıktan, Mirabal Kız Kardeşler’in hikayesini dinledikten sonra öğrendim.
Birleşmiş Milletler tarafından 1999 yılında resmi olarak “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü” olarak ilan edilen 25 Kasım günü, Minou Mirabal’in kişisel yaşamı için aslında çok acı bir gün.
25 Kasım, 62 yıl önce Minou’nun annesi Minerva, teyzeleri Patricia ve María Teresa’nın ülkelerinde yaklaşık 30 yıl süren Trujillo diktatörlüğüne karşı mücadele ettikleri için öldürüldükleri gün. Mirabal kardeşlerin üçü de eşleriyle birlikte diktatörlük rejimine karşı koyan eğitimli, toplumda rol model olmuş aktivist kadınlar. 1960 yılının 25 Kasım günü hapishanedeki eşlerini ziyaretten dönüşte işkenceyle öldürülen kardeşlerin araçları kaza süsü verilerek uçurumdan aşağıya yuvarlanmış. Resmi kayıtlara “kaza” olarak geçen olayın kaza olmadığı daha sonra kanıtlanmış. Kardeşlerin ölümü üzerine ayaklanmalar artmış ve bir yılın sonunda diktatörlük yıkılmış. 1963 yılında Dominik Cumhuriyet’nde halk demokratik bir şekilde oy kullanıp hükümetini seçmiş.
Annesinin adını taşıyan Minerva (Minou) Mirabal hayatta kalan teyzesi Dedé Mirabal tarafından büyütülmüş diğer kuzenleriyle beraber.
Her ikisi de diktatör Rafael Trujillo’yu devirmeyi amaçlayan Sosyal Değişim Hareketi’nin kurucusu olan Dominikli avukat ve aktivistler Manuel Aurelio Tavárez Justo ve María Arjantin Minerva Mirabal’ın kızı olan Minou annesini kaybettiğinde dört yaşındaymış. Annesi ve teyzelerinin ölümünden üç yıl sonra da 7 yaşında iken babasını bir başka siyasi cinayete kurban vermiş Minou.
1981 yılında Kolombiya’nın Bogota şehrinde bir araya gelen Latin Amerikalı ve Karayipli Kadınlar Kongresi’nde, Mirabal Kardeşler’in anısına 25 Kasım tarihi “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü” olarak ilan edilmiş. Bütün dünyada dikkat çeken gelişmeler sonrası Birleşmiş Milletler 17 Aralık 1999 yılında 25 Kasım’ı “Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılması İçin Uluslararası Mücadele Günü” olarak ilan etmiş.
Daha dört yaşındayken, farkında olmadan sırtına yüklenen aile mirasını tam 62 yıldır, yorulmadan, bıkmadan taşıyor Minou Mirabal. Kadınların da siyasete girmeleri gerektiğini, anne ve teyzelerinin insan hakları için, ülkelerinin kaderini değiştirmek için çıktıkları yolda hayatları pahasına başarılı olduklarını anlatıyor acı deneyiminden yola çıkarak. Minou ülkesinde olduğu kadar uluslararası alanda da tanınan bir filolog ve politikacı. Anne-babasının ve teyzelerinin cinayetleri de dahil olmak üzere ülkesinde işlenen suçları yaşamış olan Minou Mirabal, gençliğinden bu yana, hayatta kalanların haklarının savunulması ve şeffaf, insan haklarına dayalı ve etkin kurumların yaratılması için çalışıyor. Gerek ülkesinde gerekse uluslararası alanda demokrasi, adalet, insan hakları savunuculuğu, eşitlik için ve ayrımcılık karşıtlığına adanmışlığı ve bunlar için mücadelesi ile tanınıyor.
İzmir’e ilk ziyaret
Türkiye’ye daha önce de resmi ziyaretler için gelen Minou Mirabal, bu kez gençler ve kadınlarla buluştuğu programında Ankara ve İstanbul’un yanı sıra 17-18 Kasım 2022 günlerinde İzmir’i de ziyaret etti. Sekretaryasını Uçan Süpürge Vakfı ve Dominik Cumhuriyeti Büyükelçiliği’nin üstlendiği ziyaretlerin İzmir ayağını Ege Kadın Buluşması Platformu, Konak Belediyesi ve Yaşar Üniversitesi Kadın ve Aile Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (YÜKAM) ortaklaşa yürüttü. Bu ziyarette toplantıların yanı sıra hem kent merkezini hem de çok görmek istediği Selçuk ve Efes’i ziyaret etti.
