Fuarın önündeki gazetenin kalbe işleyen kokusu

Çocukluk yıllarımda bir ay süren, açık kaldığı süre boyunca en az üç dört kez gittiğimiz ünlü İzmir Fuarı’ndan ayrılırken, babam fuar kapısının önünde satılan bir gazeteyi almadan eve dönmezdi. Bazen kuyrukta bile beklediği olurdu. Kimi zaman uykulu gözlerle bir an önce eve gitmek için mızmızlanan bizlere “Ben sizin için Fuara geldim, siz de beni bekleyin iki dakika bakalım” der, matris kalıbının içinden satıcının afilli bir şekilde çekip çıkarttığı gazetesini almadan kuyruktan ayrılmazdı.

Ertesi günün haberlerinin yer aldığı, matbaadan yeni çıkmış kimi zaman hafif nemli gazeteden gelen keskin boya kokusu bugün gibi hatırımda. O gazete birkaç gün sonra eve yemek almaya gelen çırağa verilen sefertasının sarıldığı ambalaj olur, kimi zaman yine dükkandan bir ayakkabı kutusu sarılmış olarak geri gelirdi. Bir tür geri dönüşüm yaşanırdı özetle gazeteyle aramızda.

Zamanın insana ne sürprizler hazırladığını kim bilebilir ki? Rahmetli babam, severek aldığı gazetede bir gün kızının yazacağını bilse kimbilir ne kadar mutlu olurdu…

Bugün gazetenin 55. kuruluş yılı nedeniyle hazırlayacağım yazı için gazetenin tarihine göz attığım sırada, genç meslektaşım Buğra Tokmakoğlu’nun yazdığı haberde gördüğüm bilgi anımsattı bu anıyı. Gazetenin çocukluğumda kalbime işlemiş kokusu, uzaklardaki sevdiklerimize bir selam yollamama aracı oldu.

Erken baskıyı başlatan gazete

Tokmakoğlu, Ege Telgraf Gazetesi’nin Türkiye’nin 49 yıl boyunca yayımlanan tek akşam gazetesi olduğunu anlatan haberinde, 20 Ağustos 1960 yılında çıkarttığı Fuar özel sayısının büyük ilgi gördüğünü belirtmiş. O gün için 16 bin basılan özel sayısının fuar kapısında birkaç saatte tükendiğini ve diğer Ege gazetelerinin de bu satıştan etkilenip erken baskıya başladıklarını anlatmış. Bugün hala fuar kapılarında gördüğümüz erken baskı gazete geleneğini Ege Telgraf gazetesi başlatmış.

Ben fuar anısı dışında gazetenin aynı zamanda akşam saatleri vapur iskelesinde, Konak Meydanı’nda satıldığını da anımsıyorum. Gazete bugün diğer gazetelerin yayın periyoduna uyarak gündüz baskısına geçse de “akşam gazetesi” hatırası hala birçok kişinin belleğinde.

Ege Telgraf Gazetesi bugün benim için anılarımdaki tatlı bir an olmaktan farklı bir anlam taşıyor kuşkusuz. Basın iş kolundaki “talihsizlikler” nedeniyle 24 yıl sonra sahip olabildiğim sarı basın kartıyla beni buluşturan gazete Ege Telgraf.

12 yıldan bu yana internet ortamında yayın yaşamını sürdüren Kent-Yaşam’da yazarken, Ege Telgraf’ta yazma önerisiyle süreç gelişiverdi.

Gazetede önceleri Çarşamba günleri yazarken, şimdi Pazar günleri Kent-Yaşam adlı sayfada paylaşıyorum yazılarımı. Ağırlıkla İzmir’i, kenti, kent insanını, turizmi, kentin tarihi değerlerini, kaybolan dokusunu, gözümüzün önünde olan ama göremediğimiz değerlerini paylaşıyorum okurlarla. Öte yandan kadın emeğine, kadın eliyle katma değer yaratılan, fikri olan projelere yer vermeye çalışıyorum. Özetle İzmir’de doğmuş, ekmeğini İzmir’de kazanan bir kentli kadın olarak, pozitif bir bakış açısı ve kentli duyarlılığıyla yaşamı paylaşmaya çalışıyorum.

Ege Telgraf Gazetesi ruhu genç yöneticilerin yönlendirmesiyle, yoğun özveriyle çalışan, işine, emeğine sahip çıkmaya çalışan sevgi dolu, güleryüzlü genç bir ekiple yayımlanıyor. Çok deneyimli köşe yazarları, çok değerli araştırmacılar, kalemi işlek genç yazarlar, muhabirlerin haberleri ve gözlemiyle kentin günlük temposu yansıyor gazete sayfalarına.

Genç meslektaşlarım için bir okul, mesleği seven ve kenti için çabalayan bizler ve meslek büyüklerim içinse çoğu kez “acil durumda camı kırın, düğmeye basın” türü vazgeçilmez bir adres Ege Telgraf.

Gazetenin, bugün çalışanlarına bir aile ortamı sunan yöneticilerinin İzmir basının uzun yıllardır en zayıf noktalarından biri olan “kadro” problemini ise genç meslektaşlarıma yaşatmaması, zamanı gelen meslektaşlarımın emeklerinin en doğal karşılığı olan basın kartını gün sektirmeden alabilmeleri ise teşekkürü hak eden bir duyarlılık diye düşünüyorum.

Related Images:


Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir cevap yazın