17 Kasım günü Konak Belediyesi Kadın Müzesi’nde “Sınır Tanımayan Kadınlar – 25 Sergisi” açtı Minou Mirabal. Anadolu kadınının yaratıcılığını, eserlerini sergileyen Kadın Müzesi’nde ilk kez uluslararası kadın dayanışmasının simgesi olan Mirabal Kardeşler’in tanıtıldığı ve çalışmalarının da yer aldığı bir köşe açıldı bu ziyarette. Bu köşede Minerva Josefina Tavarez Mirabal’ın teyzelerine ve annesine hitaben 2020 yılında kaleme aldığı unutmamanın ve tarihi mücedelenin Türkçe’ye çevrilmiş metni olan mektup yer aldı. Bu mektup Mirabal tarafından imzalandı.
Minou Mirabal, İzmir programı kapsamında 18 Kasım günü de İzmir Gazeteciler Cemiyeti’nde basın mensuplarıyla buluştu. Toplantıda kadınların eşitlik mücadelesinin sürdürmek için siyasi stratejiler geliştirilmesinin önemine değinen Mirabal, şunları söyledi:
“Kadının politik mücadelesi belli bir kesimi değil bütün toplumu etkilemek için bir mücadeledir. Kadının politik mücadelesi, alanı genişletiyor. 200 yıl önce evlerimize özel alanlarımıza hapsedilmişken seslerimi çıkararak başlattığımız bir mücadele haline geldi. Bu görünür olsa bile birçok insan bunu görmüyor. Kendi ülkem Dominik’te 36 saatte bir, Türkiye’de ise 24 saatte bir kadın, kendi özel alanı içinde öldürülüyor. Kadının yaşam hakkını koruyamayan bir sistemde demokrasiden bahsedebilir miyiz? Buna demokrasi diyebilir miyiz?”
Coğrafi uzaklığa karşın birbirimize benzediğimize dikkat çeken Minou Mirabal, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Kendi ülkemde ileri seviyede yasalarımız var. Bu yasalar özellikle politikadaki kadınlar içinde önemli bir kaynak oluşturuyor. Birkaç günde şunu anladım coğrafi olarak ne kadar uzak olursa olsun benziyoruz, tutkularımız da benzer. Dominik’te, kadın meclis üyeleri olarak ‘Bizim istediğimiz yasalar geçmezse biz de sizin istediklerinize onay vermeyiz’ diyoruz. Yani parti fark etmeden kadınlar olarak bu konularda birlik oluyoruz. Ülkemizde yüzde 40 kadın kotası var ve biz bunun altındayız. Bu stratejiye başladığımızda yalnızca yüzde dokuzdu. Politikaya atılmak isteyen kadınlara da mutlaka ihtiyacımız var.”
200 kadınla buluşma
Mirabal aynı gün, yaklaşık 200 kişinin katıldığı bir başka toplantıya konuk oldu İzmir’de. İzmir Ticaret Odası’nda yazar Elfin Tataroğlu’nun da katıldığı “Demokrasi, İnsan Hakları ve Kapsayıcılık” konulu söyleşinin yöneticiliğini Yaşar Üniversitesi Kadın ve Aile Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (YÜKAM) Müdürü Prof. Dr. Huriye Toker gerçekleştirdi. Söyleşi öncesi Yaşar Üniversitesi öğrencilerince ilk kez Türkçe olarak seslendirilen Mirabal Kardeşler’in yaşam öyküsü ve mücadelesini anlatan “Kelebekler” belgeseli de gösterildi.
Bu ilham verici söyleşiyi ben de sonuna kadar izledim. Söyleşi tamamlandığında İzmir’deki etkinliğin sivil toplum ayağını büyük emekle yürüten Ege Kadın Platformu Koordinatörü Şengül Baysak ve YÜKAM Müdürü Prof. Dr. Huriye Toker’le birlikte Minou Mirabal ile de görüştüm. Daha önce ne adını ne hikayesini duymuştum Minou’nun ve Mirabal Kız Kardeşlerin. Açıkçası bu kadar çok kişinin gelip dinlemesine de şaşırdım. Etkinliği izleyen bir hanımefendi, “Daha çok sahada çalışanların tanıdığı bir isim Minou Mirabal. Duymamanız normal ama buradaki kalabalık kadın dayanışmasının göstergesi, emin olabilirsiniz” dedi bana.
Geç de olsa tanıştığım güçlü kadın Minou Mirabal’in Elfin Tataroğlu ile üç saate yakın süren ve kimsenin yerinden kalkmadan sonuna kadar izlediği söyleşide anlattıklarını sizlerle de paylaşmak istedim.
Mirabal: Biz barışçıl bir dünyada yaşamak istiyoruz
Toplantı boyunca ağzından Mustafa Kemal Atatürk’ü ve Nazım Hikmet’i hiç düşürmedi Minou Mirabal. Atatürk’ü kendilerine örnek aldıklarını, çocukluğundan bu yana Nazım Hikmet’in şiirleriyle büyüdüğünü anlattı. Türkiye’ye geldiğinden beri kendisine ve ailesinin hikayesine gösterilen ilgiden büyük mutluluk duyduğunu ve duygusal hissettiğini belirten Mirabal, şunları söyledi:
“Benim ülke tarihime şahitlik etme hikayemi dinlemek için geldiniz. Annemin, teyzemin, babamın hikayesini anlatma, tüm dünyada Dominik Cumhuriyeti’nde kadınların hikayesini anlatmak için geldim. Çok uygun bir başlık seçmişsiniz çünkü bizler hem demokrasiden hem insan haklarından bahsediyoruz. Bu ikisinin var olması için birbirine bağlı olması gerekiyor. İnsan hakları, demokrasi var olduğu sürece vardır, erkekler ve tüm bireylerin demokrasiye dahil olduğu sürece vardır. Ben öyle bir aileden geliyorum ki bu ailenin pek çok üyesi rejimin insan hakları ve demokrasiye saygı göstermemesinden dolayı hayatını kaybetti. Ülkemiz 1948 yılında yayınlanan İnsan Hakları Sözleşmesini imzalamış olmasına rağmen yine de bu haklar ihlal edilmişti.”
“Biz barışçıl bir dünyada yaşamak istiyoruz, bu da bir insan hakkı değil mi?” diyen Mirabal sözlerini şöyle sürdürdü:
“Biz barış içinde yaşamak, bunu inşa etmek istiyoruz ve biz kadınlar bu konuda birçok tecrübeye sahibiz. Annemi ve teyzelerimi düşündüğümde beni o kadar çok sevdiler ki, özgürlüğe, demokrasiye olan inançlarından dolayı kendilerini bile feda etmeye hazırdılar. Mücadelemizden söz ederken bahsettiğim konu bu. Biz bu konuda ilerlemeye devam edeceğiz. Elimizdekilerle yetinmeyeceğiz.”
Kadına yönelik şiddetin tamamen ortadan kalktığı bir ülke göremediğini belirten Mirabal, “Bu durum her gün her ülkede karşımıza çıkıyor. Bazı ülkelerde daha çok karşımıza çıkıyor” dedi ve şu görüşleri paylaştı:
“Kadınların o ülkelerde insan hakları, okula gitme hakları yok. Afganistan’da da gördük örneğini. 21. Yüzyıl’da türban takmadığı için kadınların öldürüldüğünü görüyoruz. Biz Ortaçağ’da mı yaşıyoruz ki? Tabii ki örf ve adetler var ama bunlar kabul edilebilir değil. Bunu sadece bir örnek olarak verdim. Doğu ya da batı anlayış farklılığından söz etmiyorum. Temelde insan haklarından söz ediyorum. Bu konuda progresif olmalıyız, ilerici olmalıyız 1948 yılında BM İnsan Hakları Beyannamesi kabul edildi. Bunlar yine vurgulayacağım, ilerleyeceği abir şekilde korunması gereken haklardır.”
Konuşmasında İstanbul Sözleşmesi’ne de değinen Mirabal, “İnsan ve kadın haklarını koruyan bir sözleşmeden söz ediyoruz. Kadın hakları da insan hakkıdır. Bundan geri dönemeyiz artık” dedi.
Kadınlar siyasete katılmalı, korkmayın
Konuşmasında sık sık kadınların siyasete katılması gerektiğini vurgulayan Minou Mirabal, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bizim siyasete katılmamız gerek ama size yalan söylemeyeceğim, çok zor. Kadın olarak her zaman çok dikkatli hareket etmemiz ve tanınmamız kolay bir iş değil. Siyaset eril bir iş gibi görülebilir, bizler kadın olarak siyasette yeniyiz. Kadın olarak 100 yıldan az bir zaman oldu. Feminist hareketiyle beraber katılmaya başladık. Bizim hala kişisel olarak özel hayatımızın sorumluluklarına katlanmamız gerek. Evde işlerimiz, bakmamız gereken eş ve çocuklarımız, yaşlılarımız ya da hastalarımız var. Sorumluluklarımız var. Bizler için bu her zaman zor. Ama biz her zaman ne kadar güçlü olduğumuzu gösterdik. Siyasete katılırken kadın olarak korkmamamız gerek. Biz oraya gelirken ne kadar güçlü olacağımızı gösterdik. Biz dünyayı değiştirmek için bu güce sahibiz. Böylece kendi özel ve duygusal bakış açımızı, sağlık, eğitim konusunda kendi bakış açımızı ortaya getirebiliriz. Korkmayın, sadece korkmayın, sonuna kadar gidin ve yılmayın.”
Gençlerin “Mirabal Kardeşler gibi olmak, bireyleri değiştirmek için ne yapabiliriz?” sorusuna yanıt veren Minou Mirabal, “Yaptığınız şeyi yapmaya devam edin, katılın. Evde kalırsanız, telefonun başında vakit geçirir, tweet atarak dünyayı kurtaracağınızı düşünürseniz yanılırsınız. Bunun başka yolu yok. Katılım herşeyden önemli” görüşünü dile getirdi.
Mirabal, konuşmasında toplumda öncü olan kadın kahramanlara, rol modellere de değindi. “Kahramanlar sıradan insanlardı, ne zaman sıra dışı oldular? Olaylar onları dönüştürdüğünde. Ben annemi bir kız çocuğu olarak özlüyorum elbette. Ama bizim illaki bir isime ihtiyacımız yok. Bizim herşeyin yasalarla demokrasiyle güvence altına alındığı bir topluma ihtiyacımız var. Bir kahraman belirlemeye ihtiyacımız yok. Barışçıl bir dünya için katılın ve seçimlere mutlaka katılın lütfen. Katılın ve kazanın” diye konuştu.
Türkiye Atatürk gibi kahramanların var olduğu bir ülke
Toplantının sonunda Türkiye’deki kadınların durumuna ilişkin bir soru üzerine şu görüşleri paylaştı Minou Mirabal:
“İzmir’e ilk gelişim, ama Türkiye’ye daha önce iş için birkaç kez geldim, farklı kentleri gördüm. Buraya gelip uzaktan bakıp ülkenizin durumundan konuşmak sorumlu bir davranış olmaz. Biz sizi uzaktan nasıl görüyoruz? Sizi çok çeşitlilik barındıran, açık bir ülke olarak, başkalarının gelmesine açık, bir imparatorluk kapasitesi olan önemli konumda ve ilham veren bir ülkesiniz. Mustafa Kemal Atatürk gibi kahramanların var olduğu bir ülke. Nazım Hikmet gibi ilham verici karakterlerin olduğu güçlü bir ülke. Bu özünüzü ruhunuzu kaybetmemeniz bizim sizin gibi ülkelerden beklentimiz.”
“Kanatlarımızın kırılmış olması uçmamıza engel değil”
Mirabal Kız Kardeşlerin kelebekler gibi mutlulukla kanat çırptıkları, ülkeleri için heyecanla umut dolu hayaller kurdukları, kızlarını oğullarını demokratik bir ülkede yaşayacakları inancıyla büyütmeye çalıştıkları evleri bugün Ulusal Mirabal Kardeşler Anı Müzesi (Casa Museo Hermanas Mirabal). Minou Mirabal de üç kız kardeşin anılarını yaşatmak amacıyla kurulan, fotoğraflarının özel eşyalarının sergilendiği müzenin kurucu ve yöneticilerinden birisi.
Müzenin tanıtım yazısında kız kardeşler ziyaretçilere, “Bugün bize bakmanız kanatlarımız kırılmış olsa da bizim uçuştan vazgeçmemize engel oluyor… Biz Kelebekler, kızlar, Mirabal Kardeşler, sizi en iyi zamanlarımızın geçtiği ve baktığınız için her zaman hayatta olacağımız bahçede yürüyüşe davet ediyoruz” diye sesleniyor.
İzmir Ticaret Odası’ndaki ilham veren toplantı sonrası tanıştığım, sohbet etme olacağı bulduğum 66 yaşında, hala genç ve son derece enerjik Minou Mirabal’in yanından ayrılırken, annesinin ve teyzelerinin yaşamı boyunca kanatlarıyla onu uçuracağını düşledim. “Daha yapacak ne kadar çok işi var” diye düşündüm.
Ve bir gün Dominik Cumhuriyeti’nde Kelebekler Yolu’ndaki Mirabal Kardeşler Müze Evi’ni ziyaret etmeyi diledim